Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '06

 
Kategori
Edebiyat
 

Nazım Hikmet’ in dizelerle çizdiği İnebolu resmi

Nazım Hikmet’ in dizelerle çizdiği İnebolu resmi
 

Bu ne güzel memleket: Yüksek dağlarında kış, Yollarında sonbahar, deresinde ilkbahar, Altın güneşinde de yazın sıcaklığı var.

1 Ocak 1921 günü, Nazım Hikmet ve Vala Nurettin (Va-Nu) Millî Mücadele’ ye katılmak üzere İstanbul’ dan İnebolu’ ya gitmek için Yeni Dünya adlı bir vapurla yola çıkarlar. Ankara’ ya gitmek için iki hafta (kimi kaynaklarda bir hafta) İnebolu’ da beklerler. İnebolu’ da geçirdikleri günlerde Vala Nurettin ve Nazım Hikmet’ in dünya görüşleri değişir. Artık o hepimizin bildiği Nazım Hikmet olmuştur. Ankara’ dan izin gelince Nazım Hikmet ve Vala Nurettin yola çıkarlar. Zorlu kış koşullarında dokuz gün yürürler ve Ankara’ya ulaşırlar.

Nazım Hikmet o yürüyüş sırasında bir şiir yazar:

İÇ ANADOLU’YA İLK BAKIŞ

İki arkadaş tuttuk dağlara giden yolu.
Öyle yükselmişiz ki, sahilde İnebolu
İnce sokaklarıyla ufaldıkça ufaldı,
Minareler bir çizgi, camiler nokta kaldı.
Evleri birbirine giren şehrin içinde,
Ufuklar genişledi önümüzde gitgide;
Denizi kucaklayan iki açık kol oldu.
Rüzgar esti, denizin suları yol yol oldu.

Dökülmüştü yerlere yığınla kuru yaprak.
Yaprakların üstünden sendeleyip kayarak
Dağın son kayasının dibine varabildik.
Bu tepede bu kaya mağrur bir baş gibi dik!
Çıkıp onun üstünden bakabilirsek eğer,
Çocukken masallarda dinlediğimiz bir yer,
Güzel İç Anadolu görünecekti bize.
Onu nakşetmek için bir anda kalbimize,
Son adımı atmadan gözümüzü kapadık.

Gözümüzü açınca karşımızdaydı artık
Sisli vadileriyle rüyalı Anadolu.
Görüyorduk uzaktan dereye inen yolu;
Sağ yanında bir çayır, solda çam ağaçları.
O kadar yakındı ki dağların yamaçları
Dereye düşen bahar bir daha çıkamamış.
Bu ne güzel memleket: Yüksek dağlarında kış,
Yollarında sonbahar, deresinde ilkbahar,
Altın güneşinde de yazın sıcaklığı var.

İnebolu – Kanun-ı sani, 37
Vala Nurettin-Nazım Hikmet
(Anadolu’da Yeni Gün, 17 Şubat 1337/1921) (1)

Bu şiirde Nazım Hikmet tepeden son kez gördüğünde İnebolu’ yu anlatıyor. Dizeleriyle İnebolu’ nun bir resmini çiziyor. Dizelerde yazdıklarının hepsi o anda baktığı yerden gördükleri değil, İnebolu’daki günlerinde beynine nakşettikleri.

Bu şiirdeki yerleri düşünüyorum:

İki arkadaş tuttuk dağlara giden yolu.
Öyle yükselmişiz ki, sahilde İnebolu

İnebolu’dan çıkıp Taşoluk (Digöz) köyünden geçip tünele doğru yöneliyoruz şimdi. Oysa 80’lerden önceki yok köyün içinde geçer, yüksekçe bir yerden dolanır ve Uğrak (Orza) köyüne giderdi. Nazım Hikmet’in İnebolu’ya bakışını anlattığı yer için ilk olasılık burasıdır.

İnebolu-Küre yolu çok virajlıdır. Sağında solunda kendilerinden başka yerin görünmesine izin vermeyen dağ sıralarının arasından İnebolu iki kez daha görünür. Bunlardan sonuncusu Çuha Doruğuna gelmeden öncedir. Uzakta deniz, denizde ufuk çizgisi, İnebolu evlerinin çatıları belli belirsizdir, oradan bakınca. Orayı geçtikten sonra İnebolu bir daha hiç görünmez. Şiirde anlatılan yer için diğer olasılık burası olabilir.

İnce sokaklarıyla ufaldıkça ufaldı,
Minareler bir çizgi, camiler nokta kaldı.

İnebolu’ya baktığında üç minare ve cami görmüştür. O camilerin üçü de duruyor şimdi, minarelerden de ikisi hala eski çizgi uzaktan bakınca. (2)

Dökülmüştü yerlere yığınla kuru yaprak.
Yaprakların üstünden sendeleyip kayarak
Dağın son kayasının dibine varabildik.

Kaynaklar o yolculuğun için karlı ve zorlu kış koşullarında yapıldığını yazar. Bu dizelerden yolculuğun başlangıcında İnebolu’da kar olmadığını anlıyoruz. Kar Çuha doruğundan sonra başlamıştır, hele Küre’de diz boyu olmuştur.

Dağın son kayasının dibine varabildik.
Bu tepede bu kaya mağrur bir baş gibi dik!

Bu kaya mutlaka Ersizlerdere’deki kayalık dağdır. Yolculuklara oradan geçerken her gördüğümde o mağrur duruşuna hayranlıkla bakmışımdır.

Gözümüzü açınca karşımızdaydı artık
Sisli vadileriyle rüyalı Anadolu.

O yolda yürüyüp de sisli vadiler görmemek olanaksızdır. Yukarıdan bakınca aşağıya çökmüş sis görürseniz, bir pamuk yatak gibidir, durgun bir deniz gibidir.

Görüyorduk uzaktan dereye inen yolu;
Sağ yanında bir çayır, solda çam ağaçları.

Dizelerdeki yol Küre İkiçayı’na inen yol olmalı. Son virajdan bakıldığında sol tarafta geniş bir yeşillik görünür, dereye doğru inince yamaçlarda çam ağaçları yükselir. O zamanlardan gelen eski köprü hala durur 80’lder yapılan yenisinin yanında. Artık terkedilmiş köprünün üzerinde biriken toprakların üzeri yemyeşildir. Bir çam ağacı büyümek için eski köprünün üzerini seçmiştir. Orada o köprünün olduğunu bilmesem anlayamam bir köprü olduğunu.

Dereye düşen bahar bir daha çıkamamış.

Henüz 19 yaşındaki bir genç şair için, daha sonra yazacağı büyük şiirlerin habercisidir bu dize. İnebolu’dan Küre’ye giderken çok yeşili ve az suları ile akan derelere baktığımızda, o güzellik karşısında hepimiz bu dizedeki gibi düşünürüz ama büyük şair gibi “Dereye düşen bahar bir daha çıkamamış.” diyemeyiz. Onu Nazım Hikmet yazar, biz de okuruz.

Nazım’ın şiiri Küre’ye gelmeden bitiyor. Belki ağır kış koşulları orada başlamıştır ve doğa koşulları yeni dizelere izin vermemiştir. Sonra Küre’den, Ecevit’ten geçmişlerdir, Ecevit’te çorbalarını içmişler, oradaki handa kalmışlardır. Seydiler’de, Kastamonu’da konaklamışlardır.

1921'in ilk ayında Nazım Hikmet’in yürüdüğü o yollarda aynı yılın sonraki aylarında İnebolu’nun, Küre’nin Seydiler’in, Kastamonu’nun kadınları, erkekleri, çocukları Kurtuluş Savaşına kağnılarla cephane yetiştirirken kahramanlık öyküleri yazdılar.

Gençken, Ankara’dan İnebolu’ya o yolu yürümek için kardeşim Altan’la planlar yapardık her yaz başlangıcında. Artık Altan yok, ben de o yolu yürüyecek kadar genç olmadığımı biliyorum.

(1) Nazım Hikmet, Şiirler 8 – İlk Şiirler, s.109. Adam Yayınları, 1987

(2) Yeni Cami ve Eski Cami hem binaları hem de minareleriyle o zamanlardaki gibi korundu. Orta Cami minaresi ise yetmişlerde yenilendi.

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..