Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '18

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Özelleşerek mi Güzelleşsek; Özeleştiri ile mi Güzelleşsek?

Özelleşerek mi Güzelleşsek; Özeleştiri ile mi Güzelleşsek?
 

Dikiş Makinesinin Başında


Valentina Sergeyevna Solovyeva,1918-2002 yılları arasında yaşamış ve ömrünün en verimli yıllarını da 1959’dan 1990’a kadar, ülkesi SSCB’nin güneybatı ucundaki Tiraspol’de kurulmuş tekstil fabrikasının direktörlüğünü üstlenerek geçirmiş ‘efsane’bir Sovyet yönetici.

Yirminci yüzyılın sonlarına doğru artık alenen can çekişirken son bir gayretle de çıkış yolunun arandığı ancak ne var ki sözde son çareler olan perestroykaların, glasnostların bile kurtaramadığı Rus sanayiinin, o eski buhranlı günlerinde dahi ayakta kalabilip kapitalizmin sınırlarında üretim yapmaya çalışan, günümüzde ise Sovyet artığı 'de facto' Transdinyester Cumhuriyeti'nin sınırları içerisinde kalan sözünü ettiğim bu fabrika, uzun yıllardır çalışmıyor.

Binlerce metrekarelik, heyula gibi eski fabrika binası şimdi büyük bir kısmında: Hollanda peyniri, Macar hindisi, Türk domatesi, Alman deterjanı, Fransız şarabı, Amerikan sigarası, Çin tekstili satılan bir hipermarkete çoktan dönüşmüş durumda.

Şehirde otuz yaşından küçük olup da ‘komünist nostalji’ için gerekli hiçbir altyapısı olmayan gençler, bir zamanlar koskoca Sovyet coğrafyasına her türlü tekstil ürününün hazırlanıp, onlarca, yüzlerce araçla milyonlarca kilometrekarelik bir ülkeye buradan dağıldığını bırakın bilmeyi işitmemişler bile.

Bu ülkelerde adettendir, eğer bir binada yazar, çizer, sanatçı, bilim insanı, siyasetçi, asker ya da vatanı için değerli bir şey yapmış herhangi bir kişi yaşamışsa; o insanın ölümünün ardından binanın köşesine ufak bir açıklama ve kabartma fotoğrafının yer aldığı bir plaket törenle yerleştirilir.

İşte dün, Valentina Solovyeva’nın tam 31 yıl direktörlüğünü yaptığı şimdilerde ise çoktan; emperyalizmin nihai ürünlerine tüketicilerin kolayca erişebilmelerine hizmet eden bir markete dönüşmüş fabrika binasının köşesine bunun nişanı olarak büyük metal ayaklı bir dikiş makinesi ‘anıtı’ konuldu.

Açılışı on beş yirmi kişilik bir ‘görevli’ kalabalığın ardından seyrederken, yanımda duran altmış yaşlarındaki zarif bir hanımefendinin, benim kim olduğumu bilmeden yarı olana bitene bakıp yarı da bana doğru “Ülkenin haline bak zamanında yüzlerce milyon insanı giydiren fabrikamız vardı şimdi ise neredeyse bulaşık bezini bile Türkiye’den alır hale geldik” demesi, özellikle de bugünlerde her şeyini özelleştirerek güzelleşeceğini sanan bir ülkenin vatandaşı olarak beni bir kez daha derin derin düşündürdü.

 

 
Toplam blog
: 344
: 1122
Kayıt tarihi
: 22.07.09
 
 

Okur yazarım. Okur yazarlıktan kastım, okuduklarımı yazmamdır ki, bu yazılarımı genellikle 'kitap..