Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

''Güzel gözlü'' olmak mı yoksa ''güzel bakmak'' mı?!.

''Güzel gözlü'' olmak mı yoksa ''güzel bakmak'' mı?!.
 

Gözler…

Bir insanın farkında olarak veya olmayarak kullanabileceği en etkin silahları… Bazen sevgisini, bazen öfkesini, bazen mutluğunu veya bazen de hüznünü rahatlıkla dünyaya açabildiği iki kanatlı eşsiz pencereleri..

Yan yana oyulmuş iki mağara misali.. Öyle farklı iki mağara ki; bir bakmışsınız, karşısındakini de hiç zorlanmadan kendi karanlığa rahatlıkla çekip alabilecek denli esrarengiz, kuytu ve karanlık.. Bir bakmışsınız, içinde kaynayan lavların şiddetli ışığı ve sıcağı ile, bakanın da gözlerini kamaştıran, onu yakıp kavuran..

Bazen engin denizler ortasında sığınılabilecek güvenli bir ada..

Bazen de çöl ortasındayken sürpriz bir şekilde karşımıza çıkıp, yeşil huzuru ve güzelliği ile tüm susuzluğumuzu ve yorgunluğumuzu alıp götüren, dinlendiren bir vaha.

Bazen heybetli bir dağ misali etkileyici, ürküten ama meraklandırıp kendine çeken..

Bazen de devasa ve hırçın okyanus dalgaları gibi önüne kattığını sürükleyip parçalayan, yıkıp yok eden.

Ama gözlerin bu denli etkileyici olması şeklen güzel olmalarına ve öyle görünmelerine mi bağlı acaba?..

İlgisi yok bence. Şeklinden ziyade, o gözlerin nasıl baktığı ve bakışlarında hangi anlamları taşıdığı, hangi duyguları sakladığı önemli bana kalırsa.

Öyle gözler vardır ki, uzaktan bakınca şeklen çok güzel ve etkileyici görünse de insana, rengiyle, şekliyle, makyajıyla cezbeder gibi olsa da karşıdan, menziline girdiğiniz zaman ne kadar boş ve anlamsız baktıklarını fark edip şaşırabilirsiniz. Ve zerre kadar etkilemez karşısındakini böylesi boş bakan gözler.. İfade yoktur çünkü.. Çünkü cansızdır.. Hatta dilsizdir! Bir şeyler anlatmasını bekler ama bulamazsınız. Bir anlık bir hayranlık uyandırabilir belki ama uzun süreli etkisine alamaz asla karşısındakini. Oradan oraya savuramaz!

Ama bazen de aksine çok sıradan görünen, şeklen fazla bir özelliği olmamasına ve makyaj dahi yapılmamış olmasına rağmen öyle gözler çarpar ki uzaktan gözünüze ve sizi öylesine etkiler ki; hele de yakınına gelince etkisinden hiç kurtulamaz ve belki de kurtulmak bile istemezsiniz. Çünkü o gözlerdeki anlama yakınsınızdır artık.. Menzildesinizdir.. Vurulmaya, yara almaya açıksınızdır. O kadar içine alır sizi bu bakışlar ve sizin içinize de öylesine işler ki; bir anda tüm cephelerdeki silahlarınızın düştüğünü hisseder ve esiri olur gidersiniz adeta.. Bazen tüm gizemi ve heybetiyle keşfetmeye ve tırmanmaya çalıştığınız bir dağ olur.. Bazen sizi oradan oraya savuran hırçın dalgalara dönüşür.. Bazen de okyanuslar ortasında sığınmak isteyeceğiniz bir ada oluverir sizin için.

Tıpkı menekşe gözlü güzel yıldız Elisabeth Taylor ve buğulu bakışların sultanı Türkan Şoray’ın gözleri arasındaki fark gibi.. Renk ve şekil olarak güzel olan gözlere göre, kıyaslanamayacak bir farkı vardır bu gözlerin çünkü.

Çünkü bakmayı biliyorlardır. Çünkü dolu dolu ve güzel bakıyorlardır! Ve ta içinize kadar işliyorlardır.

Üstelik illa da renkli olması gerekmez böylesi ‘’anlamlı bakan’’ gözlerin.. Kendileri renkli olan veya dış çevreleri rengarenk boyalarla doldurulan gözlerden farklı olarak, içindeki bakışları renkli ve dopdoludur. Yeşil, mavi veya ela olmaları şart değildir yani! İşte bu yüzden gözleri renklendirmek ve güzelleştirmek için takılan lensler, gözleri güzel(miş) gibi gösterse de bakışları çirkinleştirir bana kalırsa. Gözlerdeki anlamı, canlılığı, etkiyi alır götürür. İfadeyi arkaya hapsederek boşaltır bakışların içini! Göz belirginleşir ama bakış yok olur gider!

Gözü ‘’göz’’ yapanın ve o göze can verenin içerden kopup gelen bakış olduğu detayını umursamıyorlardır belki de. Bilinmez ki!

Onlara ‘’ne kadar güzel gözlerin var’’ denmesi daha cazip geliyor ve sadece bunu önemsiyor da olabilirler pekala.

Gözlerin değil de, o gözlerdeki bakışların esiri olanlar ‘’ne kadar güzel gözlerin var’’ demezler hiç zaten!.. ‘’Ne kadar güzel bakıyorsun’’ derler.

Ve ola ki bir gün?!..

Güzel bakan gözlerin sahibine ‘’bakma bana öyle!’’ deniyorsa ve bakışlar kaçırılıyorsa.. Yere eğiliyor veya duvara, masaya, kapıya yöneltiliyorsa.. Karşısındaki gözler o anda bu etkiden saklanacak bir delik aramaya başlamışlar demektir.

Va belki de…

Belki de kendilerinin gittikçe boşalıp hafifleyen yürekleri bu dolu bakışların ağırlığı altında eziliyor olduğundan..

Kendi gözlerinde karşısındaki gözlere bakacak cesaretleri kalmadığı ve bakışları kirlenmiş olduğundan böyle hissediyor ve söylüyorlardır!?.

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..