çubuktan insanlardı tek çizebildiğim. gidince; on parmağımda on ressam on -larca kelime nasıl anlatırım seni bir bilsen…
Her şeye TEK diyerek yola çıktılar ya şimdi kuvvetler ayrılığı diye bir şey yok ortada, üstelik muhalifler birlikteliği de yokken… Yasama, yürütme, yargı paçal yapıldı. Ortaya karışık bir c..
kırk sekiz… kırk dokuz… elliii… önüm - arkam sağım - solum ayrılık… hiç sobelemeyeceğim yeter ki bi kımıldasın
Yine hesap peşindeler… O çıkarsa kim geçer, o geçerse ne olur… Daha start verilmeden koşu başladı… Hangi koşu mu? Tabi ki de Cumhurbaşkanlığı koşusu… Bu yıl malumunu..
“kim örter ki üstünü... yara almış bir defa kâğıttan gemilerim ruhum eskisi gibi değil… sevişmelerim… onlar, onlar da öyle ne kadar çok elektro şoktan geç..
Korkağım bu günlerde hem de çok korkak... Öpücükle sevdiğimi öldürecek kadar... Kimileri cesurca bulabilir bu halimi ama korkağım hem de çok... Şimdi böyle deyince zihnim nasıl da oynuyor o “ölüm” ..
Şarkılar yalan… Notalar… Sözler… Sen giderek pes’leşen bir gamın içerisinde sekizinci notam olarak duruyorken, sesim çok yavan… Günlerden, sen... Ayrılıklardan, sen..
Bazen çok seviyorum kendimi Bazen, hiç… Bazen sıksam limon soylu dünyayı, suyunu çıkartacak gibi oluyorum. Bazen, hiç… Bazen çılgınlar gibi yazmadan duramıyorum…..
Şimdi her kelime az gelir… Berkin gitti… Yürekte tanıdık bir yangın… Artık o hep 15’inde… Gezide yitirdiğimiz abilerinin yanında… Son cümlesi annesinin hala ..
Sadece şu kadar söyleyebilirim… Yıl 1963… Aylardan Aralık… Şöyle bir davetiyeyle, “Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin ağaç dikme gününe teşrifinizi saygı ile rica eder” binlerce kişi..