Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '08

 
Kategori
Felsefe
 

"Bilgiye giden yol"!

"Bilgiye giden yol"!
 

Doğaya, topluma veya ilahi düzene ilişkin her önermemiz (epistemolojik) bir varsayım içerir.

Kuramsal olarak bu varsayım kabaca iki farklı anlayışta temellendirilebilir.

1- Dışımızdaki gerçeklik ile zihnimiz arasında birinden ötekine bir "yansıma" söz konusudur: Zihin madde ilişkisinde taraflardan biri belirleyicidir ve kendi özelliklerini ötekinin üzerine yansıtarak bir uyum mekanizması yaratmaktadır; zihin maddeye veya madde zihine benzemek zorunda kaldığı, kaçınılmaz olarak diğerine benzer niteliklere sahip olmak durumunda olduğu için aralarında bir uyumsuzluk çıkmamakta ve insanoğlu dışındaki gerçeklik hakkında bilgi edinebilmektedir.

2-Dışımızdaki gerçeklik ile zihnimiz arasında bir tür "karşılıklılık" vardır: İnsanda var olan bazı maddi veya zihinsel özelliklerin dışsal gerçekliği bir tür "yorumlama" gücüne sahip olduğu ve böylece zihnimizde yarattığımız gerçeklik ile dışımızdaki esas gerçeklik arasında bir karşılıklık yaratıldığı varsayılmaktadır. Bu yaklaşım zihin ve maddeyi karşı karşıya getirerek bilgi bağını yaratacak mekanizmayı aramaktadır.

Her iki yaklaşımında kendi içindeki ayrımına indiğimizde ise insanoğlunun bugüne değin üretmiş olduğu ( belkide zihinsel sınırlarından dolayı mahkum olduğu) dört epistemolojik konumla karşı karşıya kalırız. Bu dört yaklaşımdan ikisi "yansımacı yaklaşım" diğer ikisi karşılıkçı yaklaşım içerisindeki ayrıma dayanmaktadır.

"Yansımacı yaklaşımlar"; idealist ve materyalist yansımacı görüşlerdir.

İdealist yansımacı yaklaşım tüm gerçekliğin temel olarak zihinsel ya da manevi olduğunu ve bu manevi iradenin tüm maddesel varlığa birebir yansıdığını öne sürmektedir.

Materyalist yansımacı yaklaşım ise tam zıddı bir pozisyonu savunmaktadır; gerçeklik maddenin kendisidir ve tüm zihinsel ya da ruhsal algılarımız maddenin yansıması olarak varlık kazanırlar.
Bu iki yaklaşımda ontolojik olarak zıt olsalarda epistemolojik olarak aynı kategorideler. Temel töz değişse de, tözler arasındaki ilişki birinin ötekine doğrudan veya dolaylı bir biçimde yansıyarak ötekinin niteliklerini belirlemesi şeklindedir.
Kişilerin epistemolojik tavırlarının dayandığı esas varsayım(yansıma) aynıdır, yalnızca temel aldıkları ontolojik varsayımların yerine bir diğerini geçirmektedirler.

Diğer iki epistemolojik tavır ise karşılıkçı yaklaşım içindeki ayrıma dayanmaktadır; mutlak karşılıklılık, göreceli karşılıklılık.

Mutlak karşılıklılık dışımızdaki gerçeklik ile zihnimiz arasında duyu organlarımız aracılığı ile bir köprü oluştuğunu, bu nedenle aradaki karşılıklılığın kesintisiz, dolaysıyla mutlak olduğunu öne sürmektedir.

Göreceli karşılıklılık yaklaşımana göre, gerçeklik ile zihnimiz arasında hiç bir bağ olmamasına karşın, zihnimiz kendi yapısal özelliğine dayanarak dışsal gerçekliği kendisi için anlamlı ve anlaşılır hale getirebilmektedir. Ortaya çıkan zihinsel inşa, dış gerçekliğe mutlak anlamda tekabül etmese de onunla göreceli bir karşılıklılık ilişkisi kurmuş olmaktadır.

Karşılıkçı yaklaşımlar ontolojik soruyu varlığın özünün ne olduğu meselesini, arka plana itmekte ve esas önemi epistemolojiye dolayısıyla bilginin kendisine vermektedir.

Ancak mutlak karşılıklılığın zihinle madde arasında kurmaya çalıştığı köprü, bir doğrudan bağımlılık ilişkisi kurarak, ontoloji ile epistemolojiyi simetrik hale getirmektedir.
Oysa göreceli karşılıklılık esasta bir kopukluk varsayımına dayandığı için ontolojik alanı insan zihni için özde "b i l i n e m e z" bir konuma indirgemekte ve böylece epistemoloji ontolojiyi kapsar hale gelmektedir.

Ortak epistemolojik pozisyonlar ve bunlara dayanan zihniyet başlıklarını sıralarsak dört ana başlığa ulaşıyoruz.
İdealist yansıma ve ataerkil zihniyet.
Materyalist yansıma ve otoriter zihniyet.
Mutlak karşılıklılk ve rölativist zihniyet.
Göreceli karşılıklılık ve demokrat zihniyet.

Her birimiz hangi zihniyete yakınsak düşünme faaliyetimizde doğrudan o zihniyetle bağlantılı olarak şekillenmektedir. Zihnimiz farklı "şey"ler arasındaki etkileşimi nedensellikle "anladığı" oranda düşünmeye yaklaşır, bu ise ister istemez o "şey"lerin değişiminin takibini ima eder.
Nesne ve olguların herbirinin kendi içindeki farklılaşmasını belirlemek ve bunları çevredeki değişim dinamiğinin içine atarak anlamlandırmak "anlama" denilen faaliyetinde esasıdır.

Kaynak: Batıyı anlamak, zihniyet değişim kriz. İletişim yn. Etyen MAHÇUPYAN

 
Toplam blog
: 444
: 1284
Kayıt tarihi
: 13.09.07
 
 

MB zengin kültürel bir eksen; düşüncelerimizin buluştuğu, tartıştığımız, birbirimizi etkilediğimi..