Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

05 Mayıs '07

 
Kategori
Aile
 

Acının rengi...

Acının rengi...
 

Geçen yıl aşağıdaki yazı dökülmüştü beyaz sayfama. Bu yıl aynı akşam içim bir buruk ama sebebi bambaşka. Tarihin verdiği acı, hissedilen ağırlıklar altında hıdırellez nasıl kutlanır bilmiyorum. Ev, araba resmi bulup gazetelerden kesip gül dalına bağlamak… Öyle komik görünüyor ki! Yakılan büyük ateşlerin üzerinden, dilekler dileyerek atlamak… İnsan yüreğinin üzerinden nasıl atlar ki acaba?

ACININ RENGİ (06.05.2006)

Acının rengi katran kıvamı ve saydam, kokusu bayıltıcı bir dirilikte, dokusu yakıcı bir soğuk, görüntüsü çirkin, hissiz gibi sinsice yakıyor içerden bir yerleri. Gözlerden bir kaç damla yaş ancak çıkar, acıyı içerden yaşayanlardan. Hissettirdikleri karma karışık. Kolaydır bağıra bağıra ağıt yakanların hafiflemesi. Ne güzel ifade etmiş AĞLAMAK isimli şiirinde “Sevin ağlayabiliyorsan/ Unutmanın kardeşidir ağlamak” diye Özdemir Asaf.

Ölüm, hayatın ve kaderin en kısa ve net tanımı aslında. Her karşılaştığımda karışır kafam sanki çok derli topluymuş gibi. Şükürler edersin kimi zaman geldiği ana, ızdıraplarını dindirdiği için götürdüğünün. Sevinirsin daha fazla acı çekmedi diye.

Sevginin varlığı ve rengi değişmiyor ölümle birlikte ya da azalmıyor ölçüsü göz görmeyince. Belkide ölenin yokluğuna alıştırmak zor geliyor ruhumuzu. İç içe, koyun koyunadır ölümle yaşam. Kimse kimsenin sırasını çalmaz, huzursuzluk yaratmaz, uyumludurlar hayatın içinde. Şaşarsınız bülbüllere, bütün gece susmazlar, katılırlar şarkılarıyla nöbetinize. Derler ki, “Bitmedi yaşam, sonu gelmez sabahların ölüm aranıza girse bile”.

Çook önce ölenleriniz tarafından dikilen fidanlar çoktan ana ağaç olmuşlar bahçelerde. Çiçekler dönmüştür meyvelere. Toplanır erikler, dağıtılır gelmiş geçmiş bütün ölmüşlerinizin hayrına toplanan kalabalığa. Hiç susmaz kuşlar. Kocaman kütüklerden oluşmuş ateş söndürülmeden yanar bütün gece. Ateşin etrafında çok uzaklardan gelmiş, dili yabancı bir avuç insan. Acıları yaktıkça yüreklerini, Hemşin’ce yakıyor ağıtlarını halalarım. Kolay mı evlat acısı kadar acıymış kardeş acısı.

Sırasıyla gelmedi ölüm, götürdü en gençlerinden birini. Gece sabahı bekliyor usul usul. Kar soğuğu var havada. Hıdırellez ateşinin sönmediği bir zaman. Küçücük bir kız, güzel mi güzel. Endişeli yüzündeki gözlerinde “Nereye gidecek babam?” korkusu. Sıcacık bir sevgi bağı, söze dökülmemiş zannetmesin kimse suskunluğa aldanıp. Köy sessizliğinde okunan selanın etkisi daha koyu, daha derin.

Cinsiyet ayırmadan, omuz omuza bir kalabalıkla azaltılır acılar. Kalabalık arttıkça sevinirsin bu acıyı tek başıma yaşamıyorum diye. Özlem girer sahneye sessizce ve sinsice. Herkes kendi içinde, kimseye göstermeden keşkelerini kontrol eder. Amcamı kaybettim geçen hafta sonu nerede bulacağımı bilemiyorum şimdi. Bunca yıllık beraberliğimizde bir kere tatsızlığımız olmuştu vakti zamanında. Keşke o da olmasaydı diyemiyorum bugün, yaşasa ve tekrar o güne dönsek yine aynı tonda çıkar sesim ve küserim biliyorum. Evet ölümün arkasından pişman değilim. Hayatın rengi de masallardaki gibi sadece pembe değil ki!

Ateş düştüğü yeri yakarmış, kendini bilen acısını kullanmaz vara yoğa. Ama bilir ki kalabalıkla konuşa konuşa dönülür yaşama.

Hayatı anlayarak sevenlerde sükunetle yoğrulmuş bir sabır, inançla suskunluk, isyansız bir kabulleniş iç içe. Güncelin içinde kimseye göstermeden derin bir acı hissedersin yüreğinde. Senin özlemine karşılık gidenin cevabıdır hissettiğin sızı belkide.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..