Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

4 Nisan Çarşamba

4 Nisan Çarşamba
 

BALIK İSTİFİ CENAZE İSYANI (Akşam)

Haber : Manisa’daki feci kazada can veren Mardinli ailenin, koltukları sökülen bir minibüsle ‘balık istifi’ memleketlerine gönderilmesi, Başbakan’ı çileden çıkardı. Erdoğan, Manisa Valisi’ni telefonda ‘Bu yaptığın ne dinimize uyar ne geleneğimize!’ diye azarladı, Mardinli aileyi de arayıp özür diledi.

Yorum : Sayın başbakanın yaptığı normal bir insani hareket. Ancak burada insanı rahatsız eden şey, bir cenaze naklindeki problemin bile başbakan tarafından çözümlenmeye çalışılması. Oysa sistemli bir yönetimde, herkes görevini bilir ve yapar. Yapamayanlar, yerini yapana terk eder. Başbakan, ya da bir başka deyişle üst yönetici, idarecilerin çözmede zorlandıkları büyük problemleri çözer. Türkiye’nin çıkmazı zaten bu noktadadır. Herkes üstüne düşen görevi layıkıyla yapmıyor.

F TİPİ CEZAEVİ RUH SAĞLIĞINI BOZUYOR (Birgün)

Haber : Türkiye İnsan Hakları Vakfi'nın (TİHV) 2006 İnsan Hakları ihlalleri raporu, F Tipi cezaevleriyle ilgili gerçekleri bir kez daha gözler önüne serdi. Raporda, F Tipi cezaevlerinin mahkûmlar üzerindeki olumsuz etkileri konusunda çarpıcı tespitlere yer verildi. Buna göre, TİHV'e başvuran ve F tipi cezaevinde kalan 404 mahkûmdan 203'ü üzerinde yapılan psikiatrik değerlendirmelere göre, mahkûmların büyük çoğunluğunda "Travma Sonrası Kronik Stres bozukluğu" görülüyor. Yine mahkûmlarda uyum bozukluğu, depresif bozukluk, depresyon, yaygın anksiyete bozukluğu ve uyku bozukluklarına da sıkça rastlanıyor.

Yorum : Cezaevleri, her türlü konforun sağlandığı bir dinlenme evi değildir. Elbetteki insana işkence çektirecek bir yer de değildir. Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu zor ekonomik ve sosyal şartlar yüzünden, dışarıdaki özgür insanların ruh sağlığının bile yerinde olduğu söylenemez. Bu yüzden cezaevlerindeki bu tür sıkıntıların giderilmesini sağlayacak lükse henüz sahip değiliz. Keşke imkânlar elverse de ceza evlerini ruhsal bir rehabilitasyon merkezleri haline dönüştürebilsek…

ELBİSEYİ PATLATMAYIN (Bugün)

14 NİSANI PLANLAYANLAR PARTİ KURSUN, SON SÖZÜ SANDIKTAN ÇIKANLAR SÖYLER (Zaman)

Haber : Başbakan Erdoğan, Halep yolunda "Darbe Günlüğü" hakkında soruşturma açmayan savcıları eleştirdi: Yargı şu anda görevini yapmıyor

Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu ileri sürülen günlükteki ifadelerle ilgili olarak yargının görevini yapması gerektiğini söyleyen Başbakan Erdoğan Ankara’da yapılacak mitingle ilgili olarak, fazla kalabalık beklemiyorum, çünkü birçok kapıyı çaldılar, kimseden beklediği desteği göremediler, tabii mitingler demokratik bir haktır, büyük kalabalık da olabilir, bütün bu kalabalıkların bir netice olmadığını söylemek istiyorum, sandık bir netice ortaya koyar ve bu netice parlamentodur, şimdi ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletin’. Ve bu Anayasamızın teminatı, bunu hazmedemeyenler işte bu tür çırpınışlar içinde, işte bir üniversitemizde sınavların ertelendiğini öğreniyoruz, eğer hakikaten bundan dolayı ertelendiyse, hiç şık bir şey değil, gençliğin imtihanlarını iptal ederek onu oraya niye uyduruyorsun, mitingi 14’ünde yapma, 12’sinde yap, veya 16’sında, 15’inde yap, başka zaman da yapabilirsin. Çirkin olan şey burası, bunlar vücudu elbiseye uydurmaya çalışıyor, arkadaş, böyle şey olmaz, vücudu elbiseye uydurmaya kalkarsan, ya o elbise çok bol kalır, veya elbiseyi patlatırsın, Türkiye’yi buraya getirmeye kimsenin hakkı yok, parti kurun o zaman, çıkın milletin karşısına oy isteyin, millet sizi oralara getirsin.

Savcılıklara ciddi manada bir görev düşüyor. Ama onlardan hiç ses yok. Birinci derecede malum dergiden başlaması lazım. Sen böyle bir başlığı attın. Bunu bir ihbar kabul edip o dergiyi çağırması lazım. Kaynaklarını söyle bakalım. Delillendir. Zaten orada delillendirme, belgelendirme olduğu andan itibaren bu nereye gidiyorsa o zaman sivil birimleri de ilgilendiriyorsa, oraya da bunu havale eder.

MİTİNG GERİLİMİ (Vatan)

Haber : Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) organize ettiği Cumhuriyet Mitingi Ankara’da gerginlik yarattı. Cumhurbaşkanlığı seçimi için ilk olarak 4 Kasım’da Ankara’da bir miting düzenleyen ADD, İzmir, Isparta ve Antalya’nın ardından son mitingi yine Ankara’da yapacak. Tandoğan Meydanı’nda düzenlenecek miting için Ankara Valiliği’nden gerekli izinler alındı. Mitinge 100 civarında Sivil Toplum Kuruluşu’nun (STK) destek verdiği belirtiliyor.

Ancak, İnönü Üniversitesi’nin öğrencilerin ve öğretim üyelerinin mitinge katılabilmesi için vize sınavlarını ertelediği iddiası ortalığı karıştırdı. Rektörlüğünü ADD’nin Yönetim Kurulu üyesi Fatih Hilmioğlu’nun yürüttüğü İnönü Üniversitesi’nin mitinge katılım için otobüs kiralaması ve sınav tarihlerinin değişmesi, miting hazırlığından rahatsızlık duyan hükümetin tepkisini açığa çıkardı.

Yorum : Cumhurbaşkanlığı seçimine sayılı günler kala, Fenerbahçe’nin dostluk maçı için Suriye’ye giden başbakana gazeteciler bu konuda sorular soruyorlar. Burada önemli birkaç konu var.

Birincisi gerçekten başbakanın dediği gibi ortalarda dolaşan darbe iddialarınane askeriye, ne de sivil yargı, bu söylenenler de neyin nesi demiyor, ya da diyemiyor. Günlüğün sahibi olduğu ileri sürülen Örnek Paşa hem böyle bir şey yok diyor, hem de hakkını aramıyor.

İkincisi Baykal, Demirel gibi bazı siyasiler, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına mani olabilmek için demokrasi dışı yollara sapmaya çalışmalarına rağmen kimse ne yapıyorsunuz demiyor. Sayın Demirel bir zamanlar 450 milletvekili olan mecliste kendisini hep “bulun 226’yı” diyerek savunurdu.

Üçüncüsü, normal seyrinde işleyen bir seçim sistemi, bir parlamento aritmetiği olmasına rağmen, ADD ve üniversiteler gibi hakka ve hukuka saygılı, demokrasinin kurallarına bağlı olması gereken kesimler, halkı da tahrik edecek şekilde protesto mitingi yapmak ve bir anlamda bu mitinge zorla öğrenci götürmek gibi anormal yollar denemeye çelışıyorlar.

Bu mitingle olması gereken bir şeyin değişmesi mümkün değildir. O yüzden bu kadar abartmanın de gereği yoktur. Orada büyük bir kalabalık toplanır da provokasyon yapan bir grubun etkisiyle bir olay çıkarsa, Allah korusun bir gencin burnu kanarsa, bunun hesabını kim, nasıl verir?

Tabi bir de işin ters boyutu var. Böyle bir olayın çıkmasından memnunluk duyacak, bunu hükümeti suçlamak için kullanmaya çalışacak kesimler de olabilir. O yüzden mitinge katılan herkes, bunun demokratik çerçevede bir görüş bildirme veya farklı bir düşünceyi dile getirme amacı taşıdığının bilicinde olmalıdır.

MEDYAYI KUŞATTILAR (Cumhuriyet)

Medyaya yönelik AKP iktidarının baskılarını değerlendiren CHP lideri Baykal, “seçime giderken en büyük medya kuruluşu 2.5 katrilyonluk bir mali kuşatma altında tutuluyor. İkinci büyük kurum devletin eline geçti. Türkiye’de bugün özgür bir Basın’dan söz edilemez” diye konuştu. Baykal gazetelerin aniden kapandığı bir ortamda demokrasinin sağlıklı işlemesinin söz konusu olmadığının altını çizdi.

Yorum : Türkiye’nin en büyük medya kuruluşu 2, 5 katrilyonluk bir mali yükümlülükle hükümetin karşısında yer almışsa, bundan hükümeti sorumlu tutmak, ancak Baykal’ın aklına gelir herhalde. Bu yükün altına girilirken, medya karalaşa hükümete karşı elindeki Basın’ı kullanmayı mı düşünmüştür ki, şimdi hükümet onu etkisi altına alsın...

İkinci büyük kurumun da ne vesileyle ve ne şekilde TMSF’ye geçtiği herkese bilinmektedir. Yani göz göre göre muvazaaya ses çıkarılmasa mıydı?

Bugün Türkiye’deki Basın’ın % 90’ı her gün hükümetin aleyhine yayın yapmaktadır. Basın özgür değilse, baskı varsa bu nasıl olmaktadır?

Sayın Baykal’ın bu demecinin bir gazetenin manşetinde yer alması bile Basın’ın özgür olduğunun kanıtı değil midir?

MEYDANI BOŞ BULDULAR (Güneş)

Haber : Genelkurmay'ın bilgisayarına girilip, bilgiler çalındığını hatırlatan Baykal 'Amaç, TSK'yı halkın gözünde yıpratmak. Meydanı boş buldular. Herkes, özellikle Başbakan aklını başına toplamalı' dedi.

Yorum : İşte Baykal’ın demecini manşete taşıyan bir gazete daha… Bu sefer sayın Baykal başka şeyler söylemektedir. Genelkurmay andıcını dışarı sızdırdığı için başbakanın mı aklını başına toplaması gerekiyor? Keşke sayın Baykal cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili daha dürüst daha gerçekçi bir politika izleseydi, halk üzerinde aha etkili olur, seçimlerde oyunu artırabilirdi.

İPSALA’DA TUHAF GECE (Hürriyet)

Haber : CNR Holding’in sahibi Ceyda Erem’in, 1 Nisan’da sabaha karşı 03.54’te İpsala sınır kapısından Yunanistan’a geçmek istediği, hakkında yurt dışına çıkış yasağı bulunmadığı, ancak emniyet yetkililerinin "çıkmasanız iyi olur" uyarısını dinleyip geri döndüğü bildiriliyor.

Yorum : Gerçekten olay böyle cereyan ettiyse eğer söylenecek bir şey yok. Ancak olayda bir gariplik olduğu muhakkak. Bir gün ortaya çıkar.

KURAN KURSUNA GÜÇLERİ YETTİ (Milli Gazete)

Haber : Büyük Kulüp ve Acaristanbul yerlerinde kale gibi dururken
Kur’an Kursu’na güçleri yetti. AKP iktidarı, milletin alın terini katarak yaptırdığı Kur’ân Kurslarını yıktırmakta bir an bile tereddüt etmediğini dün bir kez daha gösterdi.

Yorum : İşte Baykal’ı yalanlayan bir gazete daha.. Muhalefetini her gün artırarak sürdürüyor. Kasımpaşa’daki kurs binasının yıkılması gerekiyormuş ki yıkılıyor. Bunun Kur’an kursuna güç yetirmekle alakası yokç Tamamen istismar kokan bir haber.

DARBE İDDİASI VAR SAVCILAR GÖREVE (Milliyet)

Haber : Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Nokta Dergisinde yayınlanan ve emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen günlükten anlatımlar içeren habere ilişkin inceleme başlattı.
Konuya ilişkin dergi yetkililerinden ve haberi yapanlardan bilgi alındıktan sonra, soruşturmaya yön verileceği kaydedildi.

Yorum : Savcı doğal olarak görevini yapmış. Ancak işin nereye kadar uzanacağı merak konusu.

İŞTE DEHŞET ANLARI (Posta)

Posta gazetesi dünkü öğretmen cinayet haberini fotoğraflı ve ayrıntılı olarak yeniden manşet yapmış.

ERDOĞAN’DAN ÇAĞRI YARGI GÖREVİNİ YAPSIN (Radikal)

YARGI GÖREVİNİ YAPMIYOR (Sabah)

YARGI ANDIÇ BAKSIN MESAJI (Yeni Şafak)

Haber : Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Örnek'e ait olduğu iddia edilen ve darbe hazırlıklarını anlatan günlük, Başbakan Erdoğan'ın da canını sıkmış. Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'la konuyu görüşüp görüşmediği sorusu üzerine, "Burada savcılıklara ciddi bir görev düşüyor. Ama onlardan hiç ses yok" dedi.

Yorum : Danıştay ve Yargıtay seçimleri sebebiyle Yargı üzerinde hükümetin baskısı olduğu iddiaları vardı biliyorsunuz. Oysa kaç gündür ortalarda dolaşan iddialarla ilgili şimdiye kadar hiç ses çıkmadı. Başbakan bile rahatsız olmuş ki bunu söylemek ihtiyacını hissetmiş.

ÜLKÜCÜ CİTY (Star)

Haber : Kuzey Irak’ı yeniden inşa eden Türk müteahhitlerden MHP’nin eski Van il başkanı Orhan Nurduhan, Erbil’de yaptığı ve 16 bloktan oluşan lüks konutların bir bölümünü, Mesud Barzani’nin liderliğindeki bölgesel Kürt yönetimine sattı. Barzani yönetimi, MHP’li müteahhitten satın aldığı özel güvenlik sistemiyle donatılmış konutlarda, özel misafirlerini ağırlıyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Barzani’ye yönelik sert çıkışlar yaptığı dönemde, ülkücü bir müteahhidin Kuzey Irak’ta lüks konutlar inşa etmesi ve Barzani yönetimiyle sıkı ilişkiler kurması farklı yorumlara neden oldu. Nursoy Şirketler Grubu’nun sahibi olan müteahhit Nurduhan, kendisini ‘Zaza’ ve ‘Ülkücü’ olarak tanımladı ve paranın dini, imanı, milliyeti yok dedi.

Yorum : Ticarette artık global bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bu yüzden söylenecek bir şey yok.

CAMİYE HORTUM (Takvim)

Haber : Camilerden ayakkabı, halı, kapı, çini, hatta minaredeki alem bile çalınmıştı. Fakat camiden su hortumculuğu bir ilk. Gaziantep Su İdaresi, yıllar süren araştırmada 60 işyeri ve ev sahibini, 20 ayrı camiden 'su hortumlarken' suçüstü yakaladı.

Hortumlamada camilerden su parası alınmadığı için, caminin tesisatına gizlice girilip 'saplama' yapılarak, ev ya da işyerine boru çekme yöntemi uygulandı.

Yorum : Hani bedava mezar bulsa girecek denir ya, bunlar da o cinsten. Bu kadar beleşçiliğe düşkün bir millet zor bulunur.

BAĞKURLULARA TEDAVİ MÜJDESİ (Türkiye)

Haber : Bir televizyon kanalındaki sabah programını telefonla arayarak, karaciğer nakli konusunda maddi sıkıntı yaşayan Bağ-Kur’lu bir ailenin dramına el koyan Başbakan Erdoğan, bütün Bağ-Kur’luları sevindirecek müjdeyi verdi. Erdoğan, SSK ve Emekli Sandığı üyelerine uygulandığı gibi Bağ-Kur üyelerinin tedavi masraflarının da devlet tarafından karşılanacağını açıkladı.

Yorum : Sayın Baykal’ın söylediğinin tam tersine, bütün gazeteler hükümete karşı tavırlarını sürdürürlerken, sadece Türkiye hükümet yanlısıymış gibi bir tavır izliyor. Ancak bütün gazetelerin manşetlerini her gün buraya sıralarken, memlekette yapılan bir şey varsa bunu sadece Türkiye gazetesinden öğrenebiliyorum. Diğerleriyse sadece polemik yapıyorlar.

CÜPPELİ CUNTA (Vakit)

Haber : Akpartili birinin cumhurbaşkanı olmasını engellemek için 14 Nisanda miting yapacak olan emekli orgeneral Eryuygur başkanlığındaki ADD’nin mitingine bazı üniversite rektörleri de katılacak. YÖK’ün de bütün üniversitelere mitinge katılmaya çağıran bir karar alacağı öğrenildi.

Yorum : Haber diğer gazetelerden de öğrendiğimiz gibi doğru. Ancak ifade yanlış. Amaç yanlış yapanı yanlışından döndürmeye çalışmak olmalıdır. Aynı sertlikte siz de ona bir şey söylerseniz, otomatik olarak savunma mekanizması çalışır ve yanlış fark edilmez tam tersine ısrarla savunulur. YÜK’ün ve üniversite rektörlerinin böyle bir davranış içine girmesini uygun bulmadığımı zaten daha önce söylemiştim.

ASKER SİYASETİ HALA ETKİLİYOR (Yeni Asya)

Haber : İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) tarafından hazırlanan “Kopenhag Siyasi Kriterleri İzleme Çizelgesi”ne göre Türkiye, AB sürecinde bir çok alanda az da olsa ilerleme kaydetti ancak “sivil-asker ilişkileri”nde sınıfta kaldı. Bu alanda kâğıt üzerindeki değişiklikler dışında uygulamada herhangi bir ilerleme sağlanmadı.

Yorum : En zor meselelerden birisi bu. Askerin ağırlığınınortadan kalkamsı için biraz zaman gerekli. Türkiye asker millet olmakla övünen bir toplum yapısına sahip. Korumacı bir eğilim ruhumuza kadar işlemiş. Hepimiz için demokrasinin anlamını kavramak ve sindirmek zaman içinde olacak bir mesele…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..