Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '10

 
Kategori
Deneme
 

Ağlarım da gülerim de, sanane

Ağlarım da gülerim de, sanane
 

Küçükken gülüyor ya büyünce...


Düşünüyorum da bir işe yaramalıyım galiba. Bu dünyada o kadar zaman nasıl geçer ki. Bari zevk alayım da çabucak geçsin. Ama o zaman da zevk aldığım için o anların hiç bitmemesini isteyeceğim. Bir orta yolunu bulmalıyım mutlaka. Hem bu dünyadan zevk almalıyım, hem bir işe yaramalıyım, hem de çok fazla bu dünyayı meşgul etmeden çekip gitmeliyim.

Hep bu ikilemler hatta kimi zaman üçlemler insanın başını ağrıtır ya zaten; okula devam edip yüksek lisans mı yapmalıyım yoksa çalışma hayatına bir an önce atılıp para mı kazanmaya mı başlamalıyım ya da ikisini birden yapabilir miyim. Evliysem, çocuk yapsak mı acaba ya da yok yok şimdilik erteleyip biraz para biriktirelim, e bu sefer de ya çok geç kalırsak o zaman da çocukla aramızdaki yaş farkı çok olacak.

İşte bunlar gibi sayısız çatışma yaşıyor insan kafasında.

Ağlamak istiyorum sen çocuk musun diyorlar, e bu sefer güleyim diyorum olur olmadık yerde ne gülüyorsun cevabını alıyorum. Ne alakası var çocuklukla ağlamanın dediğim de bir cevap bulamazlarsa sen erkeksin diye saçma sapan bir yafta yapıştırıyorlar. Bu cevabı duyduğumda kimi zaman katil olmak ta çok kötü bir şey değildir belki diye bir şeyler zırvalarım.

Niye ağlamayayım ki!

Çocukken istediğim olmadığında ağlayım bir sorun yok fakat büyüyünce işler yolunda gitmeyince, çok ta içerleyince, biraz ağlayıp zırladığımda şuna bak yahu de. Tabi küçükken ağlayınca veriyorsun ağzıma emziği ya da bir çikolata, şeker hiç olmadı iki tokat susuyorum ama şimdi. Olmuyor değil mi hiçbiri. İşlemiyor işte.

Niye gülmeyim ki!

Bebekken her türlü şaklabanlığı yapıp beni güldürmeye çalışıyorsunuz, agucuk gugucuk deyip biraz ağzımı yanlara doğru genişletmem için her yolu deniyorsunuz ama büyünce bir önemli toplantı oluyor. Koca koca adamlar geliyor bir araya herkes buz kesmiş. Dün akşam bana “hanimiş hanimiş benim aslanım hop atla bakalım” diyen adam gidiyor yerine diktatör bakışlı sanki maske giymiş bir adam geliyor. 2 saat boyunca bu adamlar enine boyuna her şeyi konuşuyorlar ama yüzde tek kıpırdama yok sanki çimento dökülmüş bir kalıbın içindeler. Hanginize inanayım ki ben şimdi agucuk gugucuğa mı yoksa beton surata mı?

Ne yapmaya çalışıyorsunuz anlamadım ki. Ben küçükken gülmeliyim büyüdüğümde sadece komik bir şeyler seyrederken ya da ufaklıkla oyun oynarken falan gülmeye hakkım var öyle mi. İşyerinde laubali olunmazmış, mevki sahibiysen, önemli bir sıfatın varsa ciddi olmalıymışın ki çalışanlar seni saymalıymış senden bir nevi korkmalıymış. Bu çalışan adam senden korktuğunda ne kadar çalışabilir ki. Ne kadar orada verimli olup bütün zihninle işe konsantre olabilir ki. Kusur korkusuyla suç işliyoruz diye çok güzel bir söz vardır. Korkuyla daha da kötü şeyler yapabileceğinden şüpheniz olmasın.

İkilemlerden paradokslara geldim ama, benim ağlamama boyutumdan yada cinsiyetimden dolayı ya da gülmemde yine küçük olmamamdan ve önemli bir yerlerde görev almamdan dolayı suç bulunmasından ben çok fazla rahatsızım. Gülmek gibi insan vücudunun ve zekasının en önemli besinlerinden birinin böyle saçma sapan egoist düşüncelerle engellenmesi son derece acı verici ve düşündürücü bir durumdur.

 
Toplam blog
: 10
: 517
Kayıt tarihi
: 12.07.10
 
 

Afyon Kocatepe Üniversitesi İİBF fakültesi işletme bölümümde nacizane olarak 3 senedir bulunmakta..