Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir anneyi anlamak

Bir anneyi anlamak
 

Fikrimi açık söylemek gerekirse biraz gereksiz, fazlasıyla ticari ve bazı durumlarda hayli can acıtıcı bulurum bu anneler, babalar günü denen günleri...

Sevgini göstermenin, birini mutlu etmenin, hatırlanmanın günü mü olur?
Bir anne baba için çocuğunun sağlıklı nefesidir, gülen gözleri, evde çınlayan sesi, gelecek için kurduğu hayalleridir mutluluk. Yaptığınız yemeği iştahla yerken " Anneciğim eline sağlık" demesi, hiç beklemediğiniz bir anda sarılıp, öpmesi, çok uzaklardan bile " Seni çok seviyorum" diye seslenmesinden daha mutlu gün mü var?
Bunu duyamayanlar, bir sebepten anne-baba olmayanlar, en kötüsü de evladını kaybedenler, annesini babasını kaybedenler ne yapsın?

Küçük kızım 5 yaşındaydı. Anneler günü sabahında beni odasına götürdü.
Beyaz tahtasına elleriyle benim resmimi yapmış.
Cin Ali'nin kadın versiyonu!
Ayaklar içe dönük, saçlar tepede diken diken, kulakta küpe unutulmamış.
Hiç kendimi o kadar güzel hissetmemiştim.
Altına da okuma yazma bilmediği için bir sürü çiziktirik atmış, " Ben yazdım" dedi.
Oku dedik, " r" leri tam söyleyemeyen dilinden dökülenler benim için nasıl değerliydi anlatamam.

İki kızım da bana kendi elleriyle bir şeyler yaptılar hep. Küçücük elleriyle boyadıkları taşlar, ellerini boyayıp bastıkları bezler, toplanan çiçekler, okuduğumda zırıl zırıl ağladığım notlar, mektuplar...
Annelik enteresan bir şey!
Babalar yanlış anlamasın, onlar etkisiz elemandır demiyorum, asla! Babaların da hakları ödenmez.
Annenin başarısı, babanın anneye verdiği değerden, desteğinden, sevgisinden gelir en önce.
Ama anne olunca; çocukla ilgili her şeyden birinci öncelikle anne sorumlu olduğu için böyle her bir şey olma, her şeyden anlama, her şeyi başarma mecburiyeti varmış gibi bir his oluşuyor. O yüzden enteresan annelik...

İnsanın sınırlarını zorlamasına neden oluyor yani...

Bizim çocukluğumuzda ev ekonomisi dersi diye bir ders vardı ve ne yazık ki ben bu derse illet olurdum.
Aslında içeriği çok faydalı ve hayata dair işe yarar bilgiler verse de benim bu derse gıcıklığım solak olmamdan kaynaklandı.
Çünkü hoca bana daha ilk günden " Aaaa sen solak mısın? Ben solağa öğretemem! " deyince ben kendimi salak ve hatta sakat gibi hissettim ve hiçbir şey yapmak istemedim.
Bu nedenle annem benim adıma birbirinden güzel kanaviçe işlemeler, mendiller vs. yaptı, ben de götürüp not aldım.

Haberim yoktu tabii ilerde anne olunca kaderin bana ne ağlar öreceğinden.
Büyük kızım ilkokul 4. Sınıfta. Bu, hiç hoşlanmadığım Ev Ekonomisi dersi, olmuş iş eğitimi, yine geldi karşıma çıktı.
Öğretmen çocuklardan tığ ve makrome almalarını istemiş, neymiş makrome çanta yapılacakmış!
Gittik,aldık. Kızım da okula götürdü, aradan 1 ay geçti, ben unuttum bile.
Okul özel okul, öğrenci sayısı az, öğretmen benim öğretmenim gibi değil, sınıfta öğretiyor, birlikte yapıyorlar sanıyorum. Hem benim kızım solak da değil !

Bir akşam tam yatma vakti gelince kızım dedi ki:
-Anne yarın iş eğitimi dersinde çantadan not alacağız.
-Ne güzel, seninki nasıl oldu? Hiç göstermedin.
-Biz yapmadık ki, öğretmen bize zincir çekmeyi öğretti, anneniz
yardım etsin dedi, herkesin annesi yaptı!
-Nasıl yani? Kızım niye anneler yapıyor? Öğretmen ne öğretiyor o zaman?

Ben bu filmi bir yerden hatırlıyorum ya, anılarım depreşti, sinirlendim. Benimki ağlamaya başladı.
" Hayatım, ben bu yaşa kadar, daha orlondan banyo lifi örmemişim, makrome çanta kim, ben kim? Benimkileri hep annem yaptı" deme gafletinde bulununca ilk dakikadan golü yedim tabii.
-Bak gördün mü? Seninkileri de anneannem yapmış...!!!
Neyse, yavrucağzım beceriksiz annesi yüzünden kaderine isyan ederek, ağlaya ağlaya yatağına gitti, içini çeke çeke uyudu.

Anne yüreği işte, üzüldü diye üzülüp, ne yapacağım derdine düştüm.
Aldım elime akşamın 9 undan sonra tığla, ipi...
Hay makromesine de, çantasına da... diyerek başladım zincir çekmeye...Allah'tan onu biliyorum.
Neyse ben böyle zincir çeke çeke, bir üst sıraya geçip tığı daldıra daldıra uzunca bir dikdörtgen örmeyi başardım. Sonra bir tarafı açık kalacak biçimde yanlardan diktim. Bir de askı yaptım, tam oldu derken ne göreyim, ortadaki bir sıra aralıklı kalmış. Hemen oraya da evdeki ince kurdelayı geçirdim, kamuflaj için. Bir de şirin bir fiyonk attım. Teknik zayıf ama, estetik 10 numara...
Bizimkisi çantadan ziyade, daha çok bohça ile para kesesi arası bir şeye benzedi ama olsun. Emeğe saygı...!

Kızım sabah kalktı, kahvaltı masasının üstünde çantayı görünce şaşırdı. " Bunu sen mi yaptııııın? "
Canım benim, o gözündeki pırıltıyı görmek bile yeter! Sevinçle okula gitti, akşam geldi çantadan " 5 pekiyi" almış. Yani ben almışım..!
Eminim öğretmen, çocuk kendi yaptı zannetmiş ve " 5" vermiştir, yoksa anneler klasmanında benim o notu almam mümkün değil...

Niye anlattım bunu?
Hatırlar mısınız bilmiyorum, bir iki sene önce bir reklam vardı. Küçük kız parkta oğlan çocuğuna senin baban ne iş yapıyor deyince çocuk " doktor" diye cevap veriyordu.
Sonra kız " benim annem hem doktor, hem aşçı, hem terzi, hem kuaför, hem şoför, hem bilmem ne diyerek bilimum meslekleri sayıp, hiç susmuyordu.

Annelik böyle işte, her yeni durumda bir şey öğrenir, gelişme fırsatı bulur, denersiniz. Hep bir hayat dersi ve ödev verilir size çocuklar üzerinden... Bazen yüksek not alırsınız, bazen de düşük...
Bazen çok zor yerlerden gelir sorular...

Anneler çocukları için her şekle girer, her şeye yetmeye çalışır, her problemle başa çıkar. Bir tek hastalığıyla, acısıyla başa çıkmakta zorlanır. Canını, herşeyini verir ama evladını toprağa veremez.
Dünyanın öbür ucuna gider çocuğu için, mezarına gidemez.
Allah hiçbir anneye göstermesin diyorum ama her gün duyuyoruz haberini.
Allah, bütün o annelere sabır versin, dayanma gücü versin. Bu dünyadaki en zor sınav evlat acısı ve bir de engelli bir yavrunun annesi olmak.
Sınavları zorlu olduğu kadar, mükafatlarının da çok büyük olduğuna inanmışımdır hep.

Bu yüzden diyorum, böyle ticari amaç haline gelmiş, uydurma günler önemli değil.
Annelerin evlatlarıyla hatırlayacakları güzel anıları olsun, hayallerine ortak olmak, dinlemek için zamanları olsun, evladını aç yatırmasın, ilacını alabilsin, okula gönderebilsin, daha iyi bakıp, yetiştirebilsin. Bunlardır bizim ülkemizde ve dünyanın her yerinde zorluk ve acı içinde olan tüm annelerin arzusu.

En güzel hediye çiçektir anneye, o bile illa gerekmez. Yavrusu zaten çiçektir anne için.
Solmasın, kimse kopartmasın, soldurmasın yeter...
 

 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..