- Kategori
- Blog
7 8 9=789 Okunma Oranım
Okunma oranım yükselir belki:))))diye bu güzel hatunu koydum...
Kendini öven insanlardan haz etmediğim kadar , övülmekten ve övünmekten de hiç hoşlanmam. Ama bugün bir istisna yapacağım , kendimle ÖVÜNECEĞİM... Yoksa çatlayıp öleceğim valla...
Eğitim Enstitü'sünde , birinci sınıftaydık.Henüz panzerler toplum polisleri okulumuza teşrif etmemişler, zincirli sopalı meydan savaşları başlamamıştı okul bahçesinde... Ahmet Miskioğlu , kompozisyon öğretmenimiz. Sınav yaptığı birgün, ertesi gün kağıtlarımızı okuyacağını, hatalarımız üzerine konuşacağını söyledi. Ertesi gün elinde kağıtlarla geldi. Genel hatalara değindikten sonra kişisel olarak da beğendiklerini , eleştirdiklerini açıkladı.Sonra elinde bir kağıt gösterdi."Bu arkadaşınız, yazım kuralları anlatım, akıcılık açısından tam aranılan özelliğe sahip" dedi. İnanın o kağıdın, benim kağıdım olabileceğini hiç düşünmedim.Çünkü lisede iken hiç başarılı bir öğrenci değildim.Sınıfta bile kaldım,özellikle fen derslerinden her yıl, ikmale kalırdım. Hoca benim ismimi okuyunca, gerçekten çok şaşırdım bu nedenle. " Henüz birinci sınıfta olduğu halde böyle yazabilmiş,ileriki yıllarda mutlaka bunun üzerine koyacaktır" diye ilave etti, hocamız. Doğru düzgün okumamıza fırsat verselerdi, kimbilir gerçekten kalemim çok daha iyi olabilirdi... Neyse, teneffüste her toplumda olabilen, o çok bildiğini sanıp salt kendi kompleksleri içinde kıvrananlardan biri , benim için şu veciz sözleri söyledi: " Tabii Aynur, suya sabuna dokunmadan yazmış, hoca da , o çizgide olduğu için beğendi"
Yaşamım boyunca tartışmalardan,polemiklerden uzak kalmaya, kızdığım kırıldığım şeyleri kendi içimde değerlendirmeye çalıştım.Çünkü yapı itibariyle, haklı da olsam, her sürtüşmeden sinirlerim zarar görmüş olarak çıkıyorum, böyle olunca da haklılığımın bir değeri kalmıyor... Tabii bu sürtüşmeler nazımı çekebilecek yakınlarımla olur genelde...
MB 'da da zaman zaman kıyasıya dalaşmalar oluyor. Siyasi anlamda olanları anlayabiliyorum.Ülkedeki ulusal yayın organları bile birbirinin gözünü oyarken, fikirler birbirine bu kadar uzakken, gayet doğal kalemlerin çarpışması... Benim demem o değil... Benim demem ilkokul çocukları gibi "Sen mi , öndesin ben mi" yarışması. Halk arasında , amiyane bir tabir vardır bu yarışma daha doğrusu" yarıştırma" için ... Hepimizin bildiği...
En çok yorum alanlara bakıyorum hemen her sayfada isimlerini görüyorum.Eee... kapısını çaldığımız komşunun, kapımızı çalması kadar doğal ne var ki... Keşke, masa başında oturabilecek daha fazla vaktim olsa, okuduğum her yazıya yorum yazabilsem... Kendime ayırdığım zamanlarda,evdeysem kitap okuyorum, televizyon izliyorum. Yazı için ayırdığım süreyi, aşmak istemiyorum açıkcası...
Sayın Mesut Selek Bey'in , okunma oranına itiraz eden yazısını okudum az önce.Orada Sayın Erol Işık Bey,okunma oranına, sayfa görüntülemenin bir etkisi olmadığını yazmış ki bence de doğru olanı bu...Bazen benim de "kimmiş bu" diyerek, sadece "hakkımda" kısmını okuduğum oluyor...
Bir kere beyler,biz bayanlardan açık ara farklılar , sayı , yorum ,okunma oranı olarak... Acaba kaçı mutfağa girip eşine yardımcı oluyor? Kaçı bilgisayar virüsüne fena halde bulaşmamış... Neredeyse tuvalete onunla gidecek kadar bilgisayar bağımlısı olanlar kaç kişi dersiniz...
Dün "Sayın editör" başlıklı bir yazı yazmıştım,tahmin ettiğim gibi hemen kaldırıldı.Orada "En son yorumlanan bloglar" bölümünde benim bloglarımı göremediğimi yazmış, nedenini sormuştum. Acaba sürekli döndüğü için ben mi göremiyorum diye düşündüm ama bazı blogları her açtığımda görüyorum.
"Her kör satıcının , bir kör alıcısı vardır" diye bir söz vardır. Bunun sadece, satıcı olanını üzerime alıyorum, okuyanlarımın o güzel gönüllerini kırarım endişesi ile... Bana yetiyor 789'luk okunma oranı ... Bundan hiçbir şikayetim yok... Bu vesile ile sayfamı okuyan , beğenen beğenmeyen tüm okuyanlarıma , şükranlarımı iletiyorum...