Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '07

 
Kategori
Sinema
 

Adem'in Trenleri

Adem'in Trenleri
 

Resim alıntıdır


Fragmanlarını gördüğümde bu filmi izlemeye karar vermiştim. Nedense içinde kara trenler, tren istasyonları ve tren yolculukları vs. olan filmleri çok severim, çünkü kara trenler aynı zamanda gözden ırak yerleşim yerlerinin dünya ile bağlantısını sağlayan bir köprü görevi de görürler ve trenlerin gelip geçtiği yerlerde hareketlilik, acı-tatlı öyküler kaçınılmazdır. Bir de içinde afacan çocuklar varsa, öyküye iki kat daha tat katar, aynen "Adem'in Trenleri" filminde olduğu gibi.

Şimdiye dek izlemediyseniz izleyin, derim. "Dondurmam Gaymak" tadında ama daha güzel bir film.

Cem Özer ve Nurgül Yeşilçay'ın evlendikten sonra birlikte rol aldıkları ilk film özelliği taşıyan Adem'in Trenleri, Mart 2007 'de çekilmiş. Yönetmen Barış Pirhasan. Oyuncu kadrosu da oldukça zengin. Hacer karakteriyle rol alan Nurgül Yeşilçay, gerek fiziğiyle gerekse sanatıyla beğendiğim bir oyuncu. Ama ben en çok çocuk oyunculara bayıldım. Hele Adem rolündeki Fırat Can Aydın. Büyüyünce sanat alanında bir meslek seçerse çok başarılı olur düşüncesindeyim.

Film, alacakaranlıkta davudi bir sesle okunan ezanla başlıyor. Her rolü başarıyla oynayan Cem Özer'in,  "imam" karakteri canlandıracağını hiç düşünemezdim. Oldukça da başarılı buldum. Ege Bölgesi'nde köy ile kasaba arasında küçük bir yerleşim yeri Karaağaçlı. Bu kasabanın bir imamı yok, köylünün de din ile, ibadet ile arası. Ramazan yaklaşınca imam ihtiyacı hissediliyor, bekar ya da çocuksuz olması koşuluyla, çünkü bir boğaz eksik besleyelim düşüncesi var orada yaşayan halkın, zaten bir ay boyunca bakacaklar imama, yemek ve barınma ihtiyacını ortaklaşa karşılayacaklar.

İlk başlarda soğuk görünüşlü imama karşı bir önyargı oluşuyor, imamın genç ve güzel karısı Hacer ve 6 yaşında kızı Fatmacık ile olan ilişkilerinin dışa yansıması, kasabalıları şüphelendiriyor. İmam, aynı zamanda gündüz iki öğün çocuklara din dersleri verecektir. Çocuklar onun telkinleri ile dünyaya başka bir pencereden bakmaya başlarlar, doğum-ölüm, cennet-cehennem, günah- sevap kavramları ile tanışırlar. Zamanla kasabada dedikoduların, artık yüksek sesle ifade edilmesi üzerine Hasan Hoca karısı ve çocuğuyla ilgili bilinmeyen gerçekleri açıklar ve insanların onlara karşı davranışları bir anda değişir.

Hacer'i genç kızken düştüğü kötü durumdan kurtarıp, nikahına almıştır Hasan Hoca, ama elini bile sürmemiştir yıllarca. Bu yaptığı bir tür arınma ya da sevap kazanma yöntemidir. Fatmacık ise içten içe babası sandığı Hasan Hoca'nın onu sevmediğini düşünür ve büyüyünce bir gün onu seveceğini hayal eder.

Adem'in de gizli bir hikayesi vardır ; o da evlatlık alınmıştır, ama iki kişi dışında kasabada başka kimse bilmez. Annesi, Adem'in çok akıllı olduğu ve kasaba okullarında harcandığını söyleyip durur. Onun hayali de oğlunu şehir okullarında okutmaktır.

Kasabada yaşayan bir kişi daha vardır, yıllar önce gelip orada çalışmaya başlamış, kendi halinde Bekir. Bu aşk üçgeninin 3. kişisi, Hacer'i hamileyken yüzüstü bırakıp kaçan adam. Şimdi geri istemektedir, sevdiğini ve yıllarca aramadığı çocuğunu. Olaylar Karaağaçlıların da yardımıyla bir boyuttan başka bir boyuta geçer. Tam oldu derken, yine başka bir şekilde biter bu hüzünlü öykü. Sosyal içerikli birçok mesajın verildiği bu filmde, asıl vurgulanmak istenen nokta ise şudur:

"Sadece sevmek yetmez, aynı zamanda sevgi emek ister,"



Resim alıntıdır:



 

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..