Suudi Arabistan Türkiye'de Cinayet İşleyebilir mi?

Gizli servislerin dış ülkelerde örtülü operasyonlar yapmaları sır değildir. Bu türden girişimlere dair haberler medyada sıklıkla yer bulur.

Çeçen komutanların İstanbul’da öldürülme haberlerinin Rus gizli servisiyle ilişkilendirildiklerini [1]  anımsarız.

Örtülü operasyonların Türkiye’mizce de başarıyla gerçekleştirildiğine dair haberlerin son günlerde oldukça sıklaştığına tanıklık etmekteyiz.

Bir farkla…

MİT operasyonlarında hedef kişiler öldürülmemekte, paketlenerek Türkiye’ye getirilip adalete teslim edilmektedirler.

FETÖ, PKK benzeri terör örgütlerine mensup pek çok kişinin pek çok ülkeden derdest edilerek getirildiklerine dair açıklamalar gün geçmiyor ki yapılmıyor olsun.

Bu tür opesaryonların hedef ülkelerde tepkilere yol açtığı  bilinir. Ve bu doğaldır. Çünkü gizli servis operasyonları gerçekleştirildikleri ülkelerin egemenlik haklarına saldırı olarak değerlendirilmektedir.

Anımsanabilecek son örnek, FETÖ üyelerine yönelik MİT operasyonu sonrasında Kosova ile yaşanan diplomatik sıkıntıdır.  Kosova’da FETÖ mensuplarına yönelik olarak Türkiye tarafından  gerçekleştirilen 6 şüpheliyi yakalayıp Türkiye’ye getirme operasyonu sonrasında Kosova muhalefetinden yükselen tepkiler üzerine Başbakan Ramush Haradinaj ile Cumhurbaşkanımız arasında yaşanan sert tartışma[2] belleklerdeki canlılığını korumaktadır.

İçinden geçtiğimiz günlerde yaşanan benzer bir olay yüzünden Ülkemiz Dünya gündeminin birinci sırasına oturmuştur. Konu, Suudi Arabistan’lı muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın evlilik işlemleri için girdiği Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğundan bir daha çıkmaması ve bir haftadır kendisinden haber alınamaması olayıdır. Kaşıkçının öldürülerek cesedinin parçalanıp dışarı çıkarıldığı şüphelerinde tam bir ittifak vardır.

Skandalda adı geçen ülkelerden biri binlerce yıllık devlet geleneği olan Türkiye Cumhuriyeti’miz diğeri ise emperyalistlerce petrol zenginliklerine bekçilik etmek üzere silahlandırılıp görevlendirilen Suud ailesinin hukuk tanımaz diktatörlüğüdür.

İstanbul’da öldürüldüğünden şüphelenilen Cemal Kaşıkçı’nın yaşamını korumak bizim sorumluluğumuzdaydı. Bir gizli suikaste kurban gitmiş olması ihtimali karşısında sorumluları bulup adalet önüne çıkarmak da yine bizim görevimiz ve sorumluluğumuzdur.

Küçücük Kosova devletinin meşru ve son derece insani sınırlar içinde gerçekleştirilen operasyona gösterdiği tepkinin büyüklüğü anımsanacaktır. Türkiye Cumhuriyeti bu emsal tepkilerden geri kalamaz.

Türkiye’miz, Suudi Arabistan gibi ibiş devletlerin canları istediğinde insan öldürebilecekleri bir ülke olmadığını Suudi Arabistan’a da, bunu kendine örnek almaya heves edebilecek herkese de açık ve net bir şekilde öğretmelidir.

Cemal Kaşıkçı öldürüldüyse katilleri, kaçırıldıysa failler kim ve her nerede saklanıyor olurlarsa olsunlar kulaklarından tutuldukları gibi Türkiye Cumhuriyeti Adaletine teslim edilmelidirler.

İçinden geçtiğimiz sıkıntılı günlerde böyle bir başarı hepimize bir büyük moral ödül, benzer saldırılara hedef olabilecek masum kişilere ise emsalsiz bir güvenlik duygusu sağlamış olacaktır. Devletimiz ve güvenlik güçlerimiz bu işi kotarabilecek yetkinliktedir. Türkiye kimsenin yol geçen hanı değildir.

Kenan IŞIK