Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ocak '18

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dost

Dost
 

Günlerden sıradan bir gündü, sıradan bir cumartesi. Aslında pek te sıradan sayılmazdı. On beş gün sonra ilk defa cebinde bir elli lirası vardı. Bu kez eve parasız gitmeyecekti. Gerçi bulduğu bu parayı da her zaman yanına gittiği arkadaşından borç almıştı. Ona yüzü kalmadığından para isteyemiyor ama tam bir zor gün dostu olan Ali, cebine parayı zorla sıkıştırıyordu. Sonuçta parası vardı.  Gerçi evde her şey bitmiş tükenmişti. Sadece 50 TL ile neler alabilirdi ki. Onu da bilmiyordu. Ama tamamen parasız eve dönmekten çokta iyiydi.

Sekiz aydır tam sekiz aydır işsizdi. Daha önce işsiz kaldığı olmuştu ama hiç bu kadar uzun süreli olmamıştı. Bir de üç aydır ödeyemediği yakıt parası vardı. Gerçi yakıt parası kömürcüye ödenecekti ama yönetici birebir takip ediyordu ve listede üç aydır ödemeyen bir tek kendisi vardı. Allah’tan yönetici Mehmet Bey kendisinin eski dükkân komşularındandı ve kendisinin varlıklı zamanını da iyi bilen birisiydi. Ayrıca o iş sahibi olduğu dönemde çok iyi bir müşterisiydi de. Ondan aldığı toptan malları perakende satardı. Ve şimdiye dek Mehmet Beylere hiçbir ödemesi aksamamıştı. Çok şükür şu anda yakıt parasını saymazsak yöneticiye başka hiçbir borcu da yoktu. İyi ki yönetici Mehmet Bey dedi, içinden. Biraz daha rahatladı.

Hava oldukça soğuktu. Akşam olmaya başladığından daha da soğuyordu. Elli lirayı bozdurmadan eve götürebilmek için yürüyerek eve gidiyordu. Otobüs parasına bile kıyamamıştı. O para ile yarın eve yiyecek almak zorundaydı. Zaten çok uzakta sayılmazdı. Arkadaşının iş yerinden ev tempolu yürüyüşle en fazla yarım saat sürüyordu. Ama bu soğuk yok mu soğuk? Rüzgârla soğuk karışınca adamın yüzüne bir tokat gibi çarpıyordu. Özellikle kulakları çok üşümüştü. Elleriyle kulaklarının ısıtmaya çalıştı, ovaladı. Paltosunun yakasını daha bir kaldırmaya çalıştı. Geri ellerini cebine sokup, yürümeye devam etti. Allahtan yürürken kafası meşgul olduğundan nasıl yürüdüğünü anlamıyordu. Bir baktı ki  yolun çoğu gitmiş azı kalmıştı.  Ah birde yakıt parasını verebilse o listeden adını sildirebilseydi bu Pazar nasıl rahat geçecekti. Gerçi geceleri atıp tutmadan, salonda sabaha dek düşünerek oturmadan doğru dürüst uykuda uyuyamıyordu aylardır. Bu uykusuzluk ve bu işsizlik, parasızlık beni depresyona sokacak diye çok korkuyordu. Babası yıllar önce bir depresyona girmiş ve hala atlatamamıştı. Eve kapanmış, hayata küsmüş ve kimseyle konuşmazdı. Ya ben de babam gibi olursam diye çok korkuyordu.

Neyse sonunda eve vardı. Her türlü soruna karşın huzur bulduğu tek yere eve kavuşacaktı. Dış kapıdan içeri girdi. Apartmanımız ne kadar temiz dedi. O kadar yaprak dökülmesine rağmen görevli Coşkun, bahçeyi günde en az iki kere temizlerdi. Çok iyi bir görevliydi. Halk deyimiyle kapıcıydı. Ona karşı her kese olduğu gibi değer verir, her gördüğünde halini hatırını sorardı. O da kendisine saygıyla yaklaşırdı. Kısaca araları iyiydi. Apartman kapısına gelince anahtarını çıkarttı ve kapıyı açtı. Asansöre binmeden birden gözü yakıt listesine çevrildi. Listeden adı silinmişti. ‘’Helal olsun Mehmet Bey’e eski günlerin hatırına daha fazla mahcup olmayayım diye listeden adımı silmiş’’ diye düşündü. Bu gün ne kadar güzel geçiyor dedi. Önce 50 TL şimdide yakıt listesinden isminin silinmesi. Buruk bir gülümseme ile görevlinin ziline bastı. Ayrıntıyı öğrenip yönetici Mehmet Bey’ e teşekküre gidecekti. Kapıyı Coşkun Açtı. ‘’iyi akşamlar Ali Abi, buyur ‘’dedi. Yakıt param ödendi görünüyor da Mehmet Bey mi listeden adımı sildirdi ?‘’ diye sordu. Birden Coşkun’un yüzü düştü. Ne Mehmet Bey’i abi?. Mehmet Bey sabah beni çağırdı. Aidatı daha ödeyemezsen seni icraya vereceğini ve buraya gücün yetmiyorsa varoşlara taşınsın’’ diye söyledi. Hatta S.ktirsin gitsin dedi. Bu benim çok gücüme gitti. Senin gibi adama yapılır mı bu hareket dedim. İzin aldım öğleden sonra tüm kardeşlerimin yanına giderek 500 Doları temin ettim ve sen göndermişsin gibi yakıt paranı ödedim diye devam etti. ''Buyur bu da makbuzun.'' Ali şaşırmıştı bir yandan yıllardır esnafı olan, müşterisi olduğu Mehmet Bey (artık bey demeye dili varmıyor) bir yandan da sadece birkaç yıldır tanıyan kapıcı Coşkun. Daha fazla dayanamadı, Coşkun’a sarıldı. O sırada gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Çok sessizce ‘’teşekkür ederim, çok teşekkür ederim, dostum.’’ Dedi. Evet, o tam bir kötü gün dostuydu. Dostluk zenginliğe, çok eskiden tanımayla olmuyordu. Fakirken büyük bir yürekle de dost oluna biliniyordu.

 

 
Toplam blog
: 55
: 921
Kayıt tarihi
: 08.07.06
 
 

40 Yaşından Sonra Evet, ben yıllarca okudum, okudum. Ne bulursam, elime ne geçerse. Kırkından sonra..