- Kategori
- Gezi - Tatil
Barış ve dostluk köyü; Kayaköy
Kayaköy'de hala ayakta kalabilen bir evin odası
Likya uygarlığının gözbebeği olan “barış ve dostluk köyü” Kayaköy’e değinmeden önce içinde derin manalar olan Xanthos kazılarında ele geçen tabletin üzerindeki yazı ile yazıma başlamak istiyorum. Tableti Azra Erhat çevirmiş. Likyalıların bağımsızlıklarına düşkünlüklerini ve istilacılarla yağmacılara karşı bitmeyen direnişlerini simgeliyor.
"Evlerimizi mezar yaptık,
Mezarlarımızı ev
Yıkıldı evlerimiz
Yağmalandı mezarlarımız
Dağların doruğuna çıktık,
Toprağın altına girdik
Suların altında kaldık,
Gelip buldular bizi
Bozdular birliğimizi
Altüst ettiler bizi
Yakıp yıktılar
Yağmaladılar bizi
Biz ki analarımızın,kadınlarımızın ve ölülerimizin uğruna
Biz ki onurumuz ve özgürlüğümüz uğruna
Toplu ölümleri yeğleyen
Bu toprağın insanları
Bir ateş bıraktık
Hiç sönmeyen ve sönmeyecek olan..."
Bu yazı beni her okuduğumda derinden etkiliyor. Karanlıkla-aydınlığın mücadelesi gibi... İyi ile kötü gibi...
Ne anlamlar biriktirmiş Likya, ne hikayeler.
Likya; Anadolu'da Roma İmparatorluğuna eyalet olarak katılan son bölgeymiş. MÖ 42 yılında büyük bir Roma ordusuyla Brutus Xanthos'u kuşatınca yenileceklerini anlayan Lykialılar toplu intiharlara girişmiş. Kucağında çocuğuyla ateşe atlayan bir kadını gören Sezar'ın katili Brutus bile üzüntüye kapılmış ve askerlerine kurtaracakları her Xanthoslu için ödül vaat etmiş. Özgürlüklerini kaybetmektense ölmeyi tercih eden Ksanthoslulardan ancak 150'si kurtarılabilmiş.
Eski adları Levissi veya Karmylassos şeklinde geçen ve Likya’da yer alan Kayaköy ise; Fethiye’nin yaklaşık 8 km güneyinde yer alan ve geçmişi M.Ö. 3 binlere dayanan bir köy. 800 yıl Ortodoks Rum ve Yörük Türkleri hoşgörü ile birlikte yaşamış.
1912 yılında iki büyük kilisesi, şapelleri, eczanesi, hastanesi ve hekimleri, gazetesi, okulları, postanesi ve zanaat atölyeleri ile yörenin en büyük sosyal ve ticaret merkezi konumundaymış. Burada tam 3500 tane ev var. Köy demek ne derece doğru bilmiyorum çünkü 1922 yılına kadar nüfusu 25.000’imiş.
Kaya Köy’ün günümüzde ilgi odağı olmasının diğer nedenlerinden biri ise;
Kurtuluş Savaşı sonrasında Yunanistan ile yapılan mübadele ile boşaltılan bir yer olması. Mübadele sonrasında gelen Türkler tepede yer alan bu evlere yerleşmek yerine ileride yer alan düzlüklerde evlerini kurmuşlar. 1957’de Fethiye Depremi ile evleri harabeye dönen Türkler bu evlerin ahşap kapı ve pencereleri ile evlerini onarmış daha sonraları bu evleri öğrenen kişiler evleri yağmalamış. Terk edilmiş hayalet kent görüntüsündedir ve “Hayalet Şehir” ismi ise buradan gelmekte deseler de bana göre hala etkileyici bir görüntüye sahip.
Yazımı bitirirken şu konuya da değineceğim.
Bu güzel köy için bizler yine durmamış çok çalışmışız(!) Öyle ki belli çıkar grupları tarafından “Barış ve Dostluk Köyü” olan bu köyün “konaklama tesisi”ne dönüşmesine yönelik çalışmalar yapılıyor. Rant amaçlı yapılan bu şeyler kadar tarihe zarar veren başka bir şey yoktur sanırım. Rehberimizle Likya turu yaptığım sırada gezdiğim onca güzel yerin geçmiş senelerde halkla açık yerler olmadığı ve korunduğu söylendi, özelleşince halka açılan yerler ve manzaralar... Bu tablo gerçekten çok üzücü. (He bir de İngilizlere 44 yıllığına kiralanan yerlerimiz var. British Museum’a kaçırılan tarihi eserlerimiz..)
Parantez içinde yazdıklarımı rehberimiz söyledi, orada yaşayan ve sürekli o tarihi yerleri dolaşan biri olarak aradaki farkı bizden daha iyi görüyordur diye düşünüyorum ve Atatürk’ün sözüyle yazımı bitiriyorum:
“Kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekayı geliştirmektir.” Bizler önce bu ülkenin tarihini bol bol okumalı, beş yıldızlı otellerde konaklayarak ona buna hava atmaktansa böyle yerleri gezip-görmeli, gördüklerimizi paylaşmalı, ders alabilmeli ve düşünebilmeliyiz. Neler olmuş, neler olacak? Çünkü tarih bana göre de tekerrürden ibaret.
Yazı ile ilgili 20 dakikalık belgesel önerisi:
https://www.youtube.com/watch?v=5u-FHxZoJts