Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '19

 
Kategori
Deneme
 

Afiyet Olsun

Herkes son iftarını da yaptıysa şöyle dönüp masaya bir bakalım neler yemişiz.

Aslında benim çok hayretle karşıladığım bir ay ramazan. Hayretle diyorum çünkü gerçekten hayret ediyorum. Az sonra söyleyeceklerim üzerine eminim o kadar çok yazı yazılmıştır ki, buna rağmen durumun hala aynı olması ayrı, ‘ne kadar okuyoruz ki zaten’ diyecek olmamız ayrı hayret edilesi bir durum. Konuya orucun anlamından girecek değilim, artık bu konunun bizim için yeterli derecede ‘anlatıldığına’ inanıyorum.

Yazımın başında da söylediğim gibi, hakikaten o kadar çok şey yedik ki, ben bir ekonomi öğrencisi olarak, belirli saatler arasında hiçbir yiyecek ve içecek maddesi tüketilmeyen bu ayda, en çok ciroyu restoranların, lokantaların yapmasına şaşkınlıkla bakıyorum. İftar saatine yakın, bir ya da iki saat önceden, şehrin lokantalarla restoranlarla dolu caddesinden hiç yürüdünüz mü? Daha doğrusu yürüyebildiniz mi? Kaldırımlara masalar kurulmuş, üzerine tabaklar yerleştirilmiş. Geçenlerde böyle bir olayı bizzat ben ve arkadaşım yaşadık. Bir nedenden dolayı şehrin o bahsettiğim caddesinde bulunmamız gerekiyordu ve bu bahsettiğim masalarla karşılaştık. Hayretler içerisinde o masaların yanından geçtikten sonra, kağıt toplayan, iş sahası çöp konteynırı olan, muhtemelen de o gün yedikleri yiyeceklerin, az önce gördüğümüz masadaki tabaklara konulacak olan yemeklerden daha iyi olmadığı insanlar gördük. Ben kendime o an şu soruyu sordum; Şimdi az önce gördüğümüz o masalar, bu insanları anlamak için oruç tutan insanlara mı ait? Sorudan çok cevabı beni rahatsız ediyordu.

Ben hiçbir yoksul insanın belirli bir saatten sonra bile ‘ziyafet’ çekebildiğini hiç görmedim. O masaları, maalesef ki iftar masası olarak değil ziyafet masası olarak görüyorum. İftar masası benim nezdimde bulduğun şeyi yemektir. Buzdolabında, çantanda, cebinde… Ama biz önce ‘seçenekleri’ (pide, İskender, çorba, pizza vb.), sonra da ‘nerede’ yiyeceğimizi buluyoruz. Bir de iftardan sonra şişiyoruz ya… ‘Çok yedim yahu’…

Ramazan aylarında konuşulması gereken konu nerede, ne yiyeceğimiz değil de, aç insanları, sokakta kalmışları, giyinemeyenleri, sadece ramazan ayında değil, yılın diğer on bir ayında da nasıl doyurabiliriz, nasıl barındırabiliriz, nasıl giydirebiliriz, nasıl hayata kazandırabiliriz olması gerektiği kanaatindeyim.

Sadece vicdanları rahatlatmak için yapılan tüm eylemler, en çok da vicdansızlara aittir.

Afiyet olsun…

 
Toplam blog
: 19
: 74
Kayıt tarihi
: 02.01.19
 
 

Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce İktisat 3.sınıf öğrencisiyim. Düşünce yazıları ve edebi yazılar ..