Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Temmuz '07

 
Kategori
Kültürler
 

Ağlayan kaya

Ağlayan kaya
 

Anadolu içinde neler gizler, kim bilebilir? Kim 'ben biliyorum' derse yalan der. Şu uzaklardaki tepeyi gördün mü diye sordu çoban. Kafamı o yana uzattım uzaklardaki tepeyi görmek için. Gözlerimi kıstım gördüm dedim. İşte onlar ağlayan kayalardır dedi tekrar. Ağlayan kayalar mı? Dedim, evet dedi.

Biz çobanla konuşuyoruz ama o bizim yanımıza ne zaman, nerden geldi görmedik. Uzun bir yolculuktan sonra bir çeşme yanında mola vermiştik. Çeşmedeki eski motiflere bakarken birden karşımızda belirivermişti. Bir birlerine sarılmış iki yılan motifiydi bu. Çoban motifleri göstererek iki sevdalının hikâyesi işte o tepelerde başlayıp burada biter dedi. Nasıl olur dedim. Nasıl olacak bas baya olmuş işte. İsterseniz size de anlatırım dedi. Anlat dedim.

Ben diyeyim bin, sen de iki bin yıl önce bir kralın güzel bir kızı varmış. Kralın tek çocuğuymuş bu kız. Güzelliği tüm Anadolu da söylenirmiş. Hem güzel, hem iyi kalpli bir kız, halkından biri gibiymiş. Fırsat buldukça pazara halkın arasına katılırmış. Anne ve babası kızarlarmış ama o aldırmazmış. Yine bir gün pazarda dolaşırken genç çobanı görmüş. Çobanda onu tabi... İlk görüşte kalplerine ateş düşmüş. Ateş düşmüş yakar ama biri çoban, biri kralın tek kızı. Duyanlar her ikisine de yalvarmış. Yapmayın etmeyin, bu sevdanın sonu kötü demişler. Dinleyen kim gizli, gizli buluşmuşlar. Kötü her zaman var. Koşup krala anlatmışlar durumu, kızınız bir çobana âşık, hemde deli gibi. Nasıl olur demiş kral. Getirin o çobanı bana. Getirmişler çobanı huzura. Kral sen cüretle benim kızıma âşık olursun, haddini bilmezmisin çoban demiş. Çoban bakmış kral aşktan, sevdadan anlamıyor. Evet demiş kızınızı seviyorum cezama razıyım. İyi demiş kral. Alın bu çobanı kentin en yüksek tepesinden aşağı atın. Leşini kargalar yesin demiş. Çobanı almışlar işte şu karşı tepeye acımadan atmışlar aşağı. Bir hamlede tepenin dibindeki kayalara yığılmış çansız bedeni çobanın. Kanı akmış aşağıdaki dereye karışmış. Birden bir damla yaş akmış çobanın tam kalbinin üzerine. Kaya ağlamış çobanın arkasından. Derken bir çığlık çobanın öldüğünü duyan kral kızı da kendini bırakmış tepeden aşağı. Tam çobanın yanına düşmüş cansız bedeni kızın. Onunda kanı dereyi doldurmuş. Bir damla yaşta onun kalbine akmış kayadan. Kaya ağlıyormuş yine iki sevdalı yüreğin tam üstüne. Bu kez iki gözden birden yaş dökmüş kaya. Derler ki her sene bu zamanlar o kayanın dibine iki yılan gelir. Sarmaş dolaş gün doğumundan batımına dek ayrılmadan dururlarmış. Kral nemi yapmış dersen. Pişman olmuş ama ne çare. Ağlayan kayanın sularını bir havuzda toplayıp buraya kadar getirtmiş. Bir sabah bakmışlar ki, çeşmenin sütunlarında bir çift sarmaş dolaş yılan figürü. O kaya asırlardır ağlar durur genç âşıklara. Ben kafamı yılan figürlerine eğmiş daha dikkatli bakıp. Hiç suyu kesilmez mi kayanın diye soracak oldum. Kafamı kaldırdığımda çoban yok olmuştu. Tıpkı geldiği gibi gitmişti. Yâda ben yol yorgunluğundan rüya görüyordum.

Anadolu içinde neler gizler kim bilebilir. Kim ben biliyorum derse yalan der.(Desen Beri Rahmi EYÜBOĞLU)

 
Toplam blog
: 405
: 914
Kayıt tarihi
: 19.04.07
 
 

Okumayı ve kendimce yazmayı severim. Samimi eleştirilere açık biriyimdir. ..