Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '08

 
Kategori
Anılar
 

Tanju Okan

Tanju Okan
 

Tanju Okan


Turizm ve Otelcilik Lisesi'nde ilk yıldan itibaren her yaz staj yapma zorunluluğu vardır. Bu stajlar okulun seçtiği ve öğrencileri yönlendirdiği otellerde yapılır. Bazen de bayram ya da özel günlerde kısa süreli stajlara gidilir.
Yaşım 15’di ve okuldaki ilk yılımdı. Henüz yaz dönemi gelmemiş ve ilk stajıma gidip neyin ne olduğunu öğrenmemiştim. O tarihlerde İstanbul’da Hilton’dan sonra bir de beş yıldızlı Tarabya oteli vardı. Bayramda Tarabya oteline okuldan stajyer öğrenci gönderileceğini öğrendiğimde hemen talip oldum. Ve hayret! Okul müdürlüğü onay verdi. Çok heyecanlıydım. Hayatımda hiç beş yıldızlı bir otelin içine girmemiştim.
Bayramın ve stajımın ilk günü;

Heyecanlı ve ürkmüş bir çaylak olarak girdim otelin personel kapısından içeri. Restoran şefinin kısa konuşmasıyla üç günlük stajdaki görevimi öğrenip bana verilen kıyafeti giydim ve çay salonunda yerimi aldım. İşim çok kolaydı. Beş çayına gelen konuklara çay ve pasta servisine çıkacaktım. Bütün hazırlıklar bitmiş, büyük yuvarlak masalar insanlarla dolmuştu. İşinin ehli olan bir garson elinde şık bir termosla salonda çay servisine başladığında ben de hemen yanında, elimde büyük bir tabak içindeki dilimlenmiş çikolatalı pastalar ile hazırdım. Önce garson çayı fincana dolduruyor, o çekilince ben masaya yanaşıp elimdeki tabaktan maşa ile bir dilim pasta alıp çayın yanındaki tabağa koyuyorum. Bu kadar basit yani… Ve sahnede Tanju Okan şarkı söylüyordu.
Artık gözüm sahneye mi takıldı, aklım şarkıda mı kaldı bilinmez. Elimdeki pastayı tabağa ulaştıramadan, en şık kıyafetlerini giyip beş yıldızlı otele beş çayına gelmiş o hanımın kucağına şaaap diye düşürdüm. Yanımda çay servisi yapan garson bir anda taş kesildi. Kucağında pasta olan hanım ayağa fırlayıp bağırmaya başladı. Masada her kafadan bir ses çıkıyordu. Bu arada ben ne mi yapıyordum? İşte onu hatırlamıyorum… Belki de Tanju Okan’a bakıyordum. Çünkü o patırtı anında müzik durmuş, Tanju Okan da bana bakıyordu. Salondakilerden bir farkla, gülümseyerek bakıyordu.
Birilerinin kolumdan çekip beni salondan çıkardığını, personel odasına götürüp sakinleştirdiğini, “Olur böyle şeyler, dert etme” türünden bir şeyler söylediğini hatırlıyorum hayal meyal.
Bayramın ve stajımın ikinci günü;

Heyecanından ve ürkmüş halinden eser kalmamış tecrübeli(!) biri olarak girdim otelin personel kapısından içeri. Aynı restoran şefinin yine kısa bir konuşmasıyla artık servise çıkarılmayacağımı ve geri planda kalacağımı öğrendim. Beş çayı süresince bir kat yukarıdaki depodan, aşağı çay salonuna pasta taşıyacaktım. İşim çok kolaydı. Yine salon dolmuş, müzik başlamış, servis bütün hızıyla devam ediyordu. Sahnenin hemen yanında kalın kadife perdeyle önü kapatılmış olan merdivenlerden yukarı çıktım. İki elime verilen iki büyük tepsideki toplam 60 dilim çikolatalı pastayı aldım. Merdivenlerden inmeye başladım. Son üç basamak kala topuğum merdivene takıldı ve…
İki tepsi dolusu pasta kadife perdeye doğru benimle beraber uçtu. Perde savruldu, pastalar sahneye saçıldı. Kendime geldiğimde yine müzik durmuş, salondaki gülme sesleri had safhaya ulaşmış ve ben pastaların içinde sahnede yatıyordum. Başımda Tanju Okan yine gülümser bir ifadeyle bana bakıyordu.
Sakin sakin elini uzatıp beni pasta yığınının içinden kaldırdığında salonun arka taraflarında oturanlar olayı daha iyi seyredebilmek için ayağa kalkmışlardı. O salondan çıkarken hatırladığım son şey ise Tanju Okan’ın mikrofonu eline alıp hala gülmeye devam edenleri azarlamasıydı.
Bayramın ve stajımın son günü;

Heyecanından eser kalmamış, tırsmış bir kedi yavrusu gibi girdim otelin personel kapısından içeri. Restoran şefinin konuşması bu kez gerçekten kısa sürdü. Otelin Fransız müdürünün beni odasında beklediğini söyledi.
Müdür de oldukça kısa bir konuşma yaptı. Bir daha otelin civarında dolaşmamam kaydıyla okuluma çok iyi bir referans yazacağını ve varlığımı unutmaya çalışacağını söyledi. Güzel bir anlaşmaydı, hemen kabul ettim.

Sevgili Tanju Okan, benim hayatla mücadelemin başlarında, en güzel anılarımda yer aldın ve hiç unutulmadın. Mekanın cennet olsun.

 
Toplam blog
: 61
: 2350
Kayıt tarihi
: 24.01.08
 
 

17 yaşımdaydım yazmaya ilk başladığımda. Dünyayı tanımaya çalışırken kendimi de tanıdım zaman içinde..