Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '07

 
Kategori
Yolculuk
 

İnecek var son durakta

İnecek var son durakta
 

Hayat otobüsüne bindiğim o gün nerden bilebilirdim yolun beni nereye götüreceğini… Direksiyon benim elimde değil di ki… Sadece bir yolcuydum ben… Bir yolcu…Hepiniz gibi…

Gece gündüz… Yağmur çamur dinlemedik bir ömür boyunca… Az gittik, uz gittik… Nice dağlar, nice tepeler aştık… Gün oldu yağ gibi kaydı altımızda yol… Gün oldu sarstı, yordu… Yemyeşil ağaçlar yarenlik etti kimi gün… Kimi gün kıraç araziler…

Ne çok yüz geçti gözlerimin önünden…İrili ufaklı…Çekik bakışlı… Uzun sivri burunlu… Gülünce belirginleşen gamzeleriyle akça pakça kızlar…Babayiğit, sıksa taşın suyunu çıkaracak delikanlılar… Yanık tenli, koca memeli, başı yaşmaklı, çalışkan, çilekeş köylü kadınlar… Başlarında kasket, pala bıyıklı, kıraathanelerde pinekleyen erkekleri… Lüks salonlarda tango yapan çılgın gençleri… Yumuşacık, değerli taşları taşıyan ince, uzun parmakları…Kim şık, kim rüküş yarışındaki süslü kadınları… Bir eliyle şiş göbeklerini okşayan, diğer eliyle geğire geğire dişinin arasına sıkışmış et parçasını çıkarmaya çalışan zengin adamları…Kırdığı soğanını bir parça tuza banıp da kuru ekmeğine katık eden nicelerini… Neler gördü bu gözlerim neler..

Kul hakkı yemenin günah olduğuna aldırmadan yapılan haksızlıklara da tanık oldum kimi gün..Hatta hakkı yenen ben de oldum gün geldi…Belki de hak yiyen bilmeden… Pişmanlıklarım yaktı yüreğimi… Yapmak isteyip de yapamadıklarım, gün geldi intikam alırcasına benden, tek tek kaktı başıma hatalarımı…Yargıladı insafsızca…İçimde kalanlar haykırdı avaz avaz… Üzüldüm… Elem yerleşti tam şurama… Ne ağırlıklar taşıdı bu omuzlarım… Sırtımdaki kambur onun eseri…

Aldırmadan yokuşlara, taşlı topraklı yollara ilerledi hep hayat otobüsü son sürat… Köşeyi dönünce hayatımın akışının değişeceğini nereden bilebilirdim…Senin de o otobüse bineceğini…Dünyaların benim olduğu gündü, o gün… Sevinç almıştı artık üzüntülerimin yerini… Geçtiğim mekanların, yolların bir önemi yoktu artık…Artık sadece sen vardın… Ben razıydım bu yolda dikenlerin, çakılların batmasına ayağıma, kanatmasına… Güneşli günlerdi bana kucak açan… Senin gelişinle anlam buldu soluk alıp verişim… Hoş geldin hayatıma yol arkadaşım… Gelişinle ışıl ışıldı gökyüzü… Kulaklarıma varıyordu mutluluktan ağzım… Bunu nasıl yapıyordun, bilmiyordum ama senin yanında o kadar mesuttum ki… Saadet dedikleri bu olsa gerek… Seninle olmak ne güzeldi…Zaman akmasın istedim… Tüketmesin günlerimizi… Doyasıya yaşayalım hayata dair ne varsa seninle, birlikte yaşlanalım… Söz dinlemedi zaman kayboldu gitti günbegün… Daralttı bize ait özel anlarımızı…Ellerimin arasından kaydı gitti…Aldırmadan itirazlarıma aldı götürdü seni benden…

Zamandan geriye kalan öyle zengin ki… Say say bitmez…, Yok olan insanlar, değişen yüzler, kırışıklıklar, her bir yüz kıvrımına sıkışıp kalmış deneyimler… Albüm sayfalarında birkaç solmuş resim… Hatıra defterimde el yazın… Belleğime kazınmış o anlar cirit atıyor durup durup da zıplatıyor yaşlı kalbimi köşesinden…Zaman hayırsız çıktı yol arkadaşım… Kapattı kapılarını yüzümüze bir bir… Hatıralar köşelere sıkıştı…Kendimi yargılamam, hesaplaşmam eskiyen yıllarla bu yüzden belki de… Onu haklı kılmak için… Az kalan zamana sığınıp deneyim kazandık deyişim…

İlerliyor hayat otobüsü…Durmadan yer değiştiriyorum…Bir koltuktan kalkıp diğerine oturuyorum sıkıntıdan…Kah uyukluyorum, kah cin gibi ayaktayım.Oyalanıyorum işte biraz onunla, biraz bununla… Yalan dünya da yapılacak başka ne var ki…

Dostlarım, düşmanlarım el sallıyorlar görüyor musun… Hayal kırıklıklarım… Birazı gerçekleşmiş düşlerim… İçimde kalanlar… Yan gelip yatanlar… Yüreğime saklanan sırlar...Mühürledim dudaklarımı sonsuza kadar…

Ne ayrılıklar mesela, ne kavuşmalar… Her ikisinde de neden göz yaşı dökerler sarılırken birbirine insanlar… Sen biliyor musun?

Nasıl sevgi büyütür insanoğlu yüreğinde… Nasıl kinlenir aynı kalp… Nedendir bu keçi inat…Bu kısa yolculukta değer mi sen ben kaygılarına pabuç bırakmaya…İzin verilir mi menfaatlerin çatışmasına…

Bu kez sensiz ilerliyor hayat otobüsü… Nasıl ummadığım bir anda tek başıma bindiysem hayat otobüsüne, aslanlar gibi başı dimdik tek başıma ineceğim son durağa geldiğimde… Yaşayacaklarımı seçme şansım yoktu … Öyle gözükse de… Sadece yaşamaktı benim yaptığım şey… Olmam gereken zamanlarda, olması gereken yerlerde, tanımam gereken kişilerle tanıştım… Kısmet olmadan dayak bile yenmezmiş ya… Demek seninle tanışmak da varmış kısmetimde…İşte bu kısa hayat yolculuğundan geriye kalan en büyük mutluluğum seni görmek, seni tanımak… En zoru ise ayrılmaktı senden…

Sen köşeyi dönünce inmiştin otobüs…Her yolun bir sonu var demiştin uzaklaşmadan hemen önce gözlerimin önünden…Yolun sonu… O gün gelip çattığında kapıma, çaresiz ben de ineceğim son durakta… Yaşadıklarım yanıma kar, geri de bıraktıklarım ise tatlı bir serüven olacak beni tanıyanlar için…

Hazırlıklıyım ama uzun zamandır… İçimi kemiren ne varsa atacağım cadı kazanına… Bir iksir kaynatacağım daha olmadı… Aktarmalı gideceğim cennet denilen o büyülü mekana başka bir otobüsün şoför mahallinde… Tertemiz geleceğim sana… Kavuşacağız yeniden o patikada….Bekle beni yol arkadaşım…

" Resim alıntı "

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..