Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '20

 
Kategori
Güncel
 

ATAKAN VE SOSYAL MEDYA

                Günümüzde sosyal medya her ilginç olayı, obur bir dev misali önce eline alıyor. Sonra bol bol kabartıyor yemeye hazır hale getiriyor, şişirdikçe şişiriyor ve sonunda da yutarak ya da tükürerek yok ediyor.

                Hatırlayalım! Popüler kültür çöplüğünde kimler yok ki. Misal 6 ay önce gündemi çılgınca meşgul etmiş tiplerden hangisi insanların aklında kalmış.

                Yarışma birincileri, boyundan büyük söz sarf edenleri, uçuk kaçık rekor denemesi yapanların hangisini hatırlıyoruz? Doğru ve yapılması gerekli bir hareketi yaparken kadraja takılanları günlerce öve öve göklere çıkartırken bunun tersini yapanları da yere yere yerin dibine sokuyoruz. Binlerce saçma sapan insan, gereksiz olay sosyal medya vasıtasıyla bir anda gözümüze sokuluyor ve bir anda kaybolup gidiyor. Bu hıza yetişmemiz mümkün değil. Biz de bu görsel medya unsurlarının hareketlendirdiği duygusal travmalarda seke seke günlerimizi geçiriyoruz. Öyle garip ki bir uyaranla katıla katıla gülerken, birden diğer uyaranla ağır bir dramla muhatap oluyoruz, o kadar hızlı bir geçiş oluyor ki o dram durumunu yüzümüzdeki önceki uyarıcıdan kalan gülümseme ifadesiyle seyrediyoruz veya okuyoruz.

                Kısacası duygusal durumumuz bu ani değişimleri kaldıramıyor. Doğal olarak metabolizma kendini bu metaforlar arası gel gitlerden daha az zarar görmek adına koruma moduna alıyor.

                Haliyle tam olarak duyarlılığımızı kaybediyoruz demiyorum, fakat eksiliyor diyebiliriz. Bu sefer de normal olmayan olayları daha sıradan görmeye başlıyoruz. Sonuç olarak ta insan olmamızın en temel özelliği doğru yerde doğru tepkiyi verme düzeyimiz sınırlanıyor. Tepkisizleşiyoruz.   

                Sosyal medya öyle güçlü bir durumda ki inanın Şeytan gelse yeryüzüne kendini açıkça ifade etse ben şeytanım dese, tüm programlar ekranlara çıkartmak için sıraya girer, hemen bir Talk Show a konuk edilir. Gerçekten ateşten misiniz, şu sigarayı üzerinizde yakabilir miyim eylemine bile şahit olur.

                Gündem sonsuz bir hızla ilerliyor. Sanki görünmez bir el aman arayı açmayalım gündem boş geçmesin çakalım bir uyarıcı hadi ver oradan bakalım şu korona kaseti hoop tamam şimdi, getir abi anne diyen eşek videosunu, arayı açma gel abi gir eziyet gören köpekler vs vs. binlerce ilgisiz alakasız konu sürüp gidiyor.  

                Eğitimli kitleler de sosyal medyanın bu morfin etkisinden kurtulamıyor. Bu konuda öz eleştiri de yapmam gerekiyor. Birçok arkadaş ortamında özellikle futbol, siyaset, popüler sosyal medya esprileri dışında daha farklı daha insancıl, daha insana dönük konular hakkında fikir beyan edip bunu münazara etmek neredeyse imkânsız hale geldi. Kısır iki sohbet sonunda bir de bakmışsın ki onca zaman uçup gitmiş.

                Hal böyleyken milletimizin, memleketimizin geleceği olan çocuklarımızın, sunulan her şeyi bir çırpıda öğütüp un ufak eden popüler kültürün vicdansız dişlileri arasında kaybolup gitmesini istemeyiz.

                Gelelim Atakan olayına. Atakan 10 yaşında bir çocuk, eğitimci tabiriyle hata yapma lüksüne sahip bir birey!

                Çekilen video, söylenilen yarı yanlış yarı doğru cümleler, bunların kitlenin dikkatini çekmesi,  programcıların sıraya girmesi, birkaç röportaj, aileyle tanışma, programa dahil etme ve Atakan’ın sosyal medyada çiğnenmeye başlanması vs. Bunların hepsi aslında o yaştaki çocuk için olmaması gereken durumlar.  

Çiğneme aşamaları;

  • Yok efendim nihilizm aslında söylediği gibi değil,
  • Bu yaşta bunları bilmesi çok sakıncalı
  • Ailesine karşı o davranışı neydi öyle, hiç olur mu canım…
  • Saygısız
  • Burnu büyük
  • Kendini beğenmiş
  • Okul bu çocuğa nasıl yetecek.. vs vs. bu aşama artık tükürmeye yakın aşama. Tabii ki bu durum arkasında bir zarar bırakacak ve bu zarar da alanının uzmanı eğitimcilere ve pedagoglara görev düşecek, belki de yaralarıyla yaşamaya devam edecek.                         

 

                Her ne olursa olsun bu yaşta bir çocuğun bu kadar suçlayıcı bir biçimde eleştirilmesi, bu kadar abartılarak övülmesi, bu kadar acımasızca yerilmesi olmaması gereken durumlar.

                Nitekim Sayın Bakanımız Ziya SELÇUK konuyla alakalı soru üzerine gerekli açıklamayı yapmıştır.  Hatırlayacak olursak;

                “Biz bir çocuğun durumunun sosyal medyada bu kadar yer alması ve bir çocuğun üzerinden bu kadar tartışma yapılmasını onaylamayız. Burada herhangi bir çocuğumuzun durumundan ziyade, diğer çocuklar üzerinde oluşan baskıya hiç kimse dikkat etmiyor. Yani bu önemli bir durum ve adı geçen çocuğumuzun da aşırı bir yüklenmeye ve sosyal medyada bir tüketim öznesi olarak yer almasına, beklenti patlamasına ve çocukla ilgili kendi çocukluğu açısında oluşabilecek sıkıntılar vesaire diye düşündüğümüzde bizim tavrımız şu olur, efendim bu doğru mu yanlış mı? Bu doğru ve yanlış değil. Bu sadece ihtiyacın dili üzerinden bakmaktır.

                Şimdi biz ne yaptık, duyduğumuz andan itibaren ilgili uzmanlarımızı aileyle görüştürdük, tedbirlerimizi aldık. Rehberlik Araştırma Merkezi uzmanları, Atakan ve ailesiyle pedagojik ve eğitsel süreçle ilgili iletişimde... Bireysel olarak ihtiyacı neyse biz bunu giderebilecek altyapıya sahibiz. Testlere ve hangi alanda hangi uzmanımızın ya da öğretmenimizin ne tür desteğine ihtiyacı var buna baktık.

                 Biz bunu yaparız ama sessizce yaparız. Bunu çıkıp sürekli sosyal medyada ya da medyada dillendirmek, çocuğun kişiliği açısından ve başka çocukların psikolojisi açısından, başka ailelerin beklentisi açısından birtakım olumsuz durumlara yol açabilir.

                Bu konuyu burada kapatmak istiyorum. Biz gereken her türlü uzmanlığa sahibiz. Üniversitelerimizde uzmanlarımız var, Milli Eğitim Bakanlığımızda uzmanlarımız var. Ne gerekirse yapmanın sözünü de buradan veriyoruz. Kamuoyu bunu daha fazla tartışmasın.”

                Sayın bakanımız söylenecek her şeyi söylemiş. Bizim ve sosyal medya için de Atakan mevzusu burada kalmalı kanımca.

                Ya/da dergisi 1. Sayısında Prof. Doktor Kemal SAYAR’ın bir yazısı tarihsel süreçlerde çocuklara biçilen rol modellerle ilgili. “Çocuğun dönüşümü mü, kayboluşu mu” yazısı tam da konumuzla alakalı bir inceleme olmuş.

                Yazı çocuklarla ilgili kaygılarımızın yüksek olduğu bir çağda yaşadığımız vurgusuyla başlıyor. Bu çağdaki sorunlar sıralanıyor.

- Çocuğun bir yetişkin gibi tüketici kimliğe sahip olması ve bunun medyada acımasızca kullanılması,

- Çocuğa uygun olmayan içerikle muhatap olması ve bunun büyüklerde oluşturduğu ahlaki panik,

- Erişkin ve çocuklar arasında olması gereken güç dengesinin çocuklar lehine bozulması ve bu durumun pek çok evde ebeveyn kontrolünü aşındırdığı, gibi problemlerin çağımızda konuşulduğundan bahsedilmekte.

                Yazının devamında ortaçağdan bugüne çocukluk tanımı, çocukluk düşüncesinin sınırları, çocukluk düşüncesinin zamanın ruhuna ve ihtiyaçlarına dönük şekillenmesinden bahsediliyor.

                Neticede çocukların hayatları ve onlara nasıl davranıldığı zaman içinde değişim gösterir. Bu da bize çocukluğun sosyal alanda her dönemde yeniden inşa edildiğini gösterir.

                Günümüzdeki çocukluk dönemi ise psikolojik ve fizyolojik ihtiyaçları olan, bağımlı, eğitim ve terbiye gerektiren masum bireyleri işaret etmektedir.

                Nasyonel sosyalizmden kominizme kadar totoliter rejimler çocukları militarize ederek, ideolojilerinin taşıyıcısı olarak çocuklarını görmektedir.

                Yazı bu şekilde devam etmekte yazıyı da, Ya/da dergisini de tekrar tavsiye ediyorum. İçerik olarak çok kaliteli bir dergi ortaya çıkmış.

                Atakan’a nacizane tavsiyem okusun okumaya devam etsin yalnız bin yıllardır tartışılan konularla alakalı yorumları okumaktan ziyade, hayallerini ufkunu genişletmesine yardımcı olacak deniz aşırı seyahat, keşif, hatta fantastik tarzda eserler okuması. Olmayacak hayaller kursun bunun tadını çıkarsın. Çünkü bence o yaşlarda hayal kurmak kadar güzel bir durum yoktur. Büyüyünce istemese de gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacak. Fazla heyecanlanmadan sindire sindire okumayı da, okulunu da ihmal etmeden büyüsün.

                Atakan özelinde sosyal medya ve toplumlarda çocukluk tanımı üzerine bir şeyler karaladık. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Esen kalın. 

 

 
Toplam blog
: 24
: 222
Kayıt tarihi
: 06.09.13
 
 

Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Elektrik Eğitimi Bölümü Mezunu, Sakarya Ünv'de Eğitim A..