- Kategori
- Gündelik Yaşam
40 yıllık hatır...
Yaşamak ve yaş almak....
Bebeklik, çocukluk, gençlik.....
Vesaire, vesaire .....
Sıralanır insan yaşamı tren vagonları gibi peş peşe ...
Ancak öndeki vagon, hızla geçerken zaman güzergahından “dönüş bileti” olmadığını bilir geçtiği yollara hayran hayran bakarken...
Kimi kez de aval aval bakar...
Yolun değerini çözemeden...
Tökezler belki, belki de yakıtı biter...
Ancak gider aheste aheste ya da çarçabuk....
Geçer zaman, bir bakılır ki; yolun nerelerine gelinmiş; akıp giden raylar üstünde....
“Unutulmazlar” penceresinden bakınca içeriye ya burukluk ya huzur kaplar insanın içini....
Ya da yok edesiye bir hüzün....
Faturasını kime keseceğinizi bilemediğiniz kıvranışlar....
İzler kalır hep, ok olasıca izler...
Ancak asla yok olmaz......
Kazınır yüreğine, sancılı çırpınışlarda...
Öyle ya da böyle bakıverir insan gelinmiş yolun 40 yıllık hatır kısmına....
Onlar basamağı büyüdükçe yaşam büyür, sen büyürsün....
Büyürsün, büyürsün, büyürsün.....
Hatta çok büyürsün....
Evet ben de büyüdüm....
Çok büyüdüm...
Ne kadar da uzak kaldı gençliğim diye hüzün kapladı içimi....
Kendime itiraf edemediğim şeyleri, kıskandığım şeyleri artık çekinmeden söylemeye başladım...
Gençliği kıskanıyorum evet, heyecanı kıskanıyorum, dinamizmi kıskanıyorum...
Altın dönemmiş ...
Hah , olgunluğun beslendiği dönemmiş...
Kişinin kendini sorgulamaktan vazgeçtiği dönemmiş...
Hayata daha yumuşak bakılan dönemmiş...
Ah hayat ah...
Artık kırkımız çıktı...
Kırk yıllık hatırımız var mı sende !....
Hayata “pardon” demediyseniz bu güne kadar, ben misali, dostlar; çok geç artık...
Artık yaş almıyor da yaşlanıyorsanız çok geç...
Kaplar ölüm korkusu içinizi...
Bu korkunun içimi kemirmekten bıkması arzusuyla...
Arzuliden...