Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '08

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Acaba... İsterler mi?

Acaba... İsterler mi?
 

Çok da farklı olmayan bir sabah uyandım ve işime gidiyorum. Komşuma rastladım kapıda. “Günaydın, nasılsınız bu sabah” sıcak bir tebessüm ve “teşekkür ederim” ile karşılığını aldım. Alt kattaki komşumuz, tek başına yaşayan yaşlı teyzeyi gördüm asansör çıkışında “nasılsın teyzeciğim, bir ihtiyacın var mı?”, sıcak ve şefkat dolu gülücüğünü ve hayır duasını aldım bu gün için. Caddede bazı zamanlar karşılaştığım, hiç de tanımadığım bir bey, çocuğu ile okul servisini bekliyor. Bir an göz göze geldik. “Günaydın” , başını hafifçe sağa eğerek, küçük bir tebessüm ile karşılık verdi. Bakkal sağ omuzu ile kapıya yaslanmış, günün ilk müşterilerini bekliyordu. “Hayırlı İşler”. Aniden irkilir gibi toparlandı ve donuk gözler ile bakarken, gülsem mi acaba ifadesinde hafifçe başını salladı.

Arabama bindim. Kimse garajdan çıkışımı engelleyecek şekilde park etmemişti. Sürekli gittiğim güzergâhı takip ederek yol alıyorum. Kırmızı ışık yandı kavşakta. Bekliyorum, dalmışım bir an. Yeşil ışık yanmış, sonradan fark ettim. Ama hiç kimse korna çalmamıştı. Kimse yok mu ki anlamında bakınırken, arkamda ki araçta bir bey sağ elini kaldırarak tebessüm ile selam verdi, sizi bekliyoruz buyurun der gibi. Utandım dalgınlığımdan, ışığa baktım, halen yeşil yanıyor ve hemen hareket ettim.

İleride bir çalışma var galiba. Resmi bir kurum yolu kapatmış. Bir görevli bekliyor ikaz tabelalarının yanında. Kibarca ve saygı ile özür diliyor, kapatmış oldukları yolun bizleri çok engellemeyeceğini, yerleştirmiş oldukları yön levhalarını takip ederek rahatça yolumuza devam edebileceğimizi anlatıyordu. Servis yolundan kolayca tekrar ana yola çıkmıştık.

Yaşlı bir kadın, küçük bir çocuğun elinden tutmuş karşıya geçmek için bekliyordu yaya geçidinde. Yoldaki çalışma sebebi ile trafik sıkışmıştı ve geçecek fırsat bulamıyorlardı. Yavaşladım, tedirginlik ile yaklaşırken sinyalizasyonun olmadığı yaya geçidine. Durdum. Arkamda ki araçlar hoş görebilecekler mi tavrımı acaba diye düşünürken, yanımda duran aracın sürücüsünden tatlı bir tebessüm geldi. Senin gibi düşünüyorum der gibiydi. Arkamda ki araçlarda bekliyordu sabır ve saygı ile yayanın geçmesini.

Önümde giden dolmuş sürücüsü, yolcu almak için sağ sinyalini yaktı ve ileride aracını durdurabileceği uygun bir park yeri bulana kadar durmadı yol üzerinde aniden ve saygısızca. Kaldırımda yürüyen bir arkadaşım ile selamlaştık dostça. Bir az ileride de aracını gördüm nizami bir şekilde park etmiş olarak. Belli ki gitmek istediği yerden uzakta durmuş, yürüyordu ters istikamette kendi rahatı için insanları rahatsız etmeden. Mutluluk kapladı sanki içimi yoluma devam ederken. Hayret! Rahat akıyordu trafik yolda. İkinci sıra park etmiş hiçbir araç yoktu park izni olan yolda, yük almak için yolu kapatmış bir araca da rastlamadım. Hiç kimse aracımın sağından geçmedi, anlamsızca önünde ki aracı sollayıp benim şeridi de ihlal etmedi, kavşakta karşılaştığım aracın sürücüsü yol benim olmasına rağmen “niye karşıma çıktın” der gibi ters ters de bakmadı.

İş yerine geldiğimde gün bir başka güzel başlamıştı. İçim sevgi ve hoş görü dolu, hayat bir başka anlam kazanmıştı. Arabamın markası için, servet ve mevkiim için değil, insan olduğum için bir değer olmaktan çok hoşlanmıştım.

Evet, gün gerçekten güzel başlamıştı. Kızdım kendi kendime ve sordum “neden şimdiye kadar öfke ve kızgınlık dolu olarak geldin işe” diye. Ne kazandın insanlara sert bakmakla, şiddet ve hiddetten. Cevap veremedim kendi soruma. Çünkü gerçekten bana hiçbir şey kazandırmamıştı. Şimdiye kadar ki kaybettiklerimi anlayınca.

Sonra yine sordum kendime, “bu gün ne kaybettin sevgi ve saygı göstermeyle, hoş görülü olmakla” diye. Hiçbir şey dedim. Benden hiçbir şey eksilmemişti. Kişiliğimden hiç bir şey kaybetmemiştim. İnsanlık onurumda gayet yüce duruyordu yerinde. Ne kazandın o zaman dedim kendime tekrar. Düşündüm, çok şey vardı kazandığım ama en kısa tanımı galiba mutlu insan kimliğimdi.

Bütün günüm güzel ve anlamlı geçmişti akşam döndüğümde evime. Tedirginlik içerisinde paylaştım ailemle yaşadıklarımı. Yarın yeni bir gün daha başlayacaktı. Ondandı tedirginliğim. Acaba dedim, yarında bu gün gibi mutlu insan kimliğimle mi geçecek. Yoksa yine eskisi gibi mi olacağım. Ben bu günden çok hoşlanmıştım. Ne yapmalıyım dedim kendi kendime, sürekli yaşayabilmek için bu güzelliği. Ama ben yalnız değildim. Bu günü birlikte paylaştığımız diğer insanlarda aynı mutluluğu ve hoşnutluğu hissetmiş miydi? Çünkü hayatı birlikte yaşamış, mutlu insan kimliğimizi birlikte kazanmıştık. Tek başıma neyim ki ben. Onlar da ister mi acaba?

M.Refik BARLAS

 
Toplam blog
: 21
: 4564
Kayıt tarihi
: 22.10.08
 
 

1962 Gaziantep Doğumluyum ve Gaziantep'de yaşıyorum. 1979 Gaziantep Lisesi ve 1984 Bursa UÜ İİBF ..