Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kim başkan olmak ister?

Kim başkan olmak ister?
 

Resim kaynağı: tinasgo.net


Dünyada her şeyin çivisi çıktı.

Her şeyin çivisi çıkar da benim çivim çıkmaz mı? Benim de çivim çıktı.

Yurt içi haberleri okuyorum, çivim çıkıyor.

Dünyadaki gelişmeleri okuyorum, çivim çıkıyor.

Günlükleri okuyorum, çivim çıkıyor…

Ben de koyuverdim gitti, çıkan çivi olsun, canım çıkmıyor ya...

Hani bir fıkra vardır; padişah durmadan vergilere zam yapıyormuş, sonra vezirini gönderip “bir bak bakalım halk ne yapıyor?” diyormuş. Vezir etrafı kolaçan edip geliyormuş, “halk homurdanıyor padişahım” deyince padişah bir zam daha yapıyormuş. Vezir en son zamdan sonra “padişahım, halk hayatından memnun, zil takmış oynuyorlar” deyince padişah “eyvah, bu halk ayaklanacak, son zammı geri alın” demiş.

Kötü bir fıkradır, biliyorum. Kötü olduğunu bildiğim için kısacık anlattım. Kötü ama tam da beni anlatıyor. Çivim çıkınca ben de işi eğlenmeye vurdum.

Bu gün hafta sonu ya, iş-güç, sorun, dert dinlemeyeceğim, yazmayacağım. Biraz –affedersiniz- amiyane de olsa fıkra anlatacağım.

Canım sıkıldıkça Hoppala Mahmut Bey’ in yanına giderim. O, bana günü yorumlar ve ilginç bakış açısıyla her gün bir cevher yumurtlar.

Dün Hoppala Mahmut Beyi CNN’ i izlerken gördüm. İngilizce bilmez ama oturmuş seyrediyor.

- Hayırdır Mahmut Bey, İngilizce’yi mi ilerletiyorsun?

Taşı kafasına yedi ya, altta kalır mı?

- Rakamları okumak için İngilizce bilmem gerekmiyor. Ben senin gibi at gözlüğünden bakmam dünyaya, arada bir CNN’ den de bakarım.

- Ne gördün peki?

- Amerika’daki başkanlık yarışında kimin önde olduğunu gördüm.

- İyi ediyorsun, seni çok ilgilendirir. Sana sormadan başkan seçmesinler.

- Başvuracağım zaten.

- Anlamadım. Nereye? Ne için başvuracaksın?

- Bizi Amerika yönetmiyor mu?

- Eh, öyle...

- Hah, işte ben de Amerika seçimlerinde oy kullanmak için sefarete başvuracağım. Yöneticimi seçmek benim de hakkım.

- Valla çok doğru be, ben de geleyim.

- Yok, sen gelme, sen patavatsızın birisin, bir laf edersin olacak iş de olmaz.

- Hoppalaaaa Mahmut Bey, nerede patavatsızlık yaptım ben?

- İlla ki patavatsızlık yapmış olman gerekmiyor, ama yapma potansiyelin çok yüksek.

- Tamam, peki, sana laf yetişmez. Konuya gelelim, başkanlık yarışını kim kazanacak?

- Adı önemli değil ki. Kim kazanırsa kazansın aynı “şey” kazanacak. Ben laf olsun diye oy kullanacağım, maksat demokrasi olsun.

- Aynı “şey” ne demek? Anlayamadım.

- Kalın kafalısın. Sen bunu ancak örnekle anlarsın. İyisi mi ben sana bir fıkrayla anlatayım.

- Çok sevinirim, gülmeye ihtiyacım var.

Güzel bir fıkraydı. Üstelik hem güzel, hem de çok kullanışlı. Çevir çevir anlat...

Ben anlatayım da, siz nerede kullanırsanız kullanın.

**

Bir insanın vücudunda başkanlık seçimi yapılacakmış. Ön seçimde tüm organlar toplanmışlar, aday belirlemeye çalışıyorlarmış.

Kalp “en iyi başkan benden olur, ihtiyacınız olan her şeyi ben gönderiyorum” demiş.

Karaciğer “asıl en iyi başkan ben olurum, ben iflas etsem iflah olmazsınız” demiş.

Mide “hepiniz boşa konuşuyorsunuz, ben olmasam açlıktan geberirsiniz” demiş

Beyin “yahu ne konuşuyorsunuz, ben olmasam yaşayan ölüden farkınız olmaz, tüm mesaimi sizin yaşamanız için kullanıyorum...” demiş.

Aday olmak isteyen tüm organlar çıkıp konuşmuşlar. Ama ön seçimi beyin, kalp ve mide kazanmış. Başkanlık yarışı bu üçünün arasında olacakken altlardan gürültülü bir ses gelmiş.

- Hoooop, biz neciyiz burada? Başkan ben olacağım...

Herkes kahkahalarla gülmüş. Çünkü seslenen kıçmış. Organlar hep birlikte terslemişler, “hadi len, senden başkan mı olur, ne demezler bize?”

Kıç tüm ısrarlarına rağmen aday gösterilmemiş. Beyin, kalp ve mide arasındaki yarışı –beklenildiği gibi- beyin kazanmış.

Beyin başkan olur olmaz vücuttaki organlara talimat göndermeye başlamış.

- Kalp 12–8 kan basıncıyla çalış, dakikada 72 kere at...

- Mide gelen yiyeceği güzel sindir, parça pincik et.

- Burun, tüm aldığın kokuları bana gönder.

- Safra kesesi, sallanma orada, safra salgıla...

- Bağırsak, dışkıları paketlemeye başla.

Herkes görevini eksiksiz yapmaya çalışırken sıra dışkıyı atmaya gelmiş.

- Kıç, durma hemen mıç...

- Mıçmam!

- Saçmalama be, emir verdim, mıç!

- Mıçmıyorum... Başkan olana kadar da mıçmayacağım.

Beyin ne yaptıysa, ne ettiyse kıçı görevini yapmaya razı edememiş. Bir gün, üç gün, beş gün, on gün derken vücut dayanılmaz ağrılar içinde kıvranmaya başlamış. Kıç tüm yalvarmaları geri çevirmiş.

Bağırsak:

- Sevgili kıç, hiç mi hatırım yok? Ne olur mıç, yoksa patlayacağım… Hiç değilse şu gazları at…

- Patla, çatla... Seni severim, ama umurumda değilsin. Ben başkan olacağım.


Tüm organlar sırayla kıçın huzuruna çıkıp yalvarmışlar. Ama nafile, kıç “mıçmam” diyor başka bir şey demiyor…

Vücut ağrılar, sancılar içinde kıvranarak son nefesini vermek üzereyken isyan çıkmış.

Organlar toplanıp beyini alaşağı etmişler.

Demişler ki; “artık yeter! diyoruz ve darbe yapıyoruz. Sen kıç deliğine bile laf geçiremiyorsun, defol, artık başkanımız kıç olacak...”


İşte o gün bu gündür tüm başkanlar kıçlardan seçilmiş...

Yani tüm kıçlar başkan olmuş.


Fıkra bitince Hoppala Mahmut bana dönüp sordu:

Pis kokuların nereden ve neden çıktığını anladın mı şimdi?

Anladım Mahmut Bey. Başkanınıza hürmetler efendim.


Yazarın önemli notları:
1) Burada başkan sözcüğünün yerine örneğin müdür, şef, amir gibi sözcükleri koyabilir ve günlük hayatınıza adapte edebilirsiniz. Ama uyarıyorum; Bu kriz ortamında fıkrayı müdürünüze, şefinize, amirinize anlatmayın.
2) Anlatımda vurguyu artırmak için de kıç sözcüğünün yerine ne kullanacağınızı herhalde biliyorsunuzdur...

 
Toplam blog
: 90
: 2099
Kayıt tarihi
: 27.05.07
 
 

Yaşayacağım yıllar yaşadıklarımdan daha az... Öyleyse "adam gibi yaşamalı" diye düşünüyorum. Kola..