Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

ACI

ACI
 

Sema’nın “öyküleriyle etkili,sesleriyle büyülü” Cumhuriyet dönemi kadın şarkıcılarına adadığı albümü


“Fikrimin ince gülü, Kalbimin sen bülbülü,

O gün ki gürdüm seni, yaktın ah yaktın beni

Gördüğüm günden beri, olmuşum inan deli

O gün ki gördüm seni yaktın ah yaktın beni

Ateşli dudakların, gamzeli yanakların

O gün ki gördüm seni, yaktın ah yaktın beni…” Bu güzel şarkının içinde hem acı var sanki hem de yaşanılmış harika mutlu duygular.

Ne çok acı barındırıyoruz içimizde… Çocukluğumuzdan kalma acılarımız, büyüdükçe bünyemize yerleşen acılarımız, sevdiklerimizin acıları, bilmediklerimizin acıları. Yaşadığımız sürece kaçınılmaz hissettiğimiz bini mum acılar bunlar. Pekiyi acı olmasaydı hayatın bir anlamı olur muydu? Hiç sanmıyorum. Daima bir dengenin yaşanması için, mutluluğun, huzurun elde edilebilmesi daha doğrusu ne olduğunun tanımlanması için aksi hali acının yaşanması gerekiyor.

İşte bu muazzam düzenin içinde kimi zaman sevmesek de aslında en büyük parçamız olan acılarımızla yaşamasını öğreniyoruz. Kanıksıyoruz, benimsiyoruz ve hatta ne kadar fazlasını tatmışsak o kadar olgunlaştığımız için kendimizi mutlu sayıyoruz. Ne kadar tecrübe, o kadar kıymet bilme. Haliyle güzel anların, olumlu düşüncelerin ve iyi şeylerin karşımıza çıkması halinde sıkı sıkıya sarılma eğilimini acılara borçlu olduğumuzu unutmamalıyız.

Bu demek oluyor ki acı güzel bir şey. Acı bir deneyim. İçinden en doğru parçayı kendimize kar biçmemiz gereken en kıymetli deneyim hem de. Aşk için bile acıya şartsız katlanmaktır diyen bir düşünüş şekli var. Haklı bir tez bu. Kendimizi kaptırmanın, kendi penceremize sığmayan bir yapının sığabilme ihtimaline dair bir acı çekme yaşanır aşk da. Aslında örtüşmüyordur hiçbir parça. Hayal ediyor ve olmasını arzuluyoruzdur. Bu da acı veriyordur. Keşkeler ile olsalar ile beynimize hükmedip bitmek tükenmeyen dileklerde bulunuyoruzdur. Pekiyi tüm bunların şu şekilde ve şu zamanda olacağını söyleselerdi bize, katlanmayı devam ettirir miydik? Hiç sanmıyorum. Sonucu, detayı belli olan bir yapı için mücadele etmez çünkü insan beyni. Öyle olsa ölüm gerçeğini bile bile yaşamaya devam etmezdik diyeceksiniz. Ölümün var olduğunu biliyoruz ama ne zaman ne şekilde olacağını kestiremediğimiz için yaşamı yaşamaktan alı koymuyoruz kendimiz. Aşk da böyle. Bir şekilde olacak diyoruz ama ne şekilde ve nasıl olacağını kestiremediğimiz için cazibesi dayanılmaz oluyor. Beraberinde gelen her türlü engeli, acıyı gönüllü yaşamayı yeğliyoruz. Şiirler yazıyoruz, destanlar oluşturuyoruz. Kimimiz çöllere düşüyor, kimimiz de dağı deliyor, en azından köyüne su getiriyor. Ama illaki acı çekiyor. Muradına eriyor mu? Kimisi eriyor. En azından çok yakınına gelebiliyor. Acıyı da hatırlıyor, karşılaştığı muazzam mutluluğu da kucaklıyor. Acı önemli.

Aklıma kendine zarar veren insanlar geliyor şimdi. Acı çekersem, kendime ne kadar eziyet edersem mutluluğa o kadar kısa sürede ulaşırım diyenler. Bu sağlıklı bir düşünüş şekli değil pek tabi. Netice itibariyle acıyı hayatın için de kendi etkenlerimizin dışında yaşadığımızda ve buna direnç gösterdiğimizde sıkılaşıyor yüreğimiz. Dışarıda bir yangın çıktığında kontrolünü kaybetmeden organize olan güçlü bir kişilik düşünün. İllaki bir felaket görmüş ve bunun sızını derinlemesine yaşamıştır. Kendini yakıp da bu sonuca varmamıştır. Tecrübelidir ve neyin öncelikle kurtarılmasını biliyordur. Bu bağlamda acı çekmek için de özel bir çaba sarf etmek mantıksızdır. Sadece karşılaştığımız olumsuz durumları, hüzünleri yok edebilmek için bunlardan almamız gereken dersleri almalı ve yaşanılası bir süreç olduğunu kabul etmeliyiz.

Bağrında her türlü acı ve tatlı serüvenleri besleyen hayat, her halükarda çok güzel. Ve yaşananlar dışında başka hiçbir gerçek yok. Geleceğe çok takılmadan, hayallerimizin bizi çıkarabildiği en yüksek tepeye, yaşanmış gerçeklerimizi birer büyük tecrübe bilip şuanın tek sahip olduğumuz anın tadını çıkaralım derim ben.

Sevgilerimle...

Hamiş: Acıyı çok dile getirdim ama hadi şimdi acılarınızı bir anlık unutun ve en çok sevdiğinizin kulağına onu ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin. Mutlu olun. Mutlu edin. Unutmayın mutluluk parfüm gibidir, önce kendinize sürmelisiniz ki başkalarına bulaştırabilesiniz.

 
Toplam blog
: 93
: 1475
Kayıt tarihi
: 02.02.07
 
 

Elektrik mühendisiyim. Eğitimci bir ailenin kızıyım. Kelimeler ve rakamlarla geçen serüven dolu b..