Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '08

 
Kategori
Kitap
 

Murat Belge'nin son okuduğu kitap: Foulcault Sarkacı

Murat Belge'nin son okuduğu kitap: Foulcault Sarkacı
 

Sevgili Murat Belge Tapınak Şövalyelerine merak salmış. Açıkçası bende bir kaç gündür bu komplo yazılarının nedeni nedir diye soruyordum kendime. Meğerse bir kitap okuyormuş ve onun etkisindeymiş.

Söz konusu kitabın adı; Foulcault Sarkacı.

Beyoğlu'nda Cumhuriyet Kitap Kulübü diye bir yer vardı; şimdi hala yerinde midir emin değilim ama o zamanlar bu kadar çok kitap satan yer açılmamıştı henüz. Bu kitabı görüp elime aldığımda (yıl 1992) bundan sonraki hayatımı derinden etkileyeceğini hiç tahmin etmiyordum. Blog özgeçmişimde Tutunamayanlardan sonra ikinci kitap adı olarak bu vardır. Benim için çok değerlidir.

Kitabı elime alıp arkasını çevirdiğimde beni kendine bağlayan şu arka kapak yazısı ile karşılaştım:

"Umberto Eco'nun ilk romanı olan Gülün Adı gibi, bu ikinci romanı Foucault Sarkacı da, bildiğimiz roman türlerinden hiçbirine girmiyor. Belki de en uygunu, onu bir `bilim-roman' ya da `Eco-roman' diye nitelemek.

Foucault Sarkacı, çok-katlı, çok değişik düzlemlerde okunabilecek bir roman. Bu da, romana değişik açılardan yaklaşmamıza olanak veriyor.

Foucault Sarkacı, kısaca, irrasyonel düşüncenin 500 yıllık tarihinin 500 küsur sayfalık bir serüveni: Pozitif bilimin yanı sıra, uzantıları günümüze dek süregelen, gizli bilimlerin, Ortaçağı da kapsayan çok uzun bir zaman dilimi içinde bilim-büyü kardeşliğinin öyküsü. Okuyucuların, bu çetin, ama keyifli okuma serüveninden nice hazlar derleyecekleri umuduyla.

ŞADAN KARADENİZ"

(http://www.canyayinlari.com/BookDetails_FOUCAULT-SARKACI_1139.aspx)

Altını çizdiğim cümlecik bu kitabı satın almama neden oldu. O güne kadar ne Tapınak Şövalyelerinden, ne Kabala'dan haberim vardı; ama o günden sonra da hep oldu. Kitabı bitirdikten sonra içine düştüğüm boşluğu yıllarca dolduramadım. O yıllarda ne internet ne de bu kadar çok kaynak vardı. Sahaflara gidip, "ben tapınak şövalyeleriyle ilgili bir kitap arıyorum" dediğimde yüzüme sadece bakıyorlardı. Kabala çok daha başka bir fenomendi.

Bir başka kaynakta yine kabala ile ilgili yazdığım bir yazının başlangıcı alıyorum buraya:

"Kabbalah ile ilk karşılaşmam Umberto Eco'nun Foucault Sarkacı ile oldu."

Kitap, Kabala'daki Sefirot Ağacı'nı ve o ağacı oluşturan on sefirotu hatırlatırcasına on bölümden oluşmaktadır.

Keter - Taç
Hokmah - Bilgelik
Binah - Anlayış
Hesed - Merhamet
Geburah - Yargı
Tifaret - Güzellik
Netzah - Zafer
Hod - İhtişam
Yesod - Temel
Malkut - Krallık

O tarihte kabala ile ilgili hiçbir şey bilmediğim için bu kitap benim için bilinmezle doluydu. Örneğin ilk bölüm yani Keter, anlaşılması çok zordur. Kabala'da Keter'in idrak edilemez bir mertebe oluşunu çok sonra, yedi sekiz sene sonra öğrenecektim. Keter ile Malkut arasındaki o ilginç bağlantının izdüşümü kitapta birinci ve son bölümde aynen yansıtılmıştır. Bir çok arkadaşım birinci bölümü geçemediği için kitabı okuyamadılar; oysa herbirine o bölüme fazla takılmamaları gerektiğini de tavsiye etmiştim. Gerçekten de kitap Hokmah ile anlaşılır hale geliyor. Tapınak Şövalyelerinin öyküsü anlatılmaya başlıyor.

Tapınak Şövalyeleri ile Gül-Haçlar arasında bir bağlatı var mı? Gül-Haçlarla, Sion Tarikatı arasında bir ilişki var mı? Masonlar bu mirasa neden sahip çıkıyorlar? Agarta dediğimiz yerde kimler yaşıyor? Fransa'daki metro hattının bizim bilmediğimiz bir gizemi var mı? Sembollerin gösterge dışında bir haberleşme aracı taşıması gibi bir misyonu var mı? Koca Fransız Devrimi ve kral ile kraliçenin giyotin ile idam edilmeleri, son Tapınakçı üstadı Molay'lı Jacques'ın yakılarak öldürülmesinin bir intikamı mıdır?

Herşey bir yana yaşadığımız ve içine bilimsel teknolojik devrim diye bildiğimiz herşeyi koyacağımız tarih koca bir komplo mu? Bütün bunlar kimilerinin algı sınırlarını zorlayacak kadar karmaşık ama bir o kadar sürükleyici bir şekilde anlatılıyor.

Bu kitabı okurken ve okumayı tamamladıktan sonra uzunca bir süre etrafımdaki herşeye şüphe ile acaba bir komplo var mı diye bakar oldum.

Açıkça söylemek gerekir ki, rasyonel akıl için bu kitap fazlasıyla fantastik. Pozitiv bilimlere inananlar Foulcault Sarkacı'nı ancak entelektüel bir bilgi olarak okurlar. Murat Belge'nin de aynı çizgide kaldığını ayırt edebiliyorum. Murat Belge bu kitapta yazılanların % 10'na inanacak olsa bugüne kadar bildiği, inandığı ve düşünce sistematiğini kurduğu herşeyi tamamen değiştirmesi gerekir.

İster efsane deyin, ister peri masalı bugün çok yüksek mevkide dünyada söz sahibi olanların büyük bölümü bu birikime fazlasıyla inanıyorlar. İnanmak bir yana buna sahip çıkıp, akrabalık ilişkisi kuruyorlar.

İrrasyonalite ile rasyonalitenin nerede komşuluk yapacaklarının çizgisini herkes kendisi çiziyor. Bu nedenle de komplo var mıdır yok mudur sorusunun cevabı insanın kendisinin verebilmesi için bu kitabı okuması bir yana bu kitap içindekilerden haberdar olması gerekiyor.

İşte size örnek. Ergenekon Davası'nda Agarta'dan söz ediliyor. Agarta nedir, neresidir sorusunun bir cevabı bu kitabın içinde duruyor.

Kısacası, Orhan Pamuk'un Yeni Hayat romanındaki, bir kitap okudum hayatım değişti, girişde yazdığı cümlenin hayatta bir yansıması varsa benim için Foulcault Sarkacı'dır. Umberto Eco ile bu kitap sayesinde tanıştım. Gülün Adı bu kitaptan çok daha dar bir konuyu işler ama orada göstergebilimin ne olduğunu görürüz. Bu kitap ise neredeyse dünya tarihinin çok bilinen öyküsünün yeraltında hiç kimsenin görmediği şeyi gün yüzüne çıkarır.

Zaten bu kitaptan sonra Kabala üzerine kitaplar çoğalmaya, Tapınak Şövalyeleri'ni anlatan kitaplar piyasaya çıkmaya başladı. Da Vinci'nin Şifresi isimli o çok popüler kitabın bile Umberto Eco'nun bu eseriyle ilişkisi vardır.

Ben hayatta herşeyi ciddiye almaya ve okumaya gayret ediyorum. Gerçektir gerçek değildir sorgusunu yapmıyorum. Biliyorum ki bu öykünün aktörleri yaşamış ve öyle ya da böyle birileri hala bu gizemciliğin etkisinde yaşıyor.

Uzay Gökerman

Not: Bu blogta söz konusu ettiğimiz başlıkları fırsatım olursa teker teker bloglar halinde yazmaya çalışacağım.
 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..