Ding-dong, ding-dong... Saat gece yarısını haber veriyor, herşey eski haline dönüyor, aarabalar kabağa, atlar farelere ve ben ocağın başına dönüyorum küllerin arasına .. Külleri karıştırmaktan, b..
Oysa: en yaralı yerinden öpmeye gelmiştim yaralarımı gösterip... Kavak, rüzgar ve gün fısıldıyor, ışık ses ve gölge denizin diliyle bakakalıyor... Ben çayırlarda koşuşturduğum çocukluğuma takıl..
Buzbeyazı kuşkular hatırlatan kuşlar saklanır, sonlanmasızca başlayıp sönmeden sürdürmek istediğimiz o haritalara. Renklere yatırılan gecikmiş alizeler geri dönecek ve usulca uslandıracak yarayı.-İns..
İnsanları tanımadan, gereğinden fazla değer verdiğimi söyler yakın dostlarım ve bu huyuma da kızarlar... Yavaş yavaş tanımak yerine onlar gibi, tam tersi davranırım... Çünkü maskeleri de tanımak gib..
Bir arkadaşımla ateş yakıp alevlerin dansı, ışığı eşliğinde sohbet ediyoruz... Evet sohbet konumuz insanın kendisi , biz yani... Hayal kırıklıkları, arkadaş-dost sanılanın, bıraktığı incinmişlikler..
Amansız cömertlikte sabahın özgül serenomisisuya değiyortanrı buyruğu tutkularçocukluğumun sarnıçlarından çıkıp geliyorsuyu kirletilmiş değirmenlerden korunarak...İçimde bir te..
Şiir; sezgili ve ezgili olabildiği kadar doğanın ve insanın kılcal damarlarında dolaşarak imge hücrelerini alımlama kanallarımızda parlatan, bilincimizde patlatan bir sanattır. “parlatma” ve “patla..
Kum: Bir savana düşü ki papatya tarlasının özlemine girip ansızın beyazlıklarını sunuyorlardı coşkuyla... Bekleyen çocukluğum! Renklerin kırılma noktasında babaların gittiği yerde o alkım... Uyan..
Nazenindik birlikte Ayın kızıllığından öpen Antigone direnişiydik! Renklerin anahtarıydık! Aynı gölde yıkanan Bir fısıltıydık Varla yok arası... İmkansızlığa yen..
Kanatların kanardı Yaralarımı unuturdum ben de Damarlarından öper Sana iyileşirdim... Gül yaprakları toplar sürerdim Boynuna... Beni unutmayan yabancı olacaktın ..