Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '09

 
Kategori
Güncel
 

3G, bizi gözetliyor!...

3G, bizi gözetliyor!...
 

Yeni, ''Büyük Birader''in gözü!...


Modern zamanların son günlerinde tümüyle dışa bağlanan telekominikasyon sektörümüzün, ekonomik kriz, örneğin; %13 gibi küçük(!) bir küçülmeyle, ülkeyi delip geçerken, biraz da zoraki rekabetten, erken doğumla nur topu gibi bir 3G'si de oldu!...  

Ve hızla küçülerek ilerlemekte olan toplumumuzun duyarlı (!) bir kesimi de, 3G hizmeti daha alınmaya başlanmadan, daha önceden bir milyon civarında 3G'ye uygun telefon satın alarak bu telekominikasyon devriminin ülkemizde taşıyıcı lokomotiflerinden biri olacaklarını, böylesi bir ekonomik durgunluğa rağmen; dosta, düşmana ve bugünlerde ''demokratik açılım'' peşinde olan hükümete de ilan edip, göstermiş oldu!...  

Böylece toplamda, üç milyon civarında 3G'ye uyumlu olan bir telefonlu bir kitle, hazır ve nazır bir şekilde bu devrimin meyvelerini yemeyi bekliyor!...  

3G , yani ''Third Generation / III.kuşak'' teknolojisi de bir kablosuz hizmet olarak, hızla globalleştirilmeye çalışılan gezegenimizde, en ileri kablosuz iletişim hizmeti olarak karşımıza çıkıyor... Bu teknolojiyle; çok daha hızlı ve işin gereğine göre yaklaşık 7-250 kat arasında hız gücüyle, örneğin hızla film indirme gibi; cep telefonu, cep bilgisayarı, dizüstü bigisayar ve benzeri 3G'le uyumlu her türlü dijital aletle, sanal ağ üzerinden, birçok işlemi kolaylıkla yapabilirsiniz... Gene, örneğin; siz Amerika'dayken ya da deniz ortasında ıssız bir adadayken; İstanbul'daki evinizi, yatak odanızı, iş yerinizi, deponuzu gözleyebilirsiniz!... İstediğiniz canlı, cansız her türlü nesneyi uzaktan izleme ve gözleme şansına, doğalki uygun koşullar içinde sahip olabilirsiniz... Her türlü resmi ve sivil kuruluşlar da, örneğin; mobil eğitim hizmetlerinden ya da mobil devlet hizmetlerinden yararlanabilecek... İleri teknoloji donanımlı akıllı evlerin sayısı da muhtemelen hızla artmaya başlayacak... Ve belki artık, Aşk-ı memnu'lar da olamayacak!...  

Avrupalı komşularımız her nedense(!), bu 3G ve gene yakın zamanlarda geliştirilecek olan olası 4G teknolojilerinden çok yararlanmasa da, gençnüfusu, girişim gücü ve bu tür deneyselliği her zaman yüksek olan(!) bizler bu teknolojik nimetten her şekilde yararlanacağız, halkımızı bir şekilde yararlandıracağız!... 

Ünlü yazar Goerge Orwell, genelde 1980 kuşağına kadar bilinebilen(!) ''1984'' romanında, gene romanın ünlü kahramanı, merkezi devletin, halkı; herkesi dinlemeye alan, kulağı ve gözetleyen, denetleyen ve de yönlendiren; izleyen, gözü ''Big Brothers'' yani ''Büyük Birader''le ve de onun düşünce polisi marifetiyle yönettiği, soğuk bir dünya... Dıştan dayatılan bir baskı sonucunda gelişen soğuk savaş fonlu, birbirlerine güvenini ve kimliklerini yitirmiş bir halkın distopyatik yaşamından acınası, trajik görüntüler ve başkaldıran bir insan!... Yönetenlerin tek güç olduğu, özgürlüklerin onların düşündüğü gibi geliştirildiği, sürekli gözlenen insanların sindirildiği, insansal duyguların ve gerçek ahlakın yok edildiği, düşünme ve düşünülenin söylenmesinin yasaklandığı mutsuz, mekanik insanlar dünyası!... 

Ve biraz da bu yüzden, teknolojideki bu gelişmeler, bana her nedense George Orwell'ın bu yapıtını anımsattı!... Bugünlerde de, idrakine deli gömleği giydirilmiş toplumsal katmanların, sonunda ulaşacağı; dumura uğramış yaşamsal hedeflere giden bir yolun başında mıyız diye de, fantazi yüklü düşüncelere sevk etti... Acaba Orwell'ın endişe ve korkuları bu hızla globalleşen dünya da, gerçeğe mi dönüşecekti?... 

Michael Foucault, kişinin özgürleşmesini, olgunlaşmasını ve aklını sürekli ve doğru kullanabilmesini kendine ilke edinmiş bir düşün insanı olarak, modernizmin toplumuların ilerlemesine sınır koyan yönünü irdeliyerek, bu duruma farklı seçenekler sunmaya çalışan, bir düşün insanı... Ona göre; insanlığın dönüşümü ''Disiplin Toplumu’'ndan ''Kontrol Toplumu’'na doğru gelişerek sürmektedir. Bir yazısında şunları söyler: 

''Disiplin Toplumu’na hapishane, tımarhane, okul, fabrika gibi disiplin kurumları işlerlik kazandırır. Bu denetleyici ve yönlendirici kurumlar sayesinde toplumun düzene uyumu sağlanır. Kontrol Toplumu’ndaysa, durum farklıdır. Mekanizma biraz daha karmaşıktır. Kontrol Toplumu dışarıdan bir gücün dayatmasıyla değil, vatandaşların beyinlerine aşılanan, öznelerde içselleştirilen, farklı bir sistemdir; görüntüde daha demokratik, özünde son derece baskıcı bir yaklaşımdır...  

Disiplin Toplumu’ndan Kontrol Toplumu’na geçişte düzenleyici kurumlar, insanların kendisine dönüşmeye başlar. İnsan, herhangi bir zorlayıcı dışsal otoriteye gerek kalmadan kendiliğinden bir tür hapishaneye dönüşür. Eylemlerini kendiliğinden bir özdenetimle kontrol altına alır.''!... 

Ben de, her nedense, Orwel'ın 1984 romanındaki görünmeyen baş aktörü gibi meşum çağrışımlar yapan bu modern 3G teknolojisiyle paralel gibi görünenve gene bende, farklı çağrışımlar yaratan, Aldoux Huxley'in ''Cesur Yeni Dünya''sına doğru giden bir yol var sanki!... 

Bir de, iletişim kuramcısı olan, Neil Postman, ülkemizde, Ayrıntı'dan yayınlanan; ''Televizyon: Öldüren eğlence'' adlı ilginç ve çarpıcı çalışmasında, kitabına önsöz ve de son söz olarak, iki Britanyalı yazar, Orwell ve Huxley'i almış; ve Huxleyin düşünce ve kehanetlerinin gerçekleşmeye başladığını belirterek şunları söylemişti: 

''Orwell’in uyarısı, dıştan dayatılan bir baskının bize boyun eğdireceği yönündedir. Huxley’in görüşüne göre ise insanları özerklikleri, olgunlukları ve tarihlerinden yoksun bırakmak için Büyük Birader’e gerek yoktur. Huxley’e göre insanlar süreç içinde üzerlerindeki baskıdan hoşlanmaya, düşünme yetilerini dumura uğratan teknolojileri yüceltmeye başlayacaklardır. Orwell kitapları yasaklayacak olanlardan korkuyordu. Huxley’in korkusu ise kitapları yasaklamaya gerek duyulmayacağı, çünkü artık kitap okumak isteyecek kimsenin kalmayacağı şeklindeydi. Orwell bizi enformasyonsuz bırakacak olanlardan, Huxley ise, pasifliğe ve egoizme sürükleyecek kadar enformasyon yağmuruna tutacak olanlardan korkuyordu. Orwell hakikatin bizden gizlenmesinden, Huxley hakikatin umursamazlık denizinde boğulmasından korkuyordu.” !... 

Gerçekten de Huxley, ''Cesur Yeni Dünya''nın önsözünde geleceğin totaliter devletinde kölelerin, köleliklerini sevdiği için zor kullanılmadan yönetilecekleri bir devlet olduğunu yazar ve “köleliği sevdirmek gazete yayıncıları ve okul öğretmenlerine verilmiş bir görevdir” diye ekler!...  

Özellikle gelişmiş ülkelerde, bazı konularda resmen modern köle durumunda olmasına rağmen “cool” takılan çağın insanı yeni dünya düzenine adeta cool köle olmaktadır. Zekice kurgulanmış sınırların içine hapsedilmiş özgürlüklerin tadını çıkarır, cool köleler. ''!... 

Evet hayatın manası ve insanlığın geleceği açısından dünya, hiç de istenmeyen bir menzile giderken, biz de bu sancılı coğrafyanın zavallı çocukları olarak, bu yolda, nerelere koşturulacak, büyüklerin istediği gibi yönlendirebildiği, bu dijital deryada, nerelere sürükleneceğiz acaba?... 

1.ağustos.2009 / Tarabya,  

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..