Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '13

     
    Kategori
    Gündelik Yaşam
     

    Beynimdeki görüntü

    Geçen hafta üniversitenin kütüphanesinde yaklaşık bir saat geçirip kendimi unuttuktan sonra elimde bir kitapla çıktım. Kitabın başlığı beni o kadar heyecanlandırmasına rağmen bu Pazar gününe kadar ne yazık ki bir türlü okuma fırsatı bulamadım. istedim ki. sessiz, sakin, bölünmeden okuyabileyim. Meğer hayatımın böyle anları ne kadar azmış.

    Neyse, bugün kitabımı okumaya başladım. Okurken düşündüm, düşündükçe ben de yazmak istedim. Yazmak isteyince, ne zamandır hayalini kurduğum blog yazma hevesim depreşti. Ve Milliyet blog'a üye oldum.

    Şimdi gelelim, beni bu kadar heyecanlandıran kitaba. Kitabın adı "Making Up The Mind: How the Brain Creates our Mental World", yani beynimizin zihinsel dünyamızı nasıl oluşturduğunu anlatan bir kitap.

    Kitabın girişi şöyle başlıyor. (Sizin için hızlı bir çeviri, hatalar, kusurlar affola):

    "Fiziksel dünyayla hiçbir zaman doğrudan bir bağlantımız olmadığını hiç düşündünüz mü? Bu kitapta zihinsel ve fiziksel arasında bir ayrım olmadığını göstereceğim. Bu beyin tarafından oluşturulan bir ilüzyon. Fiziksel veya zihinsel Dünya hakkında bildiğimiz herşey bize beynimiz aracılığıyla ulaşıyor. Ancak beynimizin nesnelerden oluşan fiziksel dünyayla olan bağlantısı, beynimizin düşüncelerden oluşan zihinsel dünyayla olan bağlantısından daha farklı değil. … Beynimiz fiziksel dünyadaki nesnelerle doğrudan bir bağlantımız varmış ilüzyonu oluşturuyor. Ve aynı zamanda beynimiz, zihinsel dünyamızın izole ve özel olduğu ilüzyonunu da yaratıyor. Bu iki ilüzyon sayesinde, dünya üzerinde, bağımsız olarak hareket edebilen insanlar olduğumuzu sanıyoruz. .” (Chris Frith, Making Up The Mind: How the Brain Creates our Mental World, BLackwell Publishing, 2007, p.17)

    Bu paragrafı birkaç kez okudum. Sonra aklıma lise bilgilerim, gözle, görmeyle ilgili izlediğim bazı belgeseller geldi. Bilgilerimi oradan buradan birleştirdim, o zaman bu paragrafın aslında muazzam bir gerçeği, biraz da ürkütücü bir gerçeği anlattığını anladım. Bu paragraf diyor ki, dokunduğumda sertliğini hissettiğim klavyem, ayağımdaki çorabın yumuşak dokusu, gözlüğümün burnumun üzerindeki baş ağrımı artıran baskısı, içmekte olduğum sütlü kahvenin güzelim tadı, aslında beynimde oluşan hayaller. Benim klavyeme, kahveme, gözlüğüme ulaşmamın, onları hissetmemin tek yolu beynim.

    Ve bu bir felsefe, herhangi bir inanış değil, bilimin ta kendisi. Şöyle ki: Biz dünyadaki nesnelerin hiçbirine doğrudan dokunamayız, veya doğrudan hissedemeyiz, doğrudan duyamayız. Biz herşeyin, tüm nesnelerin beynimizdeki görüntüsüyle, beynimizdeki sesiyle muhatap oluruz.

    Nasıl gördüğümüzü bir hatırlatayalım. Bir cisimden gelen fotonlar gözümüzden içeri gidiyor, gözümüzün arkasındaki retinaya ters olarak düşüyor. Sonra bazı hücreler bu ışın ışınlarını kimyasal bazı işlemlerden sonra elektrik sinyallerine dönüştürüyorlar, elektrik sinyalleri gözden beyindeki görme merkezine uzanan sinirler boyunca hareket ediyor. Ve görme merkezine geldiğinde görüntü oluşuyor. ŞİMDİ BURADA DİKKAT! Görüntü nerede? Beynimdeki görme merkezinde. Görme merkezi nerede? Beynimin arkasında. Yani ben, şu anda Milliyet blog sayfamı beynimin arkasında görüyorum. O zaman gözüm görmüyor, yani ben gözlerimle görmüyorum. Gördüklerim gözümün önünde değil, beynimin arkasında. Gözlerim sadece nesnelerden gelen ışınları içeri aktaran bir araç, o kadar. Görme yeteneği yok, çünkü görüntü beynimde. Peki beynimin arkasında oluşan görüntüyü gören gözler nerede? Beynimde bir çift göz daha mı var? Allah'ım neler oluyor? Beynimin içinde gören kim? Nöronlar mı? fosfor, lipid, karbon karışımı birşey değil mi onlar? Beynim mi görüyor?

    Hem düşünüyorum, hem soruyorum, hem yazıyorum. Siz ne dersiniz? Beynimin içindeki görüntüyü ben nasıl görüyorum? Ya da şöyle mi sormalı? Beynimin içinde oluşan görüntüyü kim görüyor? Orada küçük bir adam daha mı var? Hani şu homonculus dedikleri beyindeki küçük adam mı görüyor, duyuyor, hissediyor herşeyi? Yoksa ben şu anda salonumda değil de, beynimin içinde mi yaşıyorum. Ve beynim bana sanki ben dünyanın üzerindeymişim, evimdeymişim hislerini veriyor, yani zihnimi bana uyduruyor, aynı okuduğum kitabın başlığında olduğu gibi.

    Siz ne dersiniz? Ben mi salonun içindeyim, salon mu benim içimde? Beynimin arkasındaki görüntüyü gören kim?

    Umarım birileri yazımı okur ve umarım birileri bana cevap verir.

    Sağlıcakla ve sevgiyle... 

     
    Toplam blog
    : 1
    : 346
    Kayıt tarihi
    : 03.11.13
     
     

    Boğaziçi Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler okudum, yüksek lisans yaptım. 20'ye yakın ki..