Elini uzat önce, elini sıkıp sana merhaba demeyi özledim... Sonra karşına oturmayı, defterimin arasından telaşla çıkardığım, dörde katlanmış bir mektubu, eline uzatmayı özledim... Mektuba yazdığım..
Yağmur, damlalarıyla sokaklşarı süslüyor rüzgâr eşliğinde...Yine ardına kadar açık, penceremin krem rengi, çiçekli perdesi... Oturmuş yağmura kulak veriyor, biraz ürperiyorum sevgili rüzgârın esin..
Ölüm, uzun uzun susmaktır... Sonra küçük bir fısıltı, ardından birkaç beyaz sözcük Ve bir ses duyumuyla, yeniden başlar hayat... Küçük adımları birleştirdiğinde kocaman bir geçmiş bulursun ellerind..
Sakın ansızın gitmeSakın ayrılma yüreğimden.Hep kuytusunda kalbiminHep yağmurlu bir günün bir yerindeBenim sol yanımda dur...Sakın ansızın gitmeSakın sen de bitme...Kocaman..
Başıboş mesafelerdeSıradanlaşıyor gözlerinSeni çizdiğim gökyüzü küskün...Serseri adımlarla yüzdürdüğüm kayıkYorgunluğunu eflatunla gizlerkenÇocuğun gözlerindeki yıldızlar üzgün...<..
Anladım, yok sınırları aşkınYıkıntılar arasında yangın duruyor...Kül olmaktan korkupKaçsam da soğuk bir ırmağa, Bir yanım yangını özlüyor...Sınırsızca çoğalıyor aşkBir yanım
Yıkıntılar üzerinde ses veren bir arya her mevsim, Ankanın hangi masalda varlığa büründüğünü seslendiriyor...Karlar üzerinde narinAnkanın külden kanatlarıVe ateşle suyun aşkının aryası..
göreceler içindebir kayıp kentharabe mibelki...sol yanıma dokundumacıkmış bir martı yavrusuçığlık atımıyla içimde kavruldu.korktum öncetünel ne renktibilmeden
Bir deli uğultu... Gerçekten bu mu arta kalan tek şey... Gerçekten, aşkın sonundaki, o son perde, o son çırpınış... O güçlü haykırışlar, fısıltıya gizlenen çığlıklar, geceye yüklenen sızlanışlar...
Yarım kaldım, mutlu musun adam?Ağlıyorum, ağlamayı taş ne bile adam?Değer biçtim bir bilinmeyene, Sen bunu anlaya kadarDünya göçer be adam...Taş karşısında taş gibi duran yürek