Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '06

 
Kategori
Beslenme / Diyet
 

Bir ceviz, üç badem, beş fındık

Bir ceviz, üç badem, beş fındık
 

Son söyleyeceğimiz sözü baştan söyleyelim: Lütfen diyet yapmayınız! Sıkı diyet ve egzersiz programları neticesinde kurtulmuş olduğumuz fazla kilolarımızı, normal beslenme ve hayat tempomuza döndüğümüzde çok daha hızlı bir şekilde geri alırız. Ve maalesef de bu alınan kilolar kalıcı olur vücudumuzda.

Diyet ve egzersiz programlarını bir kamp organizasyonu gibi görme hatamızdan dolayı sağlıklı ve sürekli kilo kontrolümüzü bir türlü istediğimiz düzenle sağlayamayız. Peki nedir bu işin doğrusu?

Her şeyden önce spor ya da egzersiz yapma faaliyetlerimizi tüm hayatımızın değişmez bir parçası olarak ve bu dünyadaki son günümüze kadar yapacağımız bir aktivite olarak görmemiz gerekir. Her insan; yaşına, cinsiyetine, metabolizmasının durumuna göre yapabileceği spor dalını ya da egzersiz programını seçmeli, gerekirse bu tercih için profesyonel bir destek de almalıdır.

Düzenli spor ile metabolizmamızın yakması gereken kalori miktarını artırıp, şu anda sayamadığım bir dolu faydasını da vücudumuzda yaşarken, geriye kalan, beslenme alışkanlıklarımızı revize etmek olacaktır.

İşe, tüm yemek porsiyonlarımızı küçülterek başlayabiliriz. Ne yiyor isek az yemeliyiz. Ekmek yiyebilirsiniz, çikolata yiyebilirsiniz, tatlı yiyebilirsiniz ama abartmadan, kararında ve gerçekten çok az porsiyonlarla. Önemli olan nefsimizin köreltilmesidir. Aksi takdirde kendimizi, sevdiğimiz ama zararlı olduğunu bildiğimiz yiyecek ve içeceklerden işkence çekercesine kaçırdığımız sürece gün gelecek bu ayrı kalışların acısını çok sıkı bir şekilde çıkaracağız ve kaş yapalım derken göz çıkarmanın psikolojik yıkımını yaşamış olacağız.

Beslenme düzenimizde, yeme sıklık ve miktarlarını artırmamız gerekenlerin başında taze meyve ve sebzeler gelmeli. Bunları yiyebildiğimiz ölçüde sıklıkla tüketmeliyiz. Sebzelerimizi pişirirken az yağ kullanmalı, mümkünse buharda pişirmeli ve çiğ tüketebildiklerimizi de bu şekilde yeme yoluna gitmeliyiz.

Asitli, tatlandırıcılı, katkı maddesi içeren ve alkollü içeceklerden uzak durmalı ya da çok nadir ve az miktarlarda içmeli; bunların yerini bol ve kaliteli su, maden suyu ve taze sıkılmış meyve suları ile doldurmalıyız. Normalden çok daha fazla sıvı tüketmeliyiz.

Kızartmalar, hamur işleri, tatlılar ki özellikle hamur işli tatlılar, fast food türü ve hazır yiyecekler, şekerlemeler, poğaça, kurabiye türü bol margarin içeren yiyecekler, tuzlu çerez ve cipsler pek tabii ki zararlı ve mümkünse hiç yenilmemesi gereken besin ögeleridir. Ancak çok canınız çektiğinde, yukarıda da belirttiğim gibi kendinize işkence çektirmeyiniz, kararınızı şaşırmadan, nefsinizi bastıracak şekilde tüketiniz. Ancak bilmelisiniz ki bu kaçamakları yaptıktan sonra spor programınızın süresini bir miktar artırıp, zorluk derecesini bir kademe yükseltmeniz gerekecektir.

Yemek kültürünüzün asli ögelerinden biri kırmızı etten ve sakatatlardan mamul yiyecekler ise ivedilikle bunların yerini yağsız beyaz et ve balık eti almalıdır. Hazırlayacağınız muhteşem soslarla, etlerinize yapacağınız farklı ön terbiye işlemleri ile ve yemeklerinizde kullanabileceğiniz çok çeşitli lezzet vericilerle, mesela yüzüne bile bakmadığınız yağsız piliç göğüs etiyle muhteşem ve de sağlıklı yemekler koyabilirsiniz masalarınıza.

Kullandığınız tüm süt ürünlerinde yağsız olanları ya da az yağlı çeşitleri tercih etmenizde fayda var. Özellikle hayvansal yağların metabolizma tarafından sağlıklı olarak yakılması çok daha zordur. Mutfağınızda kullanılacak tek yağ zeytinyağı olmalıdır. Doymuş tekil yağları ile zeytinyağı hem kan sayımlarınızdaki kötü kollesterolü yükseltmeyecek, hem de kötü kollesterolün düşmanı olan ve onu düşüren iyi kollesterolünüzün yükselmesine neden olacaktır. Özellikle Ege ve Akdeniz mutfağının baştaçları olan zeytinyağlı yemeklerimizle lütfen dost olunuz.

Bugün kanser ve kalp/damar hastalıklarının dünyada en az görüldüğü yer burnumuzun dibindeki Girit Adası’dır. Giritliler su içer gibi zeytinyağı kullanırlar. Kişi başına düşen yıllık zeytinyağı tüketimi ortalamaları diğer ülkelerle kıyas dahi kabul etmeyecek derecede yüksektir. Özellikle Girit mutfağının ve genel olarak Ege-Akdeniz mutfağının yüzlerce farklı ottan yapılan zeytinyağlıları dillere destandır. Bu zenginliklerimizin lütfen farkına varalım.

Belki klasik olacak ama, genelimizin uygulamadığı bir konuya da deyinmeden geçmeyelim. En kuvvetli yapmamız gereken öğünümüz sabah kahvaltıları olmalıdır. Ancak kahvaltıyı dahi abartmadan beyaz peynir, yumurta, salatalık, domates, zeytin gibi faydalı yiyeceklerle hiçbir şekilde atlamadan yapmalıyız.

Öğlen yemeklerimizi ise yine küçük porsiyonlarla ama enerji verip, yağ-kilo yapmayacak yiyeceklerden oluşturmalı; en geç akşam yedide bitirmemiz gereken akşam öğünümüzü ise oldukça hafif yapmalıyız. Daha sonra yatana dek su dışında bir şey tüketmemekte fayda var.

Azar azar yediğimiz öğün aralarında neler yapmalıyız ki açlığımızı bastırabilelim. Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki bir süre sofradan aç kalkmanın sıkıntılarına direndikten sonra göreceksiniz ki az yediğinizde de doymaya başlıyor olacaksınız. Az ve yavaş yemeyi, iyice çiğneyerek lokmalarınızı yutmayı lütfen bir alışkanlık haline getiriniz.

Sabah kahvaltı saatinizle öğle yemeğinizin tam ortasında size, açlık bastırabileceğiniz, aynı zamanda da içerdikleri besin ögeleri sayesinde son derece faydasını göreceğiniz bir çerez kürü önerebilirim. Bir adet ceviz içi, üç adet –mümkünse Datça’nın- çiğ bademi, beş adet de çiğ fındık. Bu kürü her gün öğle yemeğinden iki saat kadar önce tükettiğiniz takdirde öğlen yemeğine de kurtlar gibi aç olarak gitmeyeceksiniz.

Öğle ve akşam yemeği aralarında da sıkı bir meyve tabağı tüketmenizde çok ama çok fayda var. Taze, mevsim meyvelerinden alacağınız vitamin, mineral ve destekleri başka hiçbir yiyecekte bulamazsınız.

Başta da belirttiğim gibi, bu yazdıklarımızı lütfen ama lütfen iki-üç aylık diyet programları olarak algılamayınız. Bunlar sizin bir yaşama kültürünüz olmalıdır. Az yiyen, çok çeşitli ve yönlü beslenen, zararlı yiyeceklerden mümkün olduğunca uzak durup, arada küçük kaçamakları da yapmanın zevkini hem vücudunda hem ruhunda yaşayan, düzenli egzersizi ve hareketli bir yaşamı kendisine bir hayat biçimi haline getiren, gülen, gülümseyen, güvenen, inanan insanlar; kaliteli yaşamın kapısını aralayanlardır.

Lütfen diyet yapmayınız. Bunun yerine, yaşam biçiminizi yeniden ele alınız.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..