Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '10

 
Kategori
Öykü
 

Sinek ve reenkarnasyon

Sinek ve reenkarnasyon
 

Kısa saçları çok yakışmıştı, boynu uzun ve pürüzsüz, ensesi güzeldi, epey dekolte giyinmişti, neredeyse memelerinin yarısı dışarıdaydı, kara gözlerini kırpıştırdıkça uzun kirpikleri bir orgun tuşları gibi ahenkle inip kalkıyordu.

Garson biraları bırakıp gitti, bardağı havaya kaldırdım, hadi sağlığına deyip kafaya diktim, yüzme bilmem dedim, bisiklet kullanamam, sürücü ehliyetim yok, telefonu omzumla çenem arasına sıkıştırıp ellerim serbest konuşamam, meyve yemem, intihara meyilliyim ama intihar edemeyecek kadar korkağım, enginar sevmem, kalemi parmaklarım arasında çeviremem, çalışmasam banka hesabımdaki parayla en fazla bir yıl geçinebilirim, saçlarım dökülüyor, evim yok, egzamam var, günde üç paket sigara içerim, iki ayrı üniversiteden üç defa atıldım, çalışmayı sevmem, matematiğe kafam basmaz, spor yapmam, yalan söylerim, gözlerim üç buçuk derece miyop, kimseyi özlemem, çok yemek yerim, saymaya devam edecektim ama telaşlı bir karasinek oralarda bir yerde randevusu varmış gibi bızzz diye ses çıkararak başımın üstünde dönmeye başladı, havaya bir tokat savurup sineği uzaklaştırdım.

Süper dedi, ne süper dedim sinek mi, yo anlattıkların dedi, neresi süper bunun, çok ilginç, ilginç şeyleri severim dedi, ilginç milginç değil bence gayet sıradan dedim, bir şeydeki eksiklik bana heyecan verir, durumun kesinlikle heyecan verici dedi, şaşırdım, tekledim bi an, lan ne biçim bi manyakla karşı karşıyayım dedim içimden, valla benimki eksikliği biraz aşmış, resmen destansı bi başarısızlık kariyeri yapmışım dedim, mükemmel adamlara sinir olurum dedi, cildim yağlı, sağ kulağımda yüzde elli işitme kaybı var, ayaklarım taraklı, boyumu da oldum olası kısa bulurum, giydiklerimi yakıştıramam, zaten göbeğim yüzünden hep bir beden büyük gömlek giymek zorunda kalıyorum, o zaman da kolları uzun geliyor, bızzzz, lanet sinek yine ortaya çıktı, bu defa arsızca gelip alnıma kondu, hareketsiz durdum, güya birden alnıma bir şaplak atıp oracıkta öldürecektim ama daha ben elimi oynatır oynatmaz niyetimi anlamış gibi uçup gitti.


Bence göbeğin seksi, göbekli erkekleri severim dedi, iyi valla göbeği seksi bulan birini de gördük dedim içimden, neresi seksi lan göbeğin, iğrenç bir yağ yığını bildiğin, fight clup filmindeki sahneler geldi aklıma, enginar menginar neyse de şu kalemi parmaklarımın arasında çevirememek çok koymuştur bana dedim, belki de hayatımda en çok onun eksikliğini hissetmişimdir, siktiret takma kafana onu dedi, sigara paketinden bir dal sigara çekti havaya fırlattı, sigara havada iki perende atıp filtre kısmı dışarı gelmek üzere parmaklarının arasına düştü, kısa bir süre tutup dudaklarına götürdü, bunları yaparken sigaraya bakmamıştı bile, gerçekten çok şık bir hareketti, asıl süper olan işte bu dedim, hangisi diye sordu, sigarayı o şekilde atıp tutman dedim, gülümsedi, siktiret demesi de hoşuma gitmişti, küfürlü konuşan kızları severim, sigaram bitmişti, sönmeden onun ateşiyle bir tane daha yakmak için bir sigara da ben çektim paketten, havaya fırlattım güya onun gibi tutacaktım ama lanet sigara parmaklarımın arasından kayıp kül tablasına düştü, kız omuzlarını titreterek güldü beceriksizliğime.

Omuzlarını titretince sırtında başlayıp boynuna, çenesinin altına kadar uzanan ejderha dövmesi canlanır gibi oldu, patlak gözleri, kocaman kafası, çelik birer çengel gibi kıvrılmış pençeleri ve alev püskürten ağzıyla korkunç görünüyordu, aslında sevimli sayılırdı, ejderhalar hep sevimli gelmiştir bana, tabii hiç gerçek bir ejderha görmedim, görsem korkardım büyük ihtimalle, dövmen güzel dedim, beğenmene sevindim teşekkür ederim dedi, başka yerinde var mı dövmen dedim, evet kalçamın iki tarafında ve karnımda var dedi, hımm dedim, ne anlama geliyordu bu hımm ben de bilmiyordum, öylesine, daha uygun bir karşılık bulamadığım için çıkıvermişti ağzımdan, daha doğrusu genzimden, karnımdakini görmek ister misin dedi, şimdi mi dedim, evet, hayır burda görmek istemiyorum, yani burada karnını açmanı istemiyorum dedim, hımm peki dedi, biralarımızı dipledik, ne olduğunu tahmin edebilir misin dedi, gotik bir desendir mutlaka dedim, ama nasıl bir şey hadi bir şey tahmin et dedi, bir mızrak ucu diye attım sırf bir şey söylemiş olayım diye, bilemedin dedi, bilemeyeceğimi biliyordum tahmin yeteneğim de yoktur dedim, bir melek kanadı dedi, hımm melek kanadı demek, ilginç dedim, bızzz, sinek yine tepemde bitti, bu defa öldürmeye kararlıydım o melunu, sağ elimi kaldırıp hazırlandım, bir gaflet anında yakalayacak ve ezecektim, nereye konacağını bilemiyormuş gibi yavaş hareketlerle havada salınıyordu, uygun pozisyona geldiğine karar verip birden hamlemi yaptım, elimi hızla savurup avucumu sıkı sıkıya kapattım ama nerdeee, uçup gitti pezevenk, gördüğün gibi sinek avlama hususunda da hayli kötüyüm dedim, güldü, ejderha yine titredi, karnındaki melek de kanat çırpıyor olmalıydı.

Çok şekersin dedi, allah allah, şaşırtıyordu beni, şeker olduğumu hiç sanmıyordum, yani kendime sevimli gelmem, ben bir seri katilim, oturduğum evin bodrumunda seksen tane ceset gömülü desem ona bile "şahane" diyecek gibiydi, seri katil olmak nasıl bir şey acaba diye düşündüm bir an, ben asla adam öldüremezdim, sadece buna cesaretim olmayışından değil, ben insanlardan onları öldürecek derecede nefret edemiyordum, belki bunun bir simetrisi olarak kimseye aşık da olamıyordum, hımm, bir iyi bir kötü, bir artı bir eksi puan, büyük ve tutkulu aşıklar cinayet işleme potansiyeli en yüksek olan insanlardır diye de bir aforizma salladım ama bunu kıza söylemedim, aklımdan geçti, el yazım berbattır, kendi yazımı kendim bile okuyamam, şiir ezberleyemem, hazırcevap değilim, sohbet tıkanırsa açamam dedim, boşver dert etme bunları dedi, çok dert ettiğimi söyleyemem zaten alıştım gitti dedim, sinek yan masadaki kel kafalı adamın tepesinde vızıldıyordu bu kez.

Senin intihara meyilli olabileceğine asla inanmam dedi, yani ara sıra aklımdan geçmiştir ama söyledim korkağım, intihar hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğim bir tasarı olarak kalacak dedim, niçin geçti aklından diye sordu, bilmem, üzerinde pek düşünmedim ama kendimi başarısız buluşumdandır herhalde, ya da hayatın benim gibi üşengeç birine çok zahmetli gelmesinden kaynaklanıyor da olabilir dedim, tembelleri severim dedi, şuna bak ya her şeyi de seviyordu bu kız, ben sevmiyorum, kendimden hiç memnun değilim dedim, kendinden memnun olmayan insanlar iyidir, kendini çok seven insanlara asla tahammül edemem, animasyon karakterler gibi yapay gelir dedi, sigara paketini aldı parmaklarının arasında çevirmeye başladı, baş ve orta parmağıyla zarifçe tuttuğu paketi küçük bir hareketle fırlatıyor, paket ekseni etrafında bir tur döndükten sonra yine parmaklarının arasına konuyordu, hımm dedim, biraz hak vermiştim bu konuda, kusursuz görünen insanlarda bana göre de bir inandırıcılık sorunu var gibiydi.

Bızzz, arsız misafirimiz yine teşerrüf etmişti, bu defa masayı gözüne kestirmişti, masada oradan oraya konuyor, bir an derin bir uykuya dalmış gibi hareketsiz kalıyor sonra vınn diye zıplayıp başka yere atlıyordu, pat, yarı dolu küçük, karton bir kutunun tahtaya çarpma sesi ve bizim sinek sizlere ömür, kız parmaklarının arasında döndürdüğü sigara paketiyle hiç ölmeyecekmiş gibi davranan, hatta benimle dalga geçen şımarık sineği tek hamlede haklamıştı, gerçekten zarif ve benimkinin tersine sonuç alıcı bir hareketti, usta bir şövalyenin hasmının kafasını şık bir darbeyle uçurması gibi, elimde olmayarak alkışladım.

Sineğe hiç acımadım, reenkarnasyona inanır mısın diye sordum kıza, dilini çıkarıp biçimli dudaklarını ıslattı, ölü sineği sigara paketiyle sürükleyip masadan aşağı attı, evet inanıyorum dedi, ya sen diye sordu, ben de inanırım, paralel evren fikri de bana hiç saçma gelmiyor, mesela müteveffa sineğimiz belki de paralel evrende mavi gökyüzünde, acaba orada da mavi miydi gökyüzü diye geçti aklımdan, bir kartal olarak süzülüyordur şimdi dedim, bence de gayet makul dedi, hımm, müteveffa ha tuttum bu lafı diye de ekledi, esasında "maktul" şu anda sinek için dilbilim açısından teknik olarak daha doğru bir sıfattır dedim, dilbilimden hiç çakmam, o konuda tamamen fransızım, zaten ilgilenmem de dedi, benim de umurumda değil doğrusu, virgül ve noktadan başka imla işareti tanımam, edat ve zarfı da asla ayırt edemem dedim, aynen ben de siktiret dedi, biraz önce jül sezar’ı öldürmüş olabilir misin dedim, tanrıyı öldürmek isterdim dedi, hımm dedim, bence bir sakıncası yoktu, nietzsche'nin tanrının ölümü hakkında söyledikleri geçti aklımdan.

Fena anlaşmıyorduk kızla.

Masayı bir sessizlik kapladı, epey bir süre sustuk nedense.


Sonra ona baktım, gözlerine, kirpikleri arasından birer damla yaş süzüldü, sol gözünden damlayanın dudak hizasına inmesi biraz daha uzun sürdü.

***

(devam edebilir)

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..