- Kategori
- Sivil Toplum
Girişimcilik ve Kooperatifçilik

Girişimcilik insanların doğasında var olan ihtiyaçları görme, çözümü için harekete geçme, sosyal ve ekonomik olarak çözümler üretme, bireysel ve toplumsal menfaatler doğrultusunda önderlik etme duygusudur. Bu yönü ile girişimcilik kelime anlamı olarak çeşitli şekillerde tanımlanır. Kimine göre girişimcilik iş kurmadır, yaratıcılık, yenilikçiliktir. Kimine göre liderlik ve örgütlenme yeteneği, fırsatları iyi görme ve değerlendirme becerisidir.
Tarihin her döneminde girişimcilik bilgi ve becerisi olan insanlar toplumda sosyal ve ekonomik olarak ön plana çıkmışlardır. Toplumda düşünceleri ve uygulamaları ile farklılık yaratmışlardır. İnsanlığın gelişimine her açıdan öncülük etmişlerdir. İlk çağlardan günümüze kadar bu insanların girişimleri ile değişimler yaşanmış, sosyal ve ekonomik hayatın her alanında gelişmeler elde edilmiştir.
Girişimcilik günümüzde de adından sık sık bahsedilen bir konu haline gelmiştir. Dünyada artan sorunların çözümünde onların yaratıcılıklarına ve öncülüklerine ihtiyaç duyulmaya başlamıştır. Çünkü sanayileşme ve hızlı şehirleşmenin ardından ortaya çıkan sosyal ve ekonomik sorunlar, işsizlik ve yoksulluk yöneticileri yeni yatırım alanları ve iş alanları aramaya itmiştir. Ülkelerde ve yörelerde artan iç ve dış göç ciddi sorunlar yaratmaya başlamıştır. Bu kapsamda girişimci bireylerin yaratıcı fikirlerine, öncü rollerine, kuracakları yeni işlere ve organizasyonlara olan gereksinim her geçen gün artmıştır. Ülkeler girişimci birey sayısını artırma yolları aramaya, bu amaçla eğitimler yapmaya, girişimcilerin yatırımlar yapmasını teşvik etmeye başlamışlardır.
Bu dalganın etkisi ile ülke içindeki girişimciler yanında yabancı girişimcilerin yapacakları yatırımlara da sınırlar sonuna kadar açılmıştır. Başlangıçta global ve bölgesel ticari aktörler bu fırsatları kendi menfaatlerine çok iyi kullanmışlardır. Sosyal politikalar bir tarafa bırakılarak daha fazla kazanç mantığı içinde yatırımlar yapılmış, halkın sosyal ve ekonomik refahını dikkate alan politikalar adeta unutulmuştur. Ne çevre ne de insan dikkate alınmış, her şey tahrip edilmiş dahası küresel ısınma tetiklenmiş, global kriz ve doğal afetler ile de dünya ekonomisi büyük sarsıntılar geçirmiş ve geçirmektedir.
Pek tabii ki tarihin her döneminde olduğu gibi girişimcilere ihtiyacımız vardır ve olacaktır da. Ancak girişimciliğin ortaya çıkardığı değerlerin toplumsal refaha yansımaması olayın üzücü yanıdır. Dünyada her geçen gün yoksulluğun artması politikacıların ve girişimcilerin üzerinde önemle durması gereken bir nokta haline gelmiştir. Bu durum sosyal girişimlerin ekonomik içindeki etkinliğinin artılmasını gerektiğini dünya gündemine getirmiştir.
Kooperatifçilik de girişimciliğin dallarında biridir. Hem sosyal hem toplumsal olarak bireylerin bir araya gelerek öncü ve kurucu oldukları bu hareket yerel kalkınmada en önemli araçlardan biridir. Ülkelerin kalkınmasında sosyal rolleri kamu dengelerini sağlayan özellikleri kooperatif girişimlerin önemini artırmıştır. Yüzyılı aşan bu hareket yeniden dünyanın üzerinde durduğu bir model haline gelmiştir.
Bugün geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde siyasi kaygılar nedeniyle bazı çevreler tarafından kooperatifler başarısız gösterilmeye ve yıpratılmaya çalışılsa da, gelişmiş ülkelerde kooperatif girişimleri dün olduğu gibi ve bugünde pazarların en etkili gücüdür. Hatta kooperatifler bu ülkelerde kırsal alanda en büyük ekonomik kurtarıcı olarak kooperatifleri görmektedirler. Yerel ekonominin kalbi olarak nitelemektedirler. Çünkü kooperatif girişimleri yerelin gücünü birleştirerek, yerelin kalkınmasına hizmet etmekte, kriz dönemlerinde bile doğduğu toprakları terk etmeyen kuruluşlardır.
Girişimcilik bir ölçüde fırsatları değerlendirmektir. Hiçbir girişimci destek görmediği, şartları zor olan bölgelerde yatırım yapmak istemez. Çünkü yatırımcıların önceliği en yüksek karı elde etmektir. Bu alanlarda ya devlet yatırımları ya da yöredeki insanların kurdukları kooperatif işletmeleri hizmet vermek durumunda kalmaktadır. Bu İngiltere’de, Almanya’da, Japonya’da, Güney Kore’de, Avusturalya’da, Yeni Zellanda’da, Amerika’da ve Kanada’da böyledir. Adı konmasa da ülkemizde de geçmişte böyle yapılmış ve kooperatiflerin yararları görülmüştür. Bugün bu politika terk edilmiş görülse de şimdiye kadar elde edilen deneyimler ışığında bazı bölgelerde yine kamu işletmeleri kurulmasına yine kooperatif işletmelerine ihtiyaç vardır.
Gelişmiş ülkelerde kooperatifler piyasa düzeni içinde kamu menfaatlerini koruyan ve geri kalmış alanlarda çözüm yaratan kuruluşlar olarak görülmektedir. Kooperatifler pazarlarda denge unsuru olarak yer almakta, stratejik alanlarda ülkenin ve toplumun güvencesi olarak düşünülmektedir. Geri kalmış ülkelere yönelik teknik ve ekonomik yardımlarda bile kooperatiflerin aracı olmasına ve o ülkedeki kooperatiflerle çalışmasına destek vermektedirler.
Dünyada yaşanan son global ekonomik kriz sonrasında kooperatifler birçok alanda kurtarıcı model olarak görülmeye başlanmıştır. Kooperatiflere geleceğin iş modeli olarak bakılmaya başlanmıştır. Kooperatif işletmelerin yoksulluğu çözümüne ve toplumsal refaha olan faydalarını dikkate alan BM 2012 Uluslararası Kooperatif Yılının tüm üye ülkelerde kutlanmasına karar vermiştir. Bu yıl çerçevesinde dünyada ve ülkemizde önemli çalışmalar yapılmıştır. BM’ce kooperatifler “Kooperatif işletmeler daha iyi bir dünya kurar” sloganı ile dünyaya tanıtılmıştır. Bu slogan kooperatifçi girişimcilere büyük destek ve güç vermiştir.
Hiç şüphesiz girişimciler toplumsal ve ekonomik gelişimin öncüleridir. Ancak dikkate alınması önemli bir nokta kooperatifçiler de kurdukları kooperatif işletmeleri toplumda fark yaratmışlardır. Geri kalmış yörelerde daha iyi bir dünya kurulmasına aracı olan sosyal ve ekonomik gelişmeye katkıda bulunmuşlardır. O nedenle kooperatifçiler daha iyi bir dünya kurulmasına hizmet eden bir girişimci olarak toplum önderleridir. Kooperatiflerde geri kalmış yörelerde ekonominin can damarlarıdır.