Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

Darısı başımıza

Darısı başımıza
 

Hüseyin Obama


Dünya değişiyor.

Rusya değişti.

Çin değişti.

Hatta televizyon, çamaşır makainası ve cep telefonu kullanımına izin veren Küba bile değişti.

Ardından Amerika da değişti.

Bizdeki hakim zihniyet hala direniyor. Değişmek ve dönüşmek istemiyor. Herkese hak, herkese eşitlik, herkese adalet düşüncesi onun anlayışına uymuyor. Parmak şıklatma, kaş göz işareti yapma, kanun maddelerini yamultma; tehdit, şantaj, arz ve emir yoluyla ebedi hakimiyetini sürdürmek istiyor. Her fırsatta, "Deniz Feneri vardır, Ergenekon yoktur" demeye devam ediyor.

Toplumu müsbet yönde etkileyecek değişimin, kendi anlayışını çöpe atacağını biliyor. Çıkarları için gösterdiği direnci vatan, millet, sakarya kılıfıyla örtmeye çalışıyor. Millet artık bunların niyetini öğrendiğinden yaygaralarını umursamıyor. Fakat onlar, nokta kadar bile olsa, her duyumu değerlendiriliyor. Bir damla sudan dereler, çaylar, çağlayanlar üretiyor. Aha örnek:

Yargıtay Başsavcısı Almanya'dan Deniz Feneri e.V'nin dosyasını istemiş. Bakalım Ak Parti'ye para vermiş mi, ilişkisi var mıymış bakacakmış.

Bunu yapmak belki savcının görevidir. Buna şaşırmıyorum. Şaşırdıklarım, haber duyulur duyulmaz neredeyse zil takıp oynayacak hale gelenlerdir. Mütebbessim, memnun, mutlu ve umutlu yüzlerle tv.lerde coşkulu nutuklar çekenlerdir. Buna karşın, "CHP'nin bir alman Vakfı'ndan yardım aldığı" iddialarına sağır kalanlardır. AKP'ye gelince, gazete haberlerini delil niyetiyle dosyalayan başsavcının, CHP konusunda bir şeyler yapıp yapmadığını sorgulamayanlardır.

Yukarıda bahsettiğim Rusya ve Çin'in değişmesi bir sistem meselesiydi. Özgür dünya, bu ülkelerin yönetici ve elitlerini etkiledi; onları değişime zorladı. Bu, bir bakıma kaçınılmazdı. Bir metrelik çanak antenle dünyayı görebilen rus veya çin insanını, artık palavralarla ikna etmek kolay değildi. Çünkü sözler ne söylerse söylesin, gözler geçeği görüyordu.

Amerika'nın değişmesi ise bir zihniyet sorunuydu. Tıpkı bizdeki gibi. Zenciler ikinci, belki üçüncü sınıf vatandaş olarak görülüyordu. Önceleri otobüsleri, okulları, yaşam alanları bile ayrıydı. Fakat onlar buna hep karşı durdular. Engelleri kaldırmak için mücadele verdiler.

Okudular, çalıştılar, didindiler; elde ettikleri başarılar sayesinde yüzlerine kapanmış kapıları kırıp, kendilerine şarkıcılıktan aktörlüğe, spordan bürokrasiye doğru giden bir yol açtılar. Bu sabırlı çabanın sonunda beyaz Amerikalıyı dize getirdiler.

Şüphesiz ki bu haklar sadece siyahların ve sadece siyasetin zorlamasıyla elde edilmemiştir. Bunda, makamına oturduğunda ideolojisini dışarıda bırakan, kanunları insan hak ve özgürlüklerinin önünü açacak biçimde yorumlayan demokrat yargıçların da mutlak bir rolu vardır.

Yalnız buraya bir not düşmem gerekiyor. Derin Amerika'nın, başlangıçta göz yumduğu bazı gelişmeleri, işine gelmediği veya amacına hizmet etmediği zaman nasıl değerlendirdiğini Kennedy ailesinin akibetine bakarak görebiliriz. Bu kısım çok yersiz ve anlamsız olmasına rağmen, öylesine aklıma düşüverdi işte.

Evet dünya epey zamandır bir değişim yaşıyor. Ülkemizdeki (değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez) köhnemiş zihniyetin temsilcileri de artık başlarını kumdan çıkarmalıdırlar. Kendileri dışındaki kesimlere zenci muamelesi yapmaktan vazgeçmelidirler.

Değişimin önündeki engelleri aşma mücadelesi 1924 yılında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile başlamıştır. Çok partili demokratik sisteme karşı yürütülen siyasi direnç, 1946 yılında DP'nin kurulmasıyla kırılmıştır. Buna rağmen, sistemin iskeletini oluşturan zihniyet sosyal ve kültürel haklar konusunda 85 yıldır hala ayak sürümektedir.

İşte o zihniyete göre Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes 'Türk'tür. Halbuki bu tarif, ülkemizdeki kürt, laz, çerkez, abaza, arap, rum, ermeni, yahudi vs. gibi farklı etnik kökenden gelen insanların varlığı gerçeğini ortadan kaldıramıyor. İşin garibi, komşularımız oralardaki soydaşlarımıza, "siz türk değil müslüman olmuş bulgar veya yunansınız" dediklerinde ayağa fırlayanlar da gene, aynı zihniyetin temsilcileri oluyor. Yazık ki bu çelişkinin bir izahı bulunmuyor.

Bu millet ve bu ülke dinine, ibadetine, dinini öğrendiği okuluna, kursuna kafayı takan, resmi ideoloji dışındaki fikirleri boğmaya, her çeşit hak ve özgürlüğün önüne geçmeye kalkan; üstelik bunu, "anayasal görev" sayan bu kadim, bu sabit, bu donmuş, bu değişmez ve değiştirilemez zihniyetin tasallutundan mutlaka kurtarılmalıdır.

Anayasa Mahkemesi veya yargı kurumu, inanç ve gelenek konulu davalarda, anayasanın ilk 3 maddesine gömülüp kalmaktan; 4. maddenin kendisine görev verdiği vehmiyle, yasama ve yürütmenin yetkilerini bypass etmekten vazgeçmelidir.

Kısacası dünya değişirken, bizdeki uyuyan zihniyet te artık uyanmalıdır. Kölelerin bile başbakan olabildiği yeni dünyayı görmelidir. Görmelidir ki bir daha, "Çankaya bizim kalemizdir, başörtüsü oraya çıkamaz" naralarıyla kıyameti koparmasın. Ülkenin kıymetli zamanlarını bu gereksiz kavgalara feda ettirmesin. Bu milletin bin yıllık inancını, kadınlarının bin yıllık örtüsünü, anayasanın değişmez maddeleriyle yorumlama aymazlığını sürdürmesin.

Zira çağdaşlık, nutuk çekmekle olmuyor. Çağdaşlık ancak değişen kafalarla oluyor.


Resim: www.getreligion.org/.../small_obama_image.jpg

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..