Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '07

 
Kategori
Dünya
 

Şeker bile yiyemeden ölen çocukların çığlıklarının hissedildiği bir dünyada yaşıyoruz...

Şeker bile yiyemeden ölen çocukların çığlıklarının hissedildiği bir dünyada yaşıyoruz...
 

6/8/2007
Nagazaki'de, Hiroşima’da şeker bile yiyemeden ölen çocukların çığlıklarının hissedildiği bir dünyada yaşıyoruz...

“Bundan 62 yıl önce bugün yerel saatle 08.15'te, ABD Hava Kuvvetlerine ait "Enola Gay" adlı B-29 bombardıman uçağı, Japonya'nın Hiroşima kentine "little boy" (küçük çocuk) adı verilmiş bir atom bombası attı. İnsanlık tarihi boyunca ilk kez Hiroşima'da kullanılan ve 15 bin tonluk TNT’nin patlayıcı gücüne eşdeğer bu atom bombası, resmi kaynaklara göre 140 bin kişinin ölümüne, onbinlerce insanın da radyasyondan ağır şekilde etkilenmesine neden oldu. Kentin yüzde 60'ı haritadan silindi, kent üzerinde 13 kilometrekarelik bir radyasyon bulutu oluştu.

Hiroşima'ya bomba atılmasından üç gün sonra, 9 Ağustos 1945'te, bu kez Nagazaki kentinin insanları atom bombası ile tanıştı. Amerikan “Bockscar” isimli B-29 Superfortess uçağı, "Fatman" (Şişman Adam) adlı ikinci nükleer bombayı Nagazaki semalarından kentin üzerine bıraktı. Patlama gücü 21 bin tonluk TNT’ye eşit olan "Şişman Adam", ilk anda 100 bin kişiyi öldürdü. “

Neden sorgulamamaya ikna oluyoruz?

Çözüm olabilecek binlerce yol, beklemek ve başka alternatifler varken, bir anda yüz binleri öldürecek yeni bir bombayı bir ülkenin tepesine bırakabilen bilimsel, askeri ve siyasi caniliği neden sorgulamaktan vazgeçiyor ve unutuyoruz?

Dünyayı daha önce olmadık bir vahşete sürükleyen bu askeri kararı hangi nedenle olursa olsun alanları, bu bombayı yaratanları, üretenleri ve dünyanın tepesine bırakanları neden deneyimlerimizden çıkarmayı tercih ediyoruz?

“Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler!” diyen şairi geleceğe yönelik bir öneri sundu diye mi dikkate almıyoruz?

Şairi rahatsız edip o şiiri yazdıran duygular sadece onda mı mevcut?

Güçlü, büyük ve tek olana itaat gibi gen kodlarımızda bir saçmalık ve kod yanlışı mı var?

Bugün Amerikan gerilemesinin, arsızlığının tek ve en büyük kalmasının ardında o güne duymadığımız tepkilerin yattığını, ona deneyim olabilecek ağır bir tepki gelene kadar benzer yok oluşların dünya haklarına sunulacağını neden kabul etmiyoruz?

On bir eylül saldırısı gibi bir saldırının ardından, dünyayı kendi halkına ve başkalarına zehir eden haklı sorgulamayı neden bizler yüz binlerin ölümünden dolayı geri çeviremiyoruz?

O, cehennem gününü filmlere çevirerek üstüne para da kazanan zihniyeti neden içsel dünyalarımızda mahkum etmekten vazgeçiyoruz?

Amerikan kimliği taşıyan bütün vatandaşlarının toplamda gereksiz, abartılı tüm yok edişlerinin gen kodlarının sorumluluklarını taşıdıklarını neden onlara hissettirmiyoruz?

Onlar ne düşünürse demokrasinin o demek olamayacağını aklıselim toplumlar olarak neden onlara anlatamıyoruz?

Her yıl askeri harcamalarına ayırdıkları yüz milyarlarca dolar paraya ilave olarak, halkların kendilerini savunmak adına bütçelerinden ayırdıkları milyarlarca doları da ilave ederek oluşturdukları dev savaş makinesini neden yasal ve tek egemen saymaya devam ediyoruz?

Nagazaki ve Hiroşima’da büyümeden ölen çocukların genlerindeki korku yüklerinin bugünlere taşınmasına, Vietnam’lı çocuklardan Irak’lı çocuklara, Bosna’lı çocuklara kadar bütün savaş makinelerinin tek bir deneyim merkezinden geçtiğini neden unutuyoruz?

Bir savaş oyunu similasyonunun sessiz erleri olmak bir deneyim olabilir. Bunu kabul edebilirim. Her koşulda ve her anlamda barışı gerçekleştirmek bugün mümkün olmayabilir, karşımızdaki bizi öldürmeden biz onu haklayalım öykülerinden bir tarih te yazmış olabiliriz, ama gereksiz ölümleri unutmak konusunda sözleşmek niye?

Ben hala Nagazaki de, Hiroşima’da şeker bile yiyemeden ölen çocukların çığlıklarının hissedildiği bir dünyada yaşadığımızı düşünüyorum. Onların ruhlarını rahatlatacak, bir gen atlaması ve bugünün iyileştirilmesini göremiyorum.

Bugünü çözmez ve unutmaya devam edersek daha birçok çocuk şeker bile yiyemeden bize deneyim olmaya devam edecekler.

Ben unutmak istemiyorum.

O bombaya eli değen hiçbir bilim adamını, bombanın atılış kararını veren hiçbir siyasiyi ve o bombayı askeri çözüm olarak sunup bunu uygulayan hiç bir askeri ruhsal dünyamdan çıkarmıyorum.

Onlar, mutlaka çocuklar üzerinde deneyecek yeni bilimsel bomba planlarını ve çalışmalarını sürdürüyorlardır. Siz de savaşsız deneyimler arzu ediyorsanız o çiğ ruhları ruhsal dünyanızın bir bölümüne hapsedin. O gün yapılanlar normalmiş ve gerekliymiş gibi davranmayın.

Hiçbir çocuk ölümü normal ve zamanında değildir çünkü…

Ekrem Pehlivan


 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..