Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '07

 
Kategori
Anneler Günü
 

Türküleri annenin

Türküleri annenin
 

“Kırmızı gül demet demet” söyleniyordu radyoda. Davudi sesli erkekler, bir bendirin düm-teklerinde, salınıp duruyorlardı aya karşı. Ve annem geldi gözlerimin önüne. Kırmızı bir gül gibi açılmış, tıpkı onun mis kokuşu ile kokuyordu sisler arasından. Dikensizdi her ne hikmetse. Katlanmadan sevebilmek ona mahsustu.

“Eledim eledim hölük eledim, aynalı beşikte canan, bebek beledim” diye inler gibi döküldü, mübarek dudaklarından bir başka türkü. O mukaddes saçlarının belik belik uçları görünüyordu omuzlarından. Öpmek, koklamak, yüz sürmek istedim, olmadı.

“Saçlarına yıldız düşmüş, koparma anne, ağlama” dedi bir isyankar ağıt daha. Ağlamadı, ağladım. Ağladı, dağlandım. Hafif içine çökmüş gözlerinden, yumuşak ama çizgilenmiş yanaklarına düşen her bir yaş damlasında boğuldum defalarca. Nefes alamadım. Çırpındım azgın bir deniz gibi, kabardıkça kabardım. Bir kere ağladı, bin kere dağlandım. Çekildim sonra sahillerime.

“Üşüdüm üstümü örtsene anne” der mi hiçbir çocuk, anacığı yanı başında olsa? Demez...Bu sözler, analık özsuyundan kanamayanların gariban haykırışıdır. Anasızlığın açlıkla, anasızlığın susuzlukla, çıplaklıkla ve korkuyla kol kola gezdiği gecelerin, sabahsız ve umutsuz, naçar yalvarışıdır. Ne postlar ve ne dostlar vardır yanında ama, ısıtmaz anasızın üşüyen yüreğini külliyen, her biri.

“Eller kadir-kıymet bilmiyor anne, senin kadar kimse sevmiyor anne” kelimeleri, arabesk bir plaktan değil; gözyaşları ile sırılsıklam ıslanmış, titrek bir dudaktan döküldü, binlerce defa. Yalan bir sevgiye kanıp, kaç ananın kalbi paramparça edildi yeryüzünde? Kaç ana bayramsız, kaç ana kandilsiz, kaç ana anneler günsüz bırakıldı? Sabahleyin çalınacak kapısının sesini beklerken, bitmek-tükenmek bilmeyen sabır ve umuduyla, kaç ana kör, sağır ve dilsiz bırakıldı? Ha bir de sevgisiz.

“Babamın bir atı olsa binse de gelse, annemin yelkeni olsa açsa da gelse” diyerek hem ağladı, hem gelin gitti kızlar. Kırmızı duvağın altında dökerken gözyaşını, anacığının buğulu gözlerini aradı, kınalı elleriyle yine kızlar. Çayda çıra yanıyordu çevresinde, yanarken bir çift yürek, titreyen mum alevinin çağlayan kırmızısında.

“Sordum sarı çiçeğe, annen-baban var mıdır; çiçek ey der derviş baba, annem-babam topraktır” derken Koca Yunus; asırlar sonra da ışık oluyordu bu yazıların yazarına. Bir sarı çiçeksek şayet biz, Yunus’un sevgi dünyasından nefes alan; Yunusça yaşamak lazım, Yunus’tan arda kalan. Aydın ve sevinçtir, çiçeğin sarısıyla, yaprağın yeşiline, çıkmaz mührünü koyan.

Yazarın notu: Yeryüzündeki tüm annelerin, mukaddes ana yüreklerinin anneler gününü kutluyorum.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..