Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '12

 
Kategori
Deneme
 

Yüreğimde bir sen varsın bir de İzmir

Yüreğimde bir sen varsın bir de İzmir
 

İzmir


Seninle tanıştığımız zaman dün gibi aklımda. Sahi sende o günü hatırlıyor musun? Ben hiç unutmuyorum o anı. Bizim tanışmamızda böyle bir Ocak ayı gecesine rastlamıştı. Gerçekten bir değirmenin hayatımızı bir anda değiştireceğini bilemezdik. Ama ben seni çok sevdim. Bizim değirmenimiz ‘’Reşat Nuri Güntekin’’in güldürü tarzındaki kısa bir romanı değildi. Bizim hikâyemiz saygılı seviyeli bir aşk öykümüzdü.


Mevsimlerden kış. Hava soğuk, kar yağdı yağacak ama dinleyen kim? Özlenmiştir sevgili bir sefer. ‘Özlemek’ kelimesinin gündelik hayatta ve sohbetlerimizde sık sık adı geçer. Ama ne zaman yüreğimizde ağırlığını hisseder, boğazımız düğümlerse işte o zaman hissederiz ‘özlem’i en doğal haliyle. Özlem, yüreğimizi yakan bir histir. Sonra buna anlamlar katar, birbiri ardına yükleriz.


Bizler seçimimizi baştan doğru yaptığımızı bildiğimiz için, onun doğru veya yanlış olduğunu sorgulamaya dahi ihtiyaç duymayız. Bir o kadar kaderin çizgisinden sapmadan yaşamın değerini anladığımızı biliriz. Farklılıkların hayatımıza renk katacağını, bunların bizim hayatımızı daha güzelleştiren duygular olduğunu da biliriz. Demek ki o zaman seçimimizin ne kadar doğru ve yerinde olduğunu kader çizgimizden görürüz.


Ben ucak yolculuğundan korkuyorum. Onun içinde otobüsle yola çıktım. Bana göre çok uzun bir yolcuktan sonra İzmir otogarına indim. Servis aracı beni Basmane semtinde kültür parkın kapısında indirdi. Aslında otel fazla uzak değildi ama hava çok soğuk ve rüzgârlıydı. Benim yıllar önce geldiğim askerliği yaptığım bu yerler o güne kadar çok değişmişti. Aslında Konak, Alsancak, Kordon bildiğim yerlerdi ama çok değişmişlerdi. Konak meydanı trafiğe kapanmış, yeni yeni lüks yüksek binalar yapılmış. Alsancak Stadına hafta sonları maç izlemeye, sonrada Konaktan vapurla Karşıyaka’ya geçer, Gülsen ablanın evine giderdim. Gülsen abla; Sakarya’dan komşumuzdu. Kardeşi Reşat ağabey avukat olduğu için ve İzmir de görevde bulunduğundan birlikte aynı evi paylaşıyordu.


Kalacağım otelin yerini öğrenmem lazımdı. Telefon ettim otelin adresini aldım. Cumhuriyet Bulvarı’ndanmış. Taksiye bindim otele geldim. Otel; İzmir’in merkezi Konak Meydanı’nın hemen yanında. Ege Denizi manzaralı, İzmir’in krem tonlarla dekore edilmiş ve şık mobilyalarla döşenmiş, odama çıktığımda, İzmir Körfezi’nin çarpıcı manzarasını seyrettim. Otele çok yakın dokuz eylül üniversitesi rektörlüğü, Dr. Behçet Uz Çocuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi vardı.


Benim İzmir’le ilgili birçok anılarımda vardır. Askerlik görevimi Narlıdere’de yaptım. Askerliğimde beni ziyarete geldiklerinde rahmetli babam, annem, -nur içinde yatsın- Babaannem ve yine depremde kaybettiğim, dünya güzeli ilk torun olan ablamın kızı olan yeğenimi. ‘’Basmane’’ Garında karşılamıştım. İzmir’e trenle gelmişlerdi. Beni o günlere götürdü yeniden. Ağlarım, hüzünlenirim, hasta olurum diye anlatmıyorum. Babam, babaannem ve yeğenim yok artık. Dün gibi bana koşarak gelip üzerime atlayan “dayım benim” diyerek boynuma sarılan bu güzel kız yok artık. Deprem bizi ayırdı onunla ve sevdiklerimle.


Otel; Kemer altı Pazarına ve alışveriş merkezlerine çok yakın olup İzmir fuarına 5 dakika uzaklıkta. Fuar katılımcılarının da tercih ettiği otel olması ayrıca beni sevindirdi. ‘’16. İzmir Kitap Fuarı’’ için Nisan ayında yine İzmir de olacağım için Fuar’ın yakın olması şanstı.


Kültür park, 1 Ocak 1936 tarihinde ‘’Dr Behçet Uz’ un öncülüğünde kurulmuş, Kültür park içerisi tamamen yayaların ve spor yapanların kullanımına sunulmuş. Tarih ve Sanat Müzesi, Sanat Galerisi, Sanat Merkezi, Paraşüt Kulesi, Açıkhava Tiyatrosu ve Lunaparkın yanı sıra Yüzme Havuzu, Kapalı Spor Salonu, Tenis Kortları, Halı Saha, gibi çeşitli etkinliklere imkân tanıyan yapılar bulunuyor. Paraşüt Kulesi, Gençlik Tiyatrosu, Botanik park, İzmir Resim ve Heykel Müzesini de gezeriz diye düşünüyorum.


İzmir’e iki gün için gelmiştim. Onun için bu özlem günlerimizi değerlendirmemiz lazımdı. Seninle el ele yürümeyi, sinemaya gitmeyi, dans ederken, kollarımda burnuma gelen o cezbeden güzel kokunu duymayı ne kadar özlemişim.

İşte sen yine karşımdaydın. Yine ilk tanıştığımız gün gibi, tüm güzelliğin sevecenliğinle bana el sallayıp, koşarak bana gelip yanağıma öpücük kondurdun. İşte bizim, yıldızları, yakamozları, şarkıları, şiirleri besteleri bile kıskandıran sevgimiz.


Otelde yemeğimizi yedikten sonra; Adı önceleri Efes olan, şimdi Swissôtel’e geldik. Dans eder, sohbet ederiz dedik. Şehirdeki en iyi yemek ve eğlence deneyimini yaşatmak üzere tasarlanmış 9. katta bulunan bara çıkıyoruz. İzmir Körfezi’nin benzersiz güzellikteki manzarası eşliğinde, şık bir atmosferde denemek isteyenleri büyüleyen kusursuz bir club-bar. Canlı müzik dinledik. Güzel bir gece geçirdik.


Ben yol yorgunu olduğum için, otele döndüm, duş aldım hemen yattım uyumuşum. Rüya görüyorum sanıyorum. Odamın kapısı çalıyor. Kapıyı açıyorum. Oda görevlisi elinde büyük bir tepsi ile içeri giriyor, içinde yeşil ve siyah zeytin, beyaz peynir, kaşar peyniri, otlu peynir, cevizli ezme-çemen, salam, sucuk, sosis, patates kızartması yayında sigara böreği, kızarmış ekmek, reçel, bal, tereyağı, yumurta ve demli çaydan oluşan menü. Tümü benim sevdiğim yiyecekler. Ama neden iki kişilik servis yapılıyor ki? Diye düşünürken “günaydın uykucu aşkım” diyerek sen içeri giriyorsun gülerek. “Bak gazetelerin de hazır. Bir yandan göz at, kahvaltı yaparken” diyorsun. Bilirim sen seversin böyle sürprizleri. Yine yaptın yapacağı ama güzel bir sürpriz bak hoşuma da gitti.

“Sinemaya gitmek istiyorum, nereye gidebiliriz?” diye sorduğumda ise “seni güzel bir yere götüreceğim” diye cevap verdi. Seni tanımam mı? Sen iyi bir rehbersin. Kapitülasyonlar Dönemi’nin dâhisi, Eiffel Kulesi’nin ünlü mimarı Gustav Eiffel’in gururla ortaya koyduğu eseriyle başlar, Fransız Gümrük Binası’ndan Konak Pier’e uzanan vazgeçilmez çekim merkezinin hikâyesi. 1954'e dek Gümrük Binası, sonra Balıkhane şimdi ise 1995'te röleve çalışmalarının başlamasıyla kaderi değişen İzmir’in bu en saygın alanı, şimdi denizle, Kordon’la, kısacası İzmirlinin kent hayatıyla iç içe bir cazibe, enerji ve çekim merkezi olarak hizmet veriyor. Yat limanı, alışveriş merkezi, restoranları, kafeleri, sinema salonları, gün batımları, gece parıltıları ve her bir köşesinde tarihin coşkusuyla, Konak Pier’e geldik.


Konak Pier sinemasından bilet alırken seçimi bana bıraktı. Bende “Av Mevsimi” filmini tercih ettim. Konusu; Tecrübesi, sezgileri ve takipçiliğiyle tüm teşkilatın “Avcı” olarak bildiği Ferman (Şener Şen) ile yalnızca bakışlarıyla bile lakabının hakkını veren “Deli” İdris (Cem Yılmaz) cinayet masasında görevli, baba-oğul kadar yakın iki polistir. Antropoloji mezunu, sessiz sakin Hasan (Okan Yalabık) ise bu ikiliye yeni katılmış bir “Çömez”… Öldürülen genç bir kız onları uyuşturucu taciri Asit’le, Türkiye’nin en zengin adamlarından Battal Çolakzade’yle (Çetin Tekindor), kızın ağabeyleri Abbas, Vak kas ve daha birçok farklı insanla karşı karşıya getirecektir. Hayatını eşine adayan, onun hastalığıyla boğuşan Ferman, boşandığı eşi Asiye’ye (Melisa Sözen) tutkuyla bağlı İdris, yeni mezun ve bu dünyaya yabancı Hasan… Çözmeye çalıştıkları cinayet, bu üç polisin hayatını değiştirecektir.

Sinemadan sonra bir şeyler yemek için lokanta Pier mezzaluna’ya gittik. Floransalı mimar Roberto Magris çizmiş ve dekore etmiş. Restoranların en önemli özelliklerinden biri duvarlardaki “Mezzaluna” temalı resimlerdir. Mezzaluna, İtalyanca “yarım ay” anlamına geldiğini de öğrenmiş oldum.

 

Bizim için dolu dolu güzel bir hafta sonu oldu. Gerçekten çok güzel vakit geçirdik ve eğlendik. Şimdi ise buruk bir hüzün düştü yüreğime. Hiç söze gerek olmayan, sözün anlamını yitirdiği ortada kalabalık yaptığı bir andır veda. Çünkü anlam çok yoğundur ve kelimeler bu yükü taşıyamayacak kadar basit kalır yanında. Hep vedalar, hep uğurlamalar, hep yolcu edişler. Vedalar hüzün kokar. En iyi şekli ile yaşanan veda bile burkar canları. Geçici, bir anlık, yüreğini bırakarak sessizce ayrılmak zorunda olanlar içinde, üzülerek de olsa uğurlamanın kaçınılmaz olduğunu kabul etmeliyiz. Ardından el sallamak kolay da, yine özlem kalır. Özlemi içinden çıkarıp atamazsın. Benim dün senden yeniden, yakın zamanda kavuşmak üzere ayrıldığım gibi. ‘’Allaha ısmarladık’’

 

Hikmet Metin Çavdar

 
Toplam blog
: 38
: 839
Kayıt tarihi
: 02.07.11
 
 

1952 yılında Bursa'da doğdum, uzun süre yönetlcilik ve Sendika Başkanlığı yaptım. Politika Gazete..