Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '11

 
Kategori
Tarih
 

Yazı dizisi: 40. yılında tüm ayrıntıları ile 12 Mart muhtırası-1

Yazı dizisi: 40. yılında tüm ayrıntıları ile 12 Mart muhtırası-1
 

Demokrasiye yapılan hiçbir müdahale kabul edilebilir değildir...


12 Mart Muhtırası  

12 Mart Muhtırası, 12 Mart 1971 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri komutanı Muhsin Batur'un imzasıyla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra vererek hükümetin istifaya zorlandığı askeri müdahaledir.  

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde meydana gelen dördüncü; başarılı olmuş ikinci ve emir-komuta zinciri içerisinde yapılmış ilk askeri darbe eylemidir.  

12 Mart Muhtırası’nda, "Mevcut anarşik durumu giderecek ve Anayasa’nın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruridir." deniliyordu. Demokrasinin kesintiye uğradığı üç önemli tarihten biri olan 12 Mart 1971 Muhtırası Türk Demokrasi Tarihi açısından acı bir gün olarak yorumlanabilir.  

Türkiye’yi zaman zaman askeri müdahalelerle yüz yüze getiren süreç, 1960 öncesinde başladı. 27 Mayıs 1960 darbesi ile Demokrat Parti'nin iktidardan düşürülmesinden sonra başlayan "ara rejim" dönemleri, daha sonra her kriz dönemi için ordunun öncülüğünde bir formül olarak gündeme getirildi. 1960 müdahalesinden sonra Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir ve arkadaşlarının onculuk ettiği "cunta" girişimlerinin benzerleri, Türkiye 1970'li yıllara girerken yeniden türemeye başlamıştı.  

Ülkeyi bu muhtıraya süreçte yaşanan olaylara bir göz atacak olursak; Milli Demokratik Devrim, Kanlı Pazar, 15-16 Haziran Olayları … gibi bir dizi kavram, oluşum ve olay karşımıza çıkmaktadır.  

Milli Demokratik Devrim  

Milli Demokratik Devrim, 1960'ların ikinci yarısında Türkiye İşçi Partisi (TİP) içindeki bölünmenin yönlerinden biridir. Özellikle Mehmet Ali Aybar'ın liderliğindeki TİP çevresi, "Milli Demokratik Devrim" ile "Sosyalist Devrim" i birbirinden ayrılamaz olduğunu savunup doğrudan bir Sosyalist devrimi tercih ederken, Mihri Belli'nin kavramlaştırdığı Milli Demokratik Devrim ise Türkiye'ye daha uygun bir devrim olarak ikinci bir grup tarafından tercih edilmiştir. Bu gruptakilere göre devrim, aynen Sovyetler Birliğinde 1917 yılında olduğu gibi iki aşamalı olmalıdır. Önce Milli Demokratik Devrim "askeri darbe" şeklinde "genç subayların" önderliğinde gerçekleşecek sonra da "proleter devrim" şiddete dayanmadan kesintisiz bir şekilde işçi sınıfının hâkimiyetini kuracaktır.  

Kanlı Pazar  

Kanlı Pazar, 16 Şubat 1969 tarihinde İstanbul Beyazıt meydanında ABD’nin 6. Filo’sunu protesto etmek için 76 gençlik örgütünün toplandığı sırada meydana gelen olaylardır.  

Gösteri için valilikten izin alınmıştır. Gösteri yapılmadan önceki günlerde Komünizmle Mücadele Derneği uyarılarda bulunarak halkı tepkiye çağırdı. O gün, diğer bir grup da Beyazıt meydanında taşlı sopalı beklemeye koyuldular. İki grup meydanda karşılaştı. Olaylar sırasında Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan adlı gençler bıçaklanarak öldürüldü. Bu olay gençlik hareketinin ülkede ne derece güçlendiğini ve bu gücün hazin sonuçlara yol açmaya başladığını gözler önüne sermekteydi. Dünya’yı kasıp kavuran 68 ruhu Türkiye’de politik bir duruşla birleşerek harekete geçmekteydi.  

20 Mayıs 1969 darbe teşebbüsü  

20 Mayıs 1969 darbe teşebbüsü, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde başarılı olamamış ve emir-komuta zinciri içerisinde gelişmiş bir askeri darbe teşebbüsüdür.  

Arka plan  

Türkiye'de çok partili demokratik rejim, 27 Mayıs 1960'taki bir askeri darbe ile önce kesintiye uğradı. Hazırlanan yeni anayasa ile ilk kez "kuvvetler ayrılığı" benimsendi, yargı bağımsızlığı anayasal güvence kazandı, yürütmenin yasamayı denetlemesini önlemek için kimi mekanizmalar geliştirildi. Çoğu insan tarafından hâlâ 'en demokratik anayasa' diye anılan 1961 darbe anayasası, getirdiği çok sayıda demokratik yeniliğin yanında bir de, darbe sonrası yargılanıp hapse mahkûm edilen eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar başta olmak üzere çok sayıda Demokrat Parti ileri geleni ve parlamenterine de siyaset yapma yasağı getiriyordu.  

Darbe sonrası ilk seçimde, İsmet İnönü'nün liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti'nin devamı olmak üzere kurulan ve emekli General Ragıp Gümüşpala'nın başkanlığını yaptığı Adalet Partisi ile koalisyon kurdu. Bu koalisyonun yıkılmasından ve bu arada Süleyman Demirel'in AP Genel Başkanı olmasından sonra yapılan ilk genel seçim olan 1965 Türkiye genel seçimleri'nde AP oyların büyük çoğunluğunu alarak tek başına iktidar oldu. Yani bir anlamda darbeciler seçim sandığında yenilgiye uğramıştı.  

Zaten 27 Mayıs'tan 1965'e kadar bol darbe teşebbüslü çok sıkıntılı bir dönem yaşanmış, ordu içinde ciddi cuntalaşmalar, gruplaşmalar olmuştu. 1965'te darbe lideri Cemal Gürsel'in hastalanarak Amerika'ya gitmesinin ardından Cumhurbaşkanlığı'na Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay'ın 28 Mart 1966'da seçilmesi, Demirel'in bu yolla askeri kontrol altına almaya, demokrasiye yeni bir müdahale olmasını engellemeye çalışması olarak kabul edilebilir. Sunay'dan boşalan Genelkurmay Başkanlığı'na 15 Mart 1966'da Cemal Tural, 11 Mart 1969 tarihinde de Memduh Tağmaç getirildi.  

218 imzalı teklif  

1969 yılında yaklaşan seçimlerin de etkisiyle, artık hapisten çıkmış olan Celâl Bayar ve DP'lilerin siyasi haklarının iadesi tartışılmaya başlandı.  

Mayıs ayında Meclis'e 218 imzalı bir anayasa değişikliği teklifi verildi ve siyasi hakların iadesi öngörüldü. 14 Mayıs 1969 tarihinde, uzun yıllardır kavgalı olan iki lider, İsmet İnönü ve Celal Bayar buluştular ve barıştılar.  

Zaten DP'lilere haklarının iadesini CHP de öngörüyor, hatta İsmet İnönü öncülük ediyordu. Aynı günlerde Ankara'daki Genelkurmay Karargâhı'nda çok farklı hazırlıklar yapılıyor, ordu Bayar ve arkadaşlarına siyasi haklarının iade edilmemesi için darbe yapmayı düşünüyordu.  

Anayasa değişikliği önerisi parlamentonun alt kanadı olan Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmiş, Senato'nun onayına sunulmuştu. Senato da onaylarsa işlerlik kazanacak, 1969'un yaz sonu için planlanan seçime Bayar ve arkadaşları katılabilecekti.  

Washington'a giden mesaj  

Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın belgelerine göre 19 Mayıs 1969 akşamı Ankara'daki Merkezi Haberalma Örgütü CIA görevlisi Washington'a şu mesajı gönderdi:  

“1. Son birkaç gündeki çeşitli siyasi kişilerle yapılan görüşmelerin ve Türk Genelkurmayı'nın kararlılığının ardından, Türk ordusu 16 Mayıs akşamı, Celâl Bayar ve öteki kötülenen politikacıların siyasi haklarının iadesiyle ilgili yasal düzenleme konusunda son kararını verdi. Bu karar, eğer Senato 20 Mayıs günü yasayı kabul ederse, yönetime el koymak.  

2. Türk Genelkurmayı, General Tağmaç'ın (Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç) imzasıyla bütün ordu, kolordu ve tümen komutanlıklarına gizli bir emir gönderdi ve kararı bildirdi. Ordu, 20/21 Mayıs gecesi harekete geçecek, ulusu da Türk radyosundan, muhtemelen normal bir haber bülteninde bilgilendirecek.  

3. Aynı zamanda ordu, Başbakan Demirel dahil bütün siyasetçileri, bu kararından (Senato'dan geçerse el koyma) haberdar etti ve Senato'da tek tek senatörler üzerinde çalışmalara başladı. Türk Genelkurmayı'na CHP Senatörü Hıfzı Oğuz Bekata ve CHP Milletvekili Kemal Satır şimdiden kabulü için 3'te 2 çoğunluk gereken teklife ret oyu verecekleri konusunda güvence verdiler. Ordu çok sayıda sivil giyimli istihbarat elemanını senatörlerle görüşmeye gönderdi ve her çeşit siyasi ikna yöntemini kullanıyor. O yüzden Senato'da gerekli çoğunluğun yakın gelecekte bulunamayabileceği tahmin ediliyor. Ordu, Senato'nun bu değişiklik girişimini tamamen sona erdirmesini (reddetmesi?) ve kendilerinin harekete geçmek zorunda kalmamasını ümit ediyor. Eğer, şans eseri teklif geçerse, ordu da harekete geçecek. Uyarılar ve hazırlıklar hiç de blöf değil.  

4. Şüphe yok ki ordu varolan durumdan ötürü fazlasıyla tahrik olmuş durumda. Öfkeleri öncelikle CHP Başkanı General İsmet İnönü'ye yönelik ve şaşırtıcı biçimde Başbakan Demirel bu yasa değişikliğini çok da kullanmıyor. Askeri darbe, büyük ihtimalle parlamentonun dağıtılması, Cevdet Sunay'ın yerinde bırakılması ve Demirel'in de bir geçici hükümetle ülkeyi seçime kadar götürmesiyle ilerleyecek. Uzun dönemli bir askeri yönetime ilişkin bir belirti yok ama muhtemelen yapılacak seçim kampanyası daha kısıtlı olacak. Ordu sadece 'kendilerinin' anayasasının değiştirilemeyeceği mesajını vermek istiyor.  

5. Cumhurbaşkanı Sunay, Türk radyosundan yayımlanan 19 Mayıs mesajında 'Anayasayı değiştirmeye gerek yok' dedi. Bazı dedikodulara bakılacak olursa, Senato oylamasını engellemek için Sunay kendi otoritesini kullanıp parlamentoyu feshedebilir ve 60 günde seçim yapılması emri verebilir.  

Belgede Türk Silahlı Kuvvetleri'nin müdahaleye 16 Mayıs günü karar verdiği söyleniyor. Aynı gün, Cumhurbaşkanı Sunay, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarıyla bir hayli uzun bir görüşme yapmıştı. Bu görüşme sonrası ordunun anayasa değişikliğini istemediği saklanamaz bir gerçek halini almış, gazetelere de yansımıştı.  

İsmet İnönü ve CHP tarafı  

20 Mayıs'ta İsmet Paşa, Cumhurbaşkanı Sunay'a bir mektup yazdı. Mektupta,  

“Sayın Cumhurbaşkanı, CHP Genel Başkanı olarak ben ve partimin yetkili organları, siyasi hakların iadesi için Millet Meclisi'ne verilmiş bulunan 218 imzalı bir anayasa değişikliği teklifini destekleme kararı aldığımızdan beri, gerek Zatı Devletlerinin, gerek bazı yüksek komutanların uyarı ve ısrarlarına muhatap olmaktayız...”deniyordu. İsmet Paşa darbe tehdidine karşı duruyordu.  

Süleyman Demirel ve AP tarafı  

Demirel de aynı gün partisinin grup toplantısında bir konuşma yaptı ve "Asker muhtıra vermedi" dedi, sonra ekledi:  

“Seçimlere gidelim. Hem Meclis'in verdiği oylar boşa gitmez, hem de Senato'muz zedelenmez... Ordu, hükümete bir muhtıra vermemiştir. Biz bazı sıkıntılar içindeyiz...”  

Sonuç  

Sonuç olarak birkaç gün sonra anayasa değişikliği teklifi Komisyona geri çekildi, sonra genel seçime gidildi. Süleyman Demirel Genel başkanlığındaki Adalet Partisi, 1969 Türkiye Genel Seçimleri'nde büyük başarı kazanarak yeniden tek başına iktidar oldu. Bayar ve arkadaşlarının 27 Mayıs darbesiyle kaybettikleri siyasi hakları 1970'lerin ortalarına kadar da iade edilmedi.  

Demirel, Demokrat Parti yöneticilerinin affını kendisi için tehdit görüyor ancak tabanın bu yöndeki talebinin önünde duramıyordu. Askerin bu hareketlenmesini fırsat bilerek affın önüne geçti. Ama partisinin 'sağ' kanadı, Demirel'in Bayar ve arkadaşlarını yarı yolda bırakmasını affetmedi. 1969 seçimlerinden bir süre sonra 19 Ekim 1970'te Meclis Başkanlığından ve Kasım 1970'te de Adalet Partisi'nden istifa eden Ferruh Bozbeyli ile 69 kurucu tarafından Demokratik Parti kuruldu. Fakat, 1973 ve 1977 Genel Seçimlerindeki hezimetlerden sonra, 12 Eylül Darbesinden kısa süre önce parti kendisini feshederek mallarını Kızılay'a bağışladı.  

1965'te darbe lideri Cemal Gürsel'in ani ölümünün ardından Cumhurbaşkanlığı'na Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay seçildi. Sunay'dan boşalan Genelkurmay Başkanlığı'na 16 Mart 1969'da Memduh Tağmaç getirildi.  

Mayıs ayında Meclis'e 218 imzalı bir anayasa değişikliği teklifi verildi ve siyasi hakların iadesi öngörüldü. 14 Mayıs 1969 tarihinde, uzun yıllardır kavgalı olan iki lider, İsmet İnönü ve Celal Bayar buluştular ve barıştılar.  

Zaten DP'lilere haklarının iadesini CHP de öngörüyor, hatta İsmet İnönü öncülük ediyordu.[ Aynı günlerde Ankara'daki Genelkurmay Karargâhı'ndaysa çok farklı hazırlıklar yapılıyor, ordu Bayar ve arkadaşlarına siyasi haklarının iade edilmemesi için darbe yapmayı düşünüyordu.  

Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın belgelerine göre 19 Mayıs 1969 akşamı Ankara'daki Merkezi Haberalma Örgütü'ndeki bir CIA görevlisinin Washington'a gönderdiği mesajda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin müdahaleye 16 Mayıs günü karar verdiği söyleniyordu. Aynı gün, Cumhurbaşkanı Sunay, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarıyla bir hayli uzun bir görüşme yapmıştı. Bu görüşme sonrası ordunun anayasa değişikliğini istemediği saklanamaz bir gerçek halini almış, gazetelere de yansımıştı.  

20 Mayıs'ta İsmet Paşa, Cumhurbaşkanı Sunay'a bir mektup yazdı. Mektupta,  

“Sayın Cumhurbaşkanı, CHP Genel Başkanı olarak ben ve partimin yetkili organları, siyasi hakların iadesi için Millet Meclisi'ne verilmiş bulunan 218 imzalı bir anayasa değişikliği teklifini destekleme kararı aldığımızdan beri, gerek Zatı Devletlerinin, gerek bazı yüksek komutanların uyarı ve ısrarlarına muhatap olmaktayız...” deniyordu. İsmet Paşa darbe tehdidine karşı duruyordu.  

Demirel de aynı gün partisinin grup toplantısında bir konuşma yaptı ve "Asker muhtıra vermedi" dedi, sonra ekledi:  

“Seçimlere gidelim. Hem Meclis'in verdiği oylar boşa gitmez, hem de Senato'muz zedelenmez... Ordu, hükümete bir muhtıra vermemiştir. Biz bazı sıkıntılar içindeyiz...”  

Sonuç olarak birkaç gün sonra anayasa değişikliği teklifi Komisyona geri çekildi, sonra genel seçime gidildi. Süleyman Demirel önderliğinde Adalet Partisi, 1969 Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri'nde büyük başarı kazanarak yeniden tek başına iktidar oldu. Bayar ve arkadaşlarının 27 Mayıs darbesiyle kaybettikleri siyasi hakları 1970'lerin ortalarına kadar da iade edilmedi.  

12 Ekim 1969 genel seçimleri  

Bu genel seçim ile TBMM 14.dönem milletvekilleri seçilmiştir. Bu seçime göre Adalet Partisi aldığı %46.55'lik oyla meclise 256 milletvekili gönderip iktidar partisi, Süleyman Demirel ise başbakan olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi ise meclise gönderdiği 143 milletvekiliyle ana muhalefet partisi olmuştur.  

15–16 Haziran Olayları  

....  

Devam Edecek ...  

Ali Necati DOĞAN  

 
Toplam blog
: 64
: 5712
Kayıt tarihi
: 27.06.07
 
 

İnsanım herkes kadar; zengin kadar fakir kadar, kadın kadar erkek kadar, Müslüman kadar Hristiyan ka..