Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '15

 
Kategori
Sinema
 

Biten bir dönemin bitmeyen hikayesi; "Bizim Hikaye"

Biten bir dönemin bitmeyen hikayesi; "Bizim Hikaye"
 

"Bizim Hikaye" Film Afişi


Bizim Hikaye...

Senin, benim, annemizin, babamızın, ailemizin hikayesi...

Ben görmesem de, 80 darbesi hakkında anlatılanlar her zaman tüylerimi diken diken etmiş, ürpertmiştir beni. Hep üzülürdüm o yılları düşündükçe. Ama her zaman bir şey eksikti; "O yılları yaşamak." belki bedensel olarak yaşayamasak da, duygusal olarak etkilendiğimi az önce de dile getirdim. En büyük eksiğim ise, benim gibi o yılları merak eden birisinin asla yaşamayacak olması, her zaman duyduklarından yola çıkacak olmasıydı. Ama geçtiğimiz günlerde vizyona giren "Bizim Hikaye" filmi tam da bu noktadaki açlığımı sona erdirdi.

Yapımcılığını Yalçın Şen'in üstlendiği Yönetmen Yasin Uslu'nun profesyonelliği ile beyaz perdeye kusursuz bir şekilde aktarılan "Bizim Hikaye" filmini vizyona girdiği gün (27 Mart 2015)'de 11.30 seansında izleme şansı buldum. Reklamları o kadar başarılı yapılmıştı ki, izlemek için ne kadar heyecanlı olduğumu vizyona girene kadar dile getirdim. Henüz teaserları yayınlanmaya başladığı dakikadan beri, gerek arkaplan müzikleri, gerek ise kurgusu beni çok etkilemişti. Başrollerini Cansel Elçin, Sera Tokdemir,  Haluk Piyes ve Naz Elmas'ın paylaştığı film de, senaryo kusursuz yazılmış, kurgu gerçekten kusursuz yapılmıştı. Haksızlığa uğramış, ailesi, yuvası, geleceği elinden alınmış bir adam ile hayata karşı tek başına mücadele etmek zorunda kalan, çocuklarıyla bu koca dünyada tek başına kalmış bir kadının öyküsünü taşıdılar beyaz perdeye.

Yaşanmışlık...

Bu filmi en sevdiren noktalardan birisi de şüphesiz yaşanmışlık duygusu. Üst satırlarda hikayeyi de yazdığım gibi, filmdeki olay aslında bizlerin ailelerinin yaşamış oldukları o zor günleri, belki de hiç geçmeyecekmiş ve dünyanın sonu gibi gördükleri yılların birer gölgesi. O kadar realist ve abartısız sahneler vardı ki, annemin, anneannemin, babamın, babaannemin yaşadıklarını görmüş gibiydim. 

Kadroda da birçok başarılı isim yer alıyor üstelik. Cansel Elçin, Sera Tokdemir, Haluk Piyes, Naz Elmas, Burcu Kıratlı, Çiğdem Batur, İbrahim Kendirci, Erdinç Gülener ve dahası... 

Bu kadar başarılı castı bir arada görünce bile izleyesim geldi, ne yalan söyleyeyim. Türk sinemasına aşkını yitirmiş birisine bile gözleri dolu dolu bu filmi izlettirdiniz ya... Daha ne diyeyim.

11.30 seansı...

Salona girdiğimde ilk tepkiler dikkatimi çektimişti. 1 saat 45 dakikadan fazla sürecek bir filmi izlemekten dolayı sıkılacağını düşünen aynı fikirde olan çok insan gördüm. Gördüm ama hepsi film sonrası ağlamaklı, ellerinde peçetelerle çıktılar. "Ne değişti?" diye sorasım geldi. Soramadım. 

"Erkekler ağlamaz." diye bir kaide vardır ya bizim Türk insanında. Bence bu film bu kaideyi net bir şekilde bozdu. Sevgilisiyle film bulamayıp gelenler, öğle arasına çıkıp ne yapacağını bilemeyip, can sıkıntısı için filme gelenler... İtiraf etmeliyim ki, hepsi nefessiz izledi filmi. Film arasında ise yan koltuğumda oturan 50'li küsür yaşlarda ki amcaya dönüp ufak bir muhabbet ettim, yazarken bile gözlerim doluyor, şimdiden itiraf edeyim...

-Bence çok başarılı olmuş, sizce de öyle değil mi?

-O yılları yaşayanlar bilir oğul. Bu hikaye bana kardeşimi hatırlatıyor... (Gözlerden yaşlar akıyor.)

-(Meraklı gözlerle..) Ne oldu ki kardeşinize?

-Oğul, o yıllar öyle yıllardı ki, suçu, günahı olmayan herkes her an ölümle, hapisle burun burunaydı. Kardeşim de iftiraya maruz kaldı. Aslında suçu onun üzerine yıktılar. Evli ve 1 çocuk babasıydı. Çocukları şimdi büyüdü, kocaman adam oldular.

-Kardeşiniz ne durumda?

-(Gözleri dolu dolu anlatıyor...) Kardeşim suçsuz yere hapis yattı. İşkenceler gördü. Hak, hukuk arayamazdık. Şuan ki gibi gözlerimiz de açık değildi. Şuan o yıllarda üzüntüden kalma felçli. Ah oğul ah... (Ağlamaya başlıyor.)

İsmini de öğrendim. Halil Amca... O ağladı anlattı, ben ağladım dinledim. Filmde Sera Tokdemir'in canlandırdığı Nimet karakterini de ne kadar iyi anladığını da anlattı. 

Ve bir kez daha düşündüm.

O yıllar gerçekten zormuş! 

Halil Amca'nın anlattıklarıyla karşılaştırınca filmin o kadar başarılı bir kurguya sahip olduğunu anlamamızda pek güç olmayacaktır sanırım. Yapımcı Yalçın Şen'in, Sera Tokdemir'in Sabah Gazetesi'ne verdiği bir röportajda her ayrıntıya ne kadar ince dokunuşlar yaptığını da okumuştum, hakikaten kusursuz bir film olmuş. (Ne çok kullandım bu kusursuz cümlesini yahu.) Müzikler ise Mustafa Ceceli imzalı. Beni benden aldı.

Söylediğim gibi cast da başarılı olmuş fakat, bir konunun üzerine kesin bir şekilde değinmek istiyorum. "Nimet" karakterini canlandıran Sera Tokdemir'i "Kertenkele" dizisinden de "Zehra" olarak tanıyoruz aynı zamanda. Filmde canlandırdığı karakter itibari ile, beni ağlatan, beyaz perdeye koşup sarılma duygusunu uyandıran bir oyuncu. Hiç alışık değiliz aslında bu kadar başarılı bir performansa. Bir röportajında okudum, bu film için 8 kilo almış, cildinin zarar görmesine bile aldırış etmeden 35 yaş yaşlandırıldığı sahne için yapılan makyaja tek bir kelime bile etmemiş. Düşünüyorum da, bir bayan için iki set arasında mekik dokumak ne kadar zor... Ve rolünü bu kadar çok sahiplenen, seven bir oyuncuyu bir daha bulmak da çok zor...

Bir dizide kıpır kıpır bir karakter canlandırırken, filmde ise oyunculuğu ile adeta o yıllarda yaşamış insanların gölgesi gibi davranan bir karakter düşünün. Durun tasviri de ben yapayım; "tek başına bir dünya" Tebrik ediyorum.

Cansel Elçin,  Haluk Piyes, Naz Elmas, İbrahim Kendirci, Burcu Kıratlı, Çiğdem Batur, İbrahim Kendirci, Erdinç Gülener ve birçok başarılı oyuncunun bulunduğu, birbirinden başarılı bir teknik ekibin binbir zorluklarla çekimlerini gerçekleştirdiği bu film benim yüreğimde kocaman bir yere sahip oldu. Tıpkı bütün halkımızın olduğu gibi! Dilerim nice güzel ödüllerle taçlandırılırlar. Bu sene onlar daha çok ödül alır, biz daha çok gururlanırız. Kurgulanmasından, vizyona girene kadar her karışında emeği geçen herkesin yüreklerine, emeklerine sağlık. Yolunuz açık, izleyeniniz bol olsun.

Saygı ve Sevgiyle.

Fırat Özdemir

 
Toplam blog
: 33
: 659
Kayıt tarihi
: 27.07.13
 
 

16 Ağustos 1996 doğumluyum. Bilişim Teknolojileri öğrencisiyim, 5 yıldır profesyonel olarak interne..