Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Kayıp Kediler Bahçesi

Kayıp Kediler Bahçesi
 

Şanti


Neredeyse on gündür kedimiz Şanti kayıp. Arada bir bahçeye çıkar, canı isteyince dönerdi. Genellikle kameriyenin altındaki minderinde şekerleme yapardı açık havada olunca. Uzaklaşmazdı, gözümüzden kaybolsa ses mesafesindeydi. "Şantiiii" der demez neredeyse çıkıp gelir , “efendimmmm"; der gibi en nağmelisinden keyifli bir miyavlamayla cevap verirdi.Sonra kırk yıldır görüşmüyormuşuz gibi oynaşmaya başlardık...Artık sesimize ses yok. Şanti yok... Hayatımıza yağmurlu bir günde girmişti, yağmurlu bir günde kayboldu. Onu ilk gördüğümüz zaman zaman aç, annesiz,ölmek üzere olan miniminnacık bir kediydi. Sonradan ihtişamla arkasında sürüyüp gezeceği kuyruğu,patileri, kafası her yanı çamur içindeydi. Yağmurdan korunmayı akıl edemeyecek kadar küçük, travmatik bir yavru kedi. Hayatımda gördüğüm en huzura ihtiyacı olan kediydi Şanti.Adını belki bu yüzden Şanti koydum.Şanti sanskritçe "Huzur" demekti. Alıştığımız kediler gibi değildi, oyun oynamayı bile sevmiyordu,daima mesafeli, hüzünlü bir kediydi.Özel ilgi, olağanüstü şefkat derken bize güvenmesi bile çok zaman aldı. İnsanlardan hep korkuyor,eve misafir geldiğinde rahatsız oluyor, misafir gidinceye kadar saklanıyordu.Neredeyse bir sene sonunda ailenin vazgeçilmez bir parçası olduğunu anladı ve bize güvenmeyi öğrendi.. Diğer insanlar için de referansı bizdik. Zorla da olsa kedimize insanlara güvenmesi gerektiğini öğrettik. Çok küçük annesiz kaldığından sanırım, yalnızca onu okşayıp mırıldandığınızda mırıldanmaya başlıyordu. “Nasılda tattlıymış benim oğlum, nasıl da akıllıymış, herkes nasıl da severmiş Şanti'yi”...Siz onu okşarken gözlerinizden yüreğinizin derinliklerine bakıyor, gördüklerinden emin olduğunda rahatlayıp, uzanıyor, karnında, muhtemelen annesinin memesini en son gördüğü yerde, tüylerinden bir tutamı çekiştirerek kendi hayali memesini emmemmeye başlıyordu. Öyle güzel, öyle acılı, öyle sevilesiydi ki... Ev halkı birbirimizi üzmemek için gizli gizli ağlaşıyoruz on gündür Şanti kayıp. Bu gün Miliyet blogda, Murat Kocaadam'ın yazısını okuyuncaya kadar, “kedim kayboldu” diye ağlayıp, sızlayarak bir yazı yazacağımı düşünmüyordum ama şimdi bu küçük kayıp canımı daha çok yakıyor. 1 Ekim tarihi “Katilleri Bulundu”; Yazısında Murat Bey, şunları yazmış, “Sabah erken saatlerde köpeğini çıkarıyor ve kimse yokken tasmasını çözüp apartmanların bahçerine salıyor. Sözde eğitiyor ve “komut” almasını geliştiriyor. Gizlice, kendimi göstermeden cürm-ü meşut yaptım. Kedilerin katillerini 197 güne kalmadan buldum. İpuçları beni aynı yere götürdü;. Pitbull cinsi köpeği ve daha vahşi olan sahibi. Köpeğinin kedileri kovalaması ve yakalaması ona zevk veriyor. Bütün köpekler kedileri kovalar. Tıpkı bütün kedilerin fareleri kovaladığı dibi... Koruma köpekleri kendi alanlarına hakim olmaya çalıştıkları için bunu yaparlar ve kediler de bir süre sonra o alana girmezler...Karşılıklı bir anlayış vardır. Sahipli köpeklerin her yaptığından sahibi sorumludur ve hiç bir köpek sahibi istemediği , eğitmediği sürece saldırgan olmaz....İşin kökünde yine insan vahşeti yatıyor. Köpeğini sopalarla döverek, tekmeleyerek eğiten bir mahalle sakinimiz, artık köpeğini avlanmaya alıştırıyor her halde. Üç kedimiz öldü ve birkaç tanesi de kayıp. Ölen kedilerden ikisi dişi idi. Birinin daha emzirmesi ve eğitmesi gereken yavruları vardı.(Biz bakıyoruz) Pitbull dahil hiç bir köpek cinsinden ve hiç bir hayvandan korkmamışımdır. Her zaman insan denen yaratıktan korkarım. Onları o cani hale getiren ne ise, köpekleri de canileştiren sahibinden başkası değildir. Doğası bozulan insan nasıl vahşileşiyorsa, doğası bozulan hayvanlar da vahşileşiyor. Ne öğrendik? Her hayvan besleyen hayvansever değilmiş.Zaten bu “hayvansever” lafına sinir olurum. Seviyorsan doğasever olacaksın ve doğayı bir bütün olarak seveceksin.”Köpekleri severim, kedileri sevmem” yılandan korkarım, örümcekten nefret ederim, fare çok pis hayvandır hiç sevmem” “örümcekten nefret ederim”...gibi ayrım yapmakla olmaz. Ağaçları, hayvanları, otları, böcekleri, kuşları,çiçekleri bir bütün olarak sevmek gerekiyor” Şimdi daha çok üzülüyorum. Şanti'nin başına gelmiş muhtemel felaket senaryolarım arasında bir köpek tarafından parçalanmış olması da var şimdi. Bahçeli bir evde oturuyoruz. Evimiz, kedi bakım evine döner bazen, hasta, yavru,sakat kalmış, hamile kediler nasıl haberleşip gelirler bilmem, ihtiyaçları olduğunda rehabilite olunacak bir durak olduğunu bilirler orasının. Her sabah dışardan gelecek belki de hiç görmeyeceğimiz yabancı bir kedi için mama ve su kabı bırakılır bizde. Yolda yaralı, aç kedi köpek görünce durup, beslenir, yaralı hayvanlar veterinere götürülür. Şanti de bize uydu, dışarı çıkap döndüğü zamanların pek çoğunda, yanında, görebileceğiniz en çirkin, en yaşlı, en dunyasından bezmiş kediyi kedirir, önce bize tanıtır sonra da onun da karnını doyurmamızı emrederdi. Dişsiz kedi, mafya kedi, yaşlı kedi....Şanti'nin yemeğe getirdiği arkadaşlarını anmak için ilk aklımıza gelen adlandırmalardı. Biz ona insanlara güvenmeyi öğretmiştik, o da arkadaşlarına bizim aracılığımızla bunu öğretiyordu. Şanti'den ve insanlara güvenmesine neden olduğumuz kedilerden binlerce kere özür dilerim. Demek ki insanlara güvenilmeyecek artık. Bayramda şeker toplasın diye çocuklarımızı komşulara da yollamayacağız. Anneler çocuklarını, insanlar insanlıklarını kaybettmişler, ben kedimi kaybetmişim çok mu?...

 
Toplam blog
: 96
: 1137
Kayıt tarihi
: 28.03.07
 
 

 Hacettepe Üniversitesi mezunu, nörobilimden psikolojiye disiplinlerarası eğitime hevesli bir Türko..