- Kategori
- Deneme
Bir defa yaşanılır
Sinema şeridi gibidir yaşamdan geriye kalanlar...
Kelebeklerin yaşamlarının genellikle yirmi dört saat sürdüğünü hepimiz biliyoruz.
Zamana karşı bir yarıştır kelebeğin yaşamı.
Kozasından çıkması, kurtçuktan kelebeğe dönüşmesi, büyümesi, beslenmesi, hayatı yaşaması, âşık olması, üremesi ve ölmesi.
Bir ömre bedel yirmi dört saat.
Bir kelebeğin yaşamını çoğu zaman fark etmeyiz bile.
Ancak romantik bir anımız da rengârenk kanatları bizi etkiler ve sevdiğimizi bir kelebeğe benzetebiliriz.
Ama kelebeğin o an ki ömrünü düşünmeyiz.
Zamana karşı yarıştığını anlamayız.
Ve “kelebekler çift uçar” diye romantik sözler söyleriz.
Neden çift uçtuğu aklımıza bile gelmez.
Bir saat sonra öleceğini kendisinden başka kimse bilmez.
Peki, biz insanlar?
Hayatın çok uzun olduğunu düşünüyoruz değil mi?
Hangimizin yarına garantisi var?
Garantisi olmayan bir hayatı nasıl yaşıyoruz?
Her günümüze neler katıyoruz?
Hangi amaçlar için yaşıyoruz?
Oysaki bir ortalaması yok ömrün. Hep ilerliyor.
İstesen de zamanı durduramıyorsun.
Saatler günleri, günler haftaları, haftalar ayları, aylar da yılları kovalıyor.
Zamana karşı bir yarışın içinde olduğumuzu ancak yolun sonuna doğru geldiğimizde anlıyoruz.
Gücümüz, kurmalı bir saatin içinde ki zembereğin gücü kadardır.
Yavaş yavaş zembereğin boşaldığını saatin duracağını düşünmeyiz.
Oysaki bir saatin zembereği ancak yeniden kurulursa saat çalışmaya devam eder.
Ne acıdır ki bizim adına hayat dediğimiz zembereğin ikinci defa kurulma şansı yoktur.
Biz o saati kurulmuş olarak teslim almışız.
Vakti zamanı geldiğinde saatimiz kendiliğinden duracaktır.
Yani bir defa yaşanılır.
Yaşam dediğin, doğmak, büyümek, âşık olmak, evlenmek, çocuk sahibi, torun sahibi olmak ve nihayetinde ölmek…
Tıpkı bir kelebeğin yirmi dört saate sığdırdıkları gibi.
Ve şairin dediği gibi;
“Kısa bir öyküdür hayat
Uğruna upuzun acılar çektiğimiz
Kısa bir türküdür hayat
Bir kez daha söylemek için delirdiğimiz…”