Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '11

 
Kategori
Güncel
 

Akademik özgürlük ve porno mevzuu

Akademik özgürlüğün kendine özgü bir yanı olduğunu sanmıyorum. Akademik özgürlük de tıpkı, basın özgürlüğü ya da sanatsal özgürlük gibidir. Bunlar varoluşlarını özgürlüklerinden alır. Özgürlük de insanın tanrısallığından çıkar. Bu tanrısallık ise adlandırmasıyla çelişik olarak tanrısızlıktan çıkar. 

Bilimsel ve sanatsal özgürlüklere sınır koymak, bunların varolma nedenlerini ortadan kaldırır. Düşünsenize bir sanatçı muhteşem yetilere sahip, ama toplumu, yaşadığı dünyayı içerik olarak eleştiremiyor. Ya da bilim adamı, olgularla dolu, ama bunları birbirine sokup anlam ve bilgi üretmede kısıtlı. Böylesi bir bilim adamı ya da sanatçı hangi zinciri kırabilir, hangi duvarı yıkabilir? Bilim ve sanat bunları yapmayacaksa hiçbir işe yaramaz. 

Bilim her türlü soruyu sorabilmelidir. Sanat her türlü yaşamsal unsuru konu edinebilmelidir. Her ikisi de konularına göre her unsuru istediği şekilde bağlantıya sokma ve test etme hakkına sahiptir. 

Ayrıca, dünya, önceden kurulmuş düzenlerin ya da yapıların keşfi üzerinden yürümez. Bizzat insanoğlu tanrıdır. Kendisi unsurlar arasında kurduğu bağlantılarla yeni düzenler yaratır. Bu teknolojik ürün olabileceği gibi, toplumsal düzen de olur. Yani insan yeniyi kendisi yaratır, kurar, tasarımlar biçim ve içerik verir ve oyun kurar. 

Eğer bilimsel ve sanatsal özgürlükler ve en temelde bireyin özgürlüğü sınırlanmış olsaydı, dünyada bir zapturapt düzeni olurdu. Bu zapturapt düzen, en ahlaki, en ulvi nedenlerle savunulabilir. Örneğin porno ne ahlaksızlıktır, ne insan bedeni sömürüsüdür, pornoya hayır, denerek pornonun olmadığı bir toplum kurulabilir. Bunu mesela, içki için, sigara için, uyuşturucu icin de savunabilirsiniz. Ama bunların hepsi zapturapt olur. 

Bunları kısıtlamanın koşulu yine bireyin özgürlüğünü kullanma hakkına bağlıdır. Birey tamamiyle özgür iradesi ile porno izliyorsa, pornoda oynuyorsa, uyuşturucu içiyorsa, içki sigara kullanıyorsa, bunu engellemek hiçkimsenin hakkı olamaz. Bunu ne dini saiklerle, ne evrensel hakikatlerle, ne toplumsal normlarla, ne bilimsel bulgularla ne de ahlaki ilkelerle engelleyebilirsiniz. 

Eleştiri: Evet bunlar bireyin tamamiyle özgür iradeye sahip olacağı varsayımına göre tutarlı olabilir. Ancak, birey gerçekten özgür iradeye nasıl sahip olabilir? İnsan verili, kuşatılmış, angajmanı olan bir toplumsal düzene sahip değil mi? İnsan bu ortamda, bütün bunları sorgulamadan kabul etmiyor mu? Olgulara hep, olgulara önceden anlam yükleyen angajmanlı perspektflerden bakmıyor mu? Bir insanın etrafında farkında olmadığı tonla onu manipüle eden unsur yok mu? Ve insanların bunun ne kadar farkında olma gücü ve iradesi var ki? Bütün bunları düşündüğümüz zaman, evet birey özgür olsun, ama yine de, onu koruyan kuşatan belli ilkelere bağlı olmak ve onu korumak gerekir. Çünkü biz birey özgür iradesiyle karar veriyor derken, onu kuşatan gizli etkenlerin esiri ve kurbanı haline gelebilir. Evet, burda, buna kim karar verecek bunu kim yapacak soruları ortaya çıkar. 

Cevap: İşte özgür irade denen şeyin önemi de burada ortaya çıkar. Eğer özgürlük olmasaydı, bireyi bir şeylere karşı korumak üzere harekete geçen yapılar zamanı ya da yaşamı, doğru olduğuna inandıkları, (doğru da neyse?) kriterler bazında baskı altına almış olacaklardı. Biz özgürlükten vazgeçersek baskıya kapı açıyoruz, baskıya kapıyı kapatalım özgürlüğe kapı aralayalım, bu özgürlükler, farklı alternatifler için geçerli olduğunda, belki dinde, bilimde, ahlakta aradığımız o balansa edici gücü böylece yaratmış olacağız. 

 

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..