Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

Atatürk Başarısız mı Oldu?

Atatürk Başarısız mı Oldu?
 

Can Dündar’ın belgesel filmi “Mustafa” beklendiği üzere ancak beklenenden hayli fazla gürültü yarattı. Filmi henüz görmedim; şu kalabalık çekilinceye kadar da sinemaya gideceğimi sanmıyorum. Zaten filme değil, filmle ilgili tartışmalar üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.

Filmi beğenenler Can Dündar’ın daha önceleri pek fazla ele alınmamış bir açıdan yaklaşıp Atatürk’ün yalnızlığını, sofralarını, içki ve sigara alışkanlığı gibi konuları işleyip onun birey yönünü öne çıkarmasını olumlu buluyorlar. Sanırım zaten Can Dündar’ın da esas amacı buydu. Mustafa Kemal’in askeri ve siyasi hayatını konu alan binlerce kaynak var. Dündar, o kuru metinlerin yanına bir tane daha eklemek yerine, onun hayatının değişik bir boyutunu irdeleyen bir çalışma yapmak istemiştir. Bunu yaparken biraz da filmi izleyecek olanların duygularını hedef almış olabilir. Nitekim geçmişte imza attığı Sarı Zeybek belgeseli bu özelliğiyle de hafızalarda yer etmişti.

Filmden memnuniyetle ayrılanlardan hemen hiçbiri Atatürk’le ilgili düşüncelerinde olumsuz yönde bir değişiklik olduğunu belirtmiyor. Atatürk’ün günde birkaç paket sigara içtiğini, her akşam içki sofrası kurdurduğunu, hayatına çok sayıda kadın girdiğini vs. onun hayatını merak edip azıcık okuyan herkes biliyor. Aklı başında hiç kimse de onun kişiliği ve devlet adamlığını değerlendirirken bu bilgilere göre karar vermiyor. Bu dünyadan, eşine ömür boyu sadık kalmış, ağzına içkinin damlasını koymamış, bir tek sigara içmemiş sayısız insan gelip geçiyor ama kimse bunları sırf bu özelliklere sahip diye alıp da lider falan yapmıyor. Öyle olabilse toplumlar her an bir Atatürk, sayısız Roosevelt, Mao, Büyük Petro vb lider çıkarabilirdi. Demek ki bu işler öyle sadece zararlı alışkanlıklardan uzak durup düzgün yaşamayla olamıyor; başka nitelikler, başka yetenekler, başka koşullar da lazım. “Mustafa” belgeselini beğenenler bu gerçeğin bilinciyle filme sadece bir “film” gözüyle bakıp çıkmış olmalı.

Belgeseli beğenmeyen kesim de yaklaşık aynı nedenlerle, yani Mustafa Kemal’in birey yönünün öne çıkarılmasından rahatsız olduğunu vurguluyor. Hatta tepkiler giderek rahatsızlık ve eleştiri boyutunu aşıp suçlama ve protestoya dönüşüyor. Filmin adı niye sadece “Mustafa”ymış, niçin sigara ve içki içtiği vurgulanıyormuş, niye katıldığı savaşlardan bahsedilmiyormuş, kadınlarla ilişkisi niye hatırlatılıyormuş, niçin diktatör olduğu ima ediliyormuş?... Bu kesim, işi filmde Atatürk’ün kasıtlı olarak kısa boylu biri olarak gösterildiği, bunun da Mustafa Kemal’i küçültmeyi hedefleyen uluslararası bir komplonun parçası olduğu suçlamasına kadar vardırdı. Yani tam bir dumur ve “güler misin, ağlar mısın?” durumu!..

Bütün bu eleştirilere kolayca cevap verilebilir ama neye yarar? Çünkü “Atatürkçü” olduğunu iddia eden, bütün varlıklarını bu iddiayı olur olmaz her durumda marazi bir üslupla tekrarlamaya bağlamış bu çevre gerçeklikle bütün bağlarını koparmış gibi görünüyor.

Türkiye’de Atatürk’ün askeri ve siyasi hayatını, katıldığı savaşları, reformlarını, devrimlerini anlatan sayısız, kitap, belge, belgesel, fotoğraf, resim, heykel vs. olduğunu unutuyorlar herhalde…

Bu ülkede Mustafa Kemal’in hayatı ve eylemlerinin ilkokul birinci sınıftan başlayıp üniversite son sınıfa kadar zorunlu ders olarak okutulduğunu unutuyorlar.

Atatürk klasik resmî söylemde tam da onların istediği biçimde anlatılmıyor mu? Bu paradigma bir belgesel filmin eleştirel bir fiskesiyle tuz buz olacak kadar zayıf mı? Zayıfsa hata nerede?

Şimdi Dündar’ın belgeselinde eleştirilen noktalara bir bakalım:

Atatürk’ün günde birkaç paket sigara içtiği yalan mı? Değil.

Konutunda her akşam içki sofrası kurulduğu, çoğu zaman sabahlanıldığı yalan mı? Değil.

Atatürk’ün pragmatist bir insan olduğu, koşullara göre sık sık tavır değiştirebildiği, bu tavırlara göre yakınındaki kişilerin sık sık değiştiği, en yakını sayılabilecek olan İsmet İnönü’yle bile defalarca görüş ayrılığına düşüp uzaklaştığı yalan mı? Değil.

Kadınlarla fırtınalı bir ilişkisinin olduğu hayatına çok sayıda kadının girip çıktığı yalan mı? Değil.

Boyunun rivayetlere göre birkaç santim değişmekle birlikte en fazla 169 cm. olduğu yalan mı? Değil.

Atatürk’ün biraz da dönemin şartları gereği ülkeyi diktatörlükle yönettiği yalan mı? Değil.

Merak eden ve okuma yazma bilen herkes bu bilgilere kolayca ulaşabilir.

Mustafa Kemal’in özel yaşamını anlatan bir belgeselde bu gerçekleri saklayacaksınız da ne olacak? Bunun tam tersinin mi yapılması gerekiyor? Yani Atatürk’ün iki metre boyunda, demokrat, içki sigara gibi hiçbir zararlı alışkanlığı olmayan, ömür boyu tek eşli, hatta püriten yaşamış, kusursuz, asla yanılmayan, eşsiz benzersiz bir kişi olduğunun gösterilmesi mi gerekiyor? Böyle bir belgesel yapılsa inandırıcı olur mu? Bu çaba Atatürk’ü gerçek dışı, karton bir kişilik, bir çizgi film karakteri durumuna indirgemez mi?

Zaten halihazırda resmi tarih onun konuşmalarını, yazılarını sansürleyerek, hayatına ilişkin, eşi Latife Hanım’a ilişkin önemli belgeleri kilit altında tutarak, Atatürk’ü o hale getirmeye çalışmıyor mu?

Gerçekte var olmayan, Süperman türü kurgusal bir Atatürk mü istiyorsunuz, hataları, üstünlükleri, acıları, zaafları, korkuları, sevinci, ukdeleri, öngörüleri, cesareti, yalnızlığı ve bunlar gibi sayısız insani niteliğiyle, yaşamış kanlı canlı bir Atatürk mü?

Ona sigarayı, içkiyi, cinsel dürtüleri, “kısa” olarak tanımlanabilecek bir boyu yakıştıramayanlar, bir mucize olsa da bugün Atatürk, 169 cm’lik boyu, ince sesi, elinde sigarası, nefesinde hafif bir anason kokusuyla çıkagelse herhalde onu “git sen Atatürk değilsin” diye kovalamaya kalkarlar. Çünkü aslında gerçek Atatürk’ü değil, kendi zihinlerinde idealize edip “Atatürk” adını verdikleri soyut bir kavramı seviyorlar, hatta ona tapıyorlar. Bugünün sorunlarına kendi akıllarıyla çözüm üretmeye çalışmak yerine o çirkin heykellere, tabulara, hurafelere indirgedikleri soyut “Atatürk”ü silah haline getirip düşman bildiklerini onunla vurmaya kalkıyorlar.

Oysa bütün insanî zaaflarıyla gerçek “Mustafa” ya da “Mustafa Kemal Atatürk”, onların lanse etmeye çalıştığı çizgi film karakteri “Atatürk”ten çok daha etkili bir lider, devlet adamı, asker, sevgili, arkadaş; kısaca insan… O kurgusal Atatürk gün gelir unutulabilir ama gerçek Atatürk çok daha uzun ömürlü olacaktır.

Mustafa Kemal, kendi döneminde gericiliğe, hurafelere, dini dogmalara karşı mücadele etmişti; ancak ne yazık ki bugünün sıkı “Atatürkçüleri” tam da onun mücadele ettiği kesimlerin zihin ikliminde yaşıyor. Onların da kutsalları, tabuları, fetişleri, mitleri, hurafeleri var. Şu hale bakınca insanın aklına “Atatürk gericiliğe ve dogmatizme karşı mücadelesinde başarılı olamadı mı?” sorusu geliyor ister istemez.

En zor devrim, üretim sistemlerini, iktidarı, insanların kılık kıyafetini değil zihniyetlerini değiştirebilen devrim olsa gerek. Bunu bir çırpıda ve tek başına başarabilecek bir lider yeryüzüne henüz gelmedi. Sanırım hiçbir zaman da gelemeyecek...


 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..