Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '06

 
Kategori
Beslenme / Diyet
 

Yaz başında verir kış başında alırız

Yaz başında verir kış başında alırız
 

Biz bu işi hep yaparız değil mi? Yaz yaklaşırken her birimizi bir telaş alır. Kıyafetler, kışın olduğu gibi vücudumuzun kilolu bölgelerini saklayamayacağı, ondan da önemlisi deniz mevsimi açılacağından bu göbek ve basen denilen yaramaz çocukların alıp başlarını gitmelerinin bizi hiç de memnun etmeyeceği düşünceleri ile acil kilo verme programlarından medet umar hale geliriz.

Doğru ya da yanlış, bilinçli ya da ezbere, şu ya da bu şekilde herkes kendince bir miktar kilolarından kurtulur. Yaza girer.

Denizle, tatille, şortla, atletle geçen güzelim yaz günleri elbette ki gün gelir biter. Yaz sonuna doğru hafif hafif gevşetmeye başladığımız diyet programlarımız; sonbaharla birlikte havaların yavaş yavaş soğumasıyla tam anlamıyla yerle bir olur. Nasıl olsa önümüz kıştır. Börekler gelir tatlılar gider.

Bu durumun teknik olarak tanımı; “yoyo döngüsü”dür. Yani sürekli olarak bir alınıp bir verilen yüksek miktarlardaki kilolar, buna bağlı olarak metabolizmada ortaya çıkan zararlı sonuçlar ve istenmeyen bir dolu netice. Bu durum tam anlamıyla bir kısır döngüdür. Ve metabolizmadaki bu dengesizlik insan sağlığı açısından son derece tehlikelidir. Hatırlarsanız, bu sayfalarda daha önceleri kaleme aldığım çalışmalardan birinde, bir diyet yazısına “lütfen diyet yapmayın” sözleri ile başlamıştım.

Kazanılması mutlaka elzem olan üç temel alışkanlık var: Düzenli egzersiz, az yemek, un-şeker-tuz-yağ’dan kaçınmak. Düzenli egzersiz yapmak ve hareketli bir yaşam sürmek bu işin olmazsa olmaz kaidesi. Her gün, düzenli olarak, yarım saat bile olsa tempolu yürüyüş yapmanızın size inanamayacağınız kadar çok olumlu getirisi olacak. Bunları teker teker saymayacağım, defalarca da yazıldı, söylendi zaten. Lütfen; evinizde koşu bandınız varsa evinizde, size en yakın olan koşu parkurunda, sahilde, kırda, derede, tepede, her nerede daha çok mutlu olacaksanız orada yürüyüş yapınız. Bunu bir alışkanlık haline getiriniz. Hayatınızın bir parçası yapınız. Sevdiğiniz bir müzik eşliğinde, batan günün kızıl güzelliğini seyredip, denizin mis gibi iyot ve yosun kokusunu içinize çekerek yapacağınız bir yürüyüşün metabolizmanıza kazandıracağı yüzlerce olumlu getirinin yanında müthiş rahatlamış, dingin bir ruhunuz da olacağını hiç ama hiç unutmayınız.

Az yemek, çok sihirli bir formül. Ne yerseniz yiyiniz. Ancak az yemelisiniz. Ne kadar az yerseniz mideniz sonraki öğünde daha az acıkacak, daha az yiyeceğe ihtiyaç duyacaktır. Mide kasları son derece elastik yapılardır. Yedikçe yersiniz. Az yedikçe de daha az yeme ihtiyacı hissedersiniz. Aynen yukarıdaki gibi burada da bir kısır döngü var değil mi? Midenin doyduğuna dair mesajını beyindeki sinir merkezine göndermesi biraz zaman alır. O nedenle hızlı yemek yemeyiniz. Yemeklerinizde sevdiklerinizle sohbet ortamı yaratınız. Yemekte konuşmak günahtır gibi safsatalara sakın ola ki aldırmayınız. İslam Peygamberi, sofralarında çok derin sohbetler edermiş, bunu da biliniz. Mideniz doyduğu halde beyin o mesajı almadığı için açlık duygusu yaşıyor olabilirsiniz, mideniz ile beyninize iletişim kurmaları için zaman tanıyınız, yavaş ve sohbet ederek yiyiniz. Sofranızı bir saadet ortamına dönüştürmek için yapılabilecek o kadar çok şey var ki mesela masanıza çiçek koyarak başlayabilirsiniz.

Gelelim üçüncü temel kaideye. Üç beyaz ve yağdan kaçınınız. Unun, şekerin ve tuzun fazlasının size hiç ama hiç faydası yoktur. Tam tersine bu üç kafadar bizlere kilo olarak, kalp-damar hastalıkları, kanser türleri, erken yaşlanma, erken bunama gibi aklıma ilk gelen ama daha gerisi çok kuvvetli bir dizi problemler zinciri şeklinde hayat kalitemizin konforunu bozucu canavarlar olarak geri döneceklerdir.

Yemeklerinizde, salatalarınızda kısacası mutfağınızda mucizevi zeytinyağı dışında yağ kullanmayınız. Margarinlerin adını bile anmayınız. Zeytinyağı, vücuda zarar vermesinin aksine son derece faydalı, kandaki iyi kolesterolü yükseltme, damar ve mide çeperlerini besleme, hücre yapıtaşlarını onarma ve gençleştirme gibi daha pek çok yararları tıbben de tescil edilmiş, ilahi bir gıda. Lütfen zeytinyağı ile dost olunuz, bu aziz toprakların binlerce hazinesinden biri olan zeytin ve zeytinyağından faydalanmak konusunda Tanrı’nın bizlere sunduğu bu büyük fırsatı görmezden gelmeyiniz.

Bunların dışında; hazır gıdalardan, fast food tarzı beslenmeden, kızartmalardan, katkı maddeli yiyecek ve içeceklerden, gazlı ve alkollü içeceklerden, hareketsiz yaşamdan, stresten, inançsızlıktan ve güvensizlikten uzak durunuz. Her neye inanıyorsanız bu inancınızı güçlü ve sağlam tutmanın yollarını sürekli deneyiniz. İnanç, ruhun en önemli besleyicisidir.

Bugünlerde ramazan ayının ilk yarısını bitirdiğimiz günleri yaşamaktayız. Özellikle oruç tutanların yukarıda anlatmaya gayret ettiğim yaşam tarzını tam olarak uygulamaları biraz zor olacaktır. Gelin yaklaşmakta olan bayramı kendinize milat kabul edin. Bayramdan sonraki ilk hafta düzenli yürüyüşleri, dengeli ve ölçülü beslenme tarzı ile hayatımızın geri kalan bölümünün en mutlu ve sağlıklı ilk günleri olsun. İnanın bunları yapmak hiç de zor değil. Yeter ki isteyelim.

Verdiğiniz kilolardan, açılan nefesiniz ve dengelenen ruh sağlığınıza kavuştuktan sonra neden daha önce böyle yaşamıyormuşum diye hayıflanacaksınız. Çevrenizde yanıp-dönen ne varsa, her şeye en olumlu tarafından bakmaya başladığınızı fark etmeniz çok az bir sürenizi alacak. Mutlu olacaksınız.

Bence mutlu olmak için, bu kısacık hayattan zevk alarak geçip-gittim diyebilmek için bunları yapmaya çok ama çok değer. Ne dersiniz? Haydi hayata değer verelim.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..