Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '16

 
Kategori
Deneme
 

Şiir yazana değil, ihtiyacı olana aittir

Şiir yazana değil, ihtiyacı olana aittir
 

Kâğıda yazdıklarını şöyle bir okudu. Yazdığı şiir hoşuna gitmemiş olacak ki kâğıdı buruşturup attı ve yenisini alıp, tekrar bir şeyler karaladı. İki saat boyunca boş sayfalara bir şeyler karalıyor, sonra karaladıklarını beğenmeyip, kafasında yeni sözcükler tarıyor ve fakat bunda da pek muvaffak olamadığını hissedince öfkeleniyordu. Elini yüzünde, saçlarında gezdirdi. Yerinden kalkıp, odanın içinde dolaştı bir süre. Mutfağa geçip, kendisine koyu bir kahve pişirdi. Onu içti, kâr etmeyince ikincisini pişirdi ve o da, genç şair adayımızın ilhamını canlandıramadı.
 
‘Neden olmuyor, neden?’ diye veryansın etti. ‘ Hiç biri istediğim kıvama gelmiyor. Acaba yeterince kuvvetli değil mi duygularım?’
 
Yerde buruşuk şekilde duran kâğıtlardan bir tanesini alıp düzeltti ve üzerine yazdığı satırları mırıldandı;
 
‘…gökyüzündeki yıldızlar gibi ışıltılı
ve nehirler gibi sonsuzdur sana olan sevgim…’
‘Hayır, hayır. Çok sıradan.’ diye başını sallayıp, elindeki kâğıdı yine topaç haline getirip yere attı.
 
‘Bir insanın birisini seviyor olması onu ille de şair kılar mı?’diye düşündü. Belki de şiir yazmak yerine, duygularını düzyazı ile dile getirebilirdi. Hem iyi bir metin yazarı olmak da en az bir şair olmak kadar mühim bir mesele idi. Ayrıca o güzelim şiirleri yazan günümüzde kaç şair kalmıştı ki? Belleğinde saklı olan şiirlerin sahiplerinin çoğu bugün hayatta değildi. Şiir okuyan da pek yoktu zaten. Sadece beylik birkaç dize bilip etrafına caka satan, ama hayatında bir kez olsun şiir kitabı almamış insanların revaçta olduğu bir ülkeydi burası. Varsın şiir yazmayıversin, ne çıkar! Hoş, Aziz Nesin’in de dediği gibi, her iki kişiden üçünün şiir yazdığı bir toplumda kendisi eksik kalsa kıyamet kopmazdı. Şiir olmuyorsa, başka şey olur. O da olmuyorsa başka başka şeyler. Yahu bir insanın sevgisini karşısındakine anlatabilmesi için ille de büyüleyici sözlere ihtiyacı mı var? Aşk ile parıldayan gözlerin dili, evrenin tüm sözcüklerinden daha etkili ve daha samimi değil midir? Sade ve sade, ‘seni seviyorum’ deyip, karşı tarafın yüzünde mütebessim bir eda yaratmak için ille de kitaplık dolusu kitap okumak mı gerekir? Eğer istediği gibi şiir yazamıyorsa, istediği gibi şiir yazan şairlerin şiirlerini bulur, olur biterdi. Onlardan birisini kullanmasına hem kim engel olabilirdi ki? Şilili ozan Neruda’nın sadık postacısının deyimi ile; şiir yazana değil, ihtiyacı olana aittir. Ve onun da güzel bir şiire ihtiyacı vardı.
 
Kitaplığından rastgele bir kitap çekip, aldı. Sayfalarını çevirdi ve birisinde durup, dikkatini çeken dizeleri yavaşça mırıldandı;
Ve seni düşünürüm,
Karanlık,hırslı...
Seni, cihanların aziz meyvası.
İlan-ı aşk makamından bir mısra,
Yeşerip, kımıldar içimde,
Düşer aklıma gözlerin…
Gözlerini dizelerin altında yazılı isme kaydırdı ve hayranlık içinde okudu;
‘ Ahmed Arif ’
Hafifçe tebessüm edip, kitabı masanın üzerine bıraktı ve böylesi bir şiir üzerine daha iyisini asla yazamayacağını düşünüp, sevdiğinin karşısına bu şiir ile çıkmaya karar verdi. Evet, aranan şair, şiiri ile birlikte bulunmuştu…
27 Ağustos 2016
İstanbul
 
Toplam blog
: 27
: 732
Kayıt tarihi
: 21.06.10
 
 

Edebiyat, edebiyat, edebiyat....  ..