Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '12

 
Kategori
Güncel
 

28 Şubat'ın arka planında neler oldu!

Yazmak, paylaşmak, üretmek hayata dair bir çift söz etmek lazım. MB’den uzak kalınca sanki bir şeyler eksiliyor yaşamımızda… Elimde olmayan nedenlerden ötürü yazamadım. Malum Salı günleri TBMM’de siyasi partilerin ve de özellikle iktidar partisinin “Büyüklere masallar” ya da “Yalan rüzgarı” babında söylevlerini kaçırdım. 28 Şubat üzerinden yürütülen “beyin bombardımanı” tıpkı sözde “12 eylül yargılaması” gibi sürerken 12 Eylül darbesinin yaşını büyüterek astığı Erdal Eren’in ve Milliyet gazetesiyle özdeşleşen Abdi İpekçi’nin ailesinin müdafi olarak kabul edilmediğine dair haberleri de okuma olanağı buldum. Özetle 12 Eylül faşizminin asıl mağdurları davaya müdahil olamadı!  Eeee ne demiştik diye MB sayfalarında tanık olan yazılarımda söz ettiğim üzere “Darbelerden beslenenler darbecileri yargılayamaz!” üzerinden haklı çıktım diye,  sahte Kasımpaşa kabadayısı gibi kasılacak değilim, yakışmaz! Oynanan tiyatronun/illüzyonun okurun farkına varması için sözümüzü söylemişiz, tarih tanık, MB’ de, merak eden okur.

 

Güncel olduğu için şu 28 Şubat “Post modern darbe” şeyisinede bir çift söz etmek lazım. Efendim moda olduğu üzere zamanının seçilmiş iktidar-ı şahanelerine asker destekli Türk burjuvazisinin çıkardığı kırmızı karttan ibaret olan süreci ve de tabiri caiz ise boncuk boncuk terleyen Necmettin Erbakan portresi ve de polis baskını ile medyaya düşen Müslüm Gündüz şeyisi ve Fadime Şahin fotoğrafı hafızalarımızda tazelenirken emin olduğum tek şey Türkiye sermayesinin/burjuvazisinin menfaatlerine sıkı sıkıya sarıldığı; dün öyleydi, bugün böyle!

 

28 Şubat fotoğrafını bugüne uyarlayın, farklı fakat güce/iktidara tapan ve dolayısıyla çıkarının kölesi/mahkumu-zevatı görürsünüz. Demem o ki kelin köre gülecek hali (burada ifade olabildiğince yumuşatılmış/tarafımdan sansürlenmiştir.) yoktur! Dün güce tapanlar ile bugün tapınanların demokrasi ahlakını teraziye koysak sadece birbirleri ile yarışırlar fakat ağır basıp aklanamazlar, nokta

 

O zaman yaşadığımız tiyatro/orta oyunu/illüzyon nedir diye sormakta abesle iştigal seviyesinde seyreder ki şu ana kadar yazı yazacağız diye verdiğimiz emeğin güme gittiğinin resmidir.

 

Hani, hangi koşulda olursa olsun gazeteci haber kaynağını açıklamaz ya dolayısıyla amatör/gazeteci blog yazarı da haber kaynağını açıklamak zorunda olmamalı. 28 Şubat’ta TV’lerde dönen M. Gündüz/Fadime Şahin görüntüsü üzerine iki çift söz etmek isterim. Dün akşam bir dostumun Kıbrıs’tan armağan olarak getirdiği Jım Beam’ı tüketirken sanal alemde yakaladığım haberde Müslüm Gündüz’ün “Fadime Şahin patlamaya hazır bir bombaydı. Dine ve müslüman cemaatine zarar vereceğini sezdiğim için nikahıma aldım. Nikahlı olduğumuz süre içinde el sürmedim” dediğini okuyunca malum ev sohbetlerinde o sürecin içinde olan kaynağımın “ Müslüm Gündüz operasyonunu dine zarar verdiği için yapıldı.” dediğini anımsadım. Dahası vardı, bana anlatılana göre Müslüm Gündüz’ü asıl Elazığ’da kullandıkları mekanda, oraya gelip giden ne diyeyim bir kursiyer ile olan ilişkisinde suçüstü yapmak istemişler fakat Gündüz İstanbul Göztepe’ye hicret(!) edince ve Fadime’de işin içinde olunca o malum medyaya yansıyan görüntüler ortaya çıkmıştı.  Şimdi M. Gündüz geçmiş ile ilgili ne diyor,”… Dine ve müslüman cemaatine zarar vereceğini sezdiğim için nikahıma aldım.” O zaman dinlediğim haber kaynağım ne diyordu, “Dine zarar verdikleri için operasyon yapıldı..” Yorum yok!

 

Bu anıyı niye anlattım. Doğrusu bugünlerde ortalıkta onca senaryo ortaya konuluyor ya, hani malum medya Gündüz olayını neredeyse “Ergenekon”a bağlıyor ya, gerçeğe ulaşmak için çorbada tuzum bulunsun, bilinsin istedim. Ve komik olan ne biliyor musunuz, Gündüz’de davaya müdahil olmak istemiş! Doğrusu bu isteğin nasıl sonuçlandığına dair bir bilgim yok, meraklı okur  google  babaya sorar bulur, bulur da adamın aklına “yahu hırsızın hiç mi suçu yok” şeyisi geliyor.

 

Dikkatli okurun malumu olduğu üzere eğer ABD cenahından okey gelseydi post/modern darbe sadece tarihe “darbe” olarak yazılacaktı. Aklımda kalmış mutlaka bir yerlerde okudum veya dinledim, eğer ABD okey deseymiş 97’ 13 Haziran’da nur topu gibi bir darbemiz daha olacakmış! ABD okey demediği için süreç post/modern darbe olarak tarih sayfalarına kazındı. Ve, ve o süreçte ekranlara yansıyan görüntüsü itibarı ile “boncuk boncuk terleyen” Erbakan’ın talebeleri gömlek değiştirerek küresel beklentileri karşılayacak rollerine ve dolayısıyla iktidara kavuştular.

 

28 Şubat sürecinin sonucunda  -tabi öncesi, 12 eylül darbesi de var- küresel emperyalistlerin beklentilerini karşılayacak gerekli dizayn gerçekleşti. Şimdi bu dizaynın kazananları sözüm ona 12 Eylül/ 28 Şubat’ı yargılıyorlar!

 

Te teee teee demiştim önceki yazılarımda; şimdi de te, teee,teee demek lazım!

Ciddiye alınır bir tarafı yok. Özetle bu ülkede 12 Eylül darbesi neden yapıldı, 28 Şubat sürecinde ne oldu, bugün çalışanlar, emekçiler için reva görülenler nelerdir diye düşünmeden uzun soluklu planları anlamak olası değil. Okurun/vatandaşın oturup düşünmesi ve özelliklede geçmişte yazdığım yazıları okuması gerekir!

 

Yazmak lazım, paylaşmak, hayata dair bir çift söz söylemek lazım diyerek başladım yazıya ve öylede bitiriyorum. Vesayetten vesayete savrulan ülkede, yarınlar umuda çiçek açsın bu bahar mevsiminde, gözbağcılık aklın(m)ızı bağlamasın; siz iyisi mi salı masallarını zaplayın, gaz/cop/tazyikli su demokrasisinde kumandanın düğmesine basmanın henüz faturası yok!

 

 

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..