Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '07

 
Kategori
Edebiyat
 

Ağustos böceği deyip geçmeyin

Ağustos böceği deyip geçmeyin
 

Seneler gelip geçer, un eder, eler elekten; sıcağında yakar, soğuğunda dondurur. Sıcaklardan bunalmaya başladığımız anda çıkar meydana ağustos böcekleri. Hiç susmayacak sanırsınız onları, ama, sadece bir aylık ömürleri vardır…

İçinde bulunduğumuz günlerde, memleket sorunları üst üste yığılmış. Çözülsün isteriz. Bakalım nasıl ve ne şekilde çözülecek? Bir aylık ömürleri olan ağustos böceklerini dert ediniriz; politikayı asıl meseleleri sutre gerisine atma sanatı, gündemden uzaklaştırma eylemi olarak algılarız ve basarız yaygarayı, bizim yaygaramız karşısında susar ağustos böcekleri.

İç meselelerimizi, masal-mesel yapmadan çözeriz inşallah.

Seçimler 22 Temmuz’da yapıldı. Sandığın sıcaklığı var daha, parmak uçlarımızda mürekkebin karası. “Karadutum, çatal karam” diyor ya Bedri Rahmi, ithal kotasına bağlı boyalarla boyandığımız karadut boyasını galiba Hindistan’dan tonlarca para vererek alıyormuşuz. Kara boyayı ithal edeceğimize, iki elinde iki bidon kara boyası olan yığınla insan vardı, onları görevlendirsek yeterdi. Tasarruf etmiş olurduk. Ağustos sıcağının üstüne bir de ağustos böceği müziği koydunuz mu değmeyin keyfinize. Parmak uçlarınız size ait, bir başkasına asla benzemez. Boyansa da, yansa da sizin onlar.

İsmini yaşadığı aydan alan çok ilginç bir böcek ağustos böceği. Tıpkı ağustos ayında açan çiçeklerin ilgili-yetkili makamlarda alınan kararlar gibi, kimini emekli etmekte, kimini de yıldız takarak yükseltmektedir.

2007’nin ağustos ayı bize neler getirecek?

Bizim için zaferler ayı olan ağustos, aynı zamanda yakın tarihimizde 17 Ağustos depremiyle acılar tarihimize de iz bırakmıştır.

Dünyanın tek tabancası ABD’nin baş belasının ağustos böceği olduğunu biliyor muydunuz?

Reuters Haber Ajansının geçtiği bir haber aynen şöyle:

“'Ağustosböceği' istilası, 17 yılda bir ABD'yi etkisi altına alan bir doğa olayı.

Kırmızı gözlü, koca kanatlı trilyonlarca ağustos böceği, 17 yılda bir mayıs sonunda toprağın altından çıkarak Indiana'dan Maryland'e ABD'nin doğu eyaletlerini istila ediyor. Kimi bölgelerde kilometrekarede 3 tonluk bulutlar yaratan böcekler, korkunç bir gürültü eşliğinde (aslında bir tür aşk çağrısı) çiftleşerek gezip tozuyor.

Böcekler üç hafta süren şenliğin ardından dallara yumurta bırakarak toplu halde ölüyor. Pirinç tanesi iriliğine gelince daldan düşen larvalar, ön bacaklarıyla beslenecekleri kökleri arayarak toprağın derinliklerine karışıyor. Bu uyku, tam 17 yıl sürüyor.

En son 1987'de gerçekleşen ağustosböceği istilası, bilim için 'müthiş' bir randevu, sıradan ABD'li için korkunç bir gürültü ve süpürülecek tonlarca böcek ölüsü demek. Ama ekolojistlere göre toprağın havalanmasını sağlayan bu böceklerin geleneksel yeryüzü seyahati, aslında toprağın temizliğinin işareti. (Reuters, afp)”

17 yıl toprak altında uyumak, sonra yer yüzünde bir ay kalabilmek. İşte ağustos böceğinin kaderi.

Uğur böceğini, kelebeği amblem yapıp taktık yakamıza. Ya ağustos böceği, onun farkına varabildik mi?

Ağustos böceği deyip geçmemeliyiz. 1900’lü yılların ilk döneminde Başkent Ankara’yı istila eden “çekirge fırtınası” nı unutmamış kişiler olarak, ağustos böceğine yaşama hakkı tanımalı ve gürültü çıkarma hakkına saygı göstermeliyiz.

Geçtiğimiz günlerde internet ortamında, eski gazetecilerden Mehmet şevket Eygi imzasıyla bir makale – mesaj dolaşmaya başladı. İnsanın tüylerini diken diken yapan bu mesaj yüklü makale İstanbul’da olası bir depremden bahsediyor, büyük korkular verdikten sonra, dinsel çağrılar yapıyordu. Bu korkunç mesaj-makalenin esas gayesine yakışıp yakışmadığını dini konuda otoritelere bırakıyoruz. Konumuzla ilgisi, ağustos depremi bir, bir de medya silahşörlerinin gereksiz- rahatsız edici gürültülerinin vereceği ruhsal üzüntülerdir. Doğrusu Eygi’ye yakışmadı bu. Bakalım bu mesaj-makale, ağustos böceğinin gürültüsü kadar ses getirecek mi?

Hasan Pulur, ağustos böceği ve karınca öyküsünün medyatik yanını dile getirirken, sayın Eygi’yi unutmuş olmalı.

Gelelim şiir dünyamızdan ağustos dizelerine…

İlk olarak aşkın şairi, kekemeliği ile de ünlü Ümit Yaşar Oğuzcan’dan başlayalım. Oğuzcan’ın şiiri şöyle:

Güneyin Ağustosları

Benim memleketim yanar kavrulur şimdi
Tarlalarda başaklar sararmıştır
Yel esmez, yaprak kımıldamaz ağaçta
İnsanları yağmur diye göğe el açmıştır

Bir bulut görünse uzaklardan, güler yüzleri
Yalınayak çocuklar koşuşur tozlu yollardan
Oysa ne yağmur yağar, ne rüzgar çıkar
Bilmem ki Tanrı ne ister bu garip kullardan

Geceleri gökte binlerce yıldız
Aydınlatır yamalı cibinlikleri
Erkekleri uyur, hayale dalar genç kızları
Giyerler düşlerinde beyaz gelinlikleri

Gönüllerde umutlar hevenk hevenk
Üzümler bağlarda salkım salkımdır
Ellikten çıkar elleri pamuk toplamaktan
Onlar benim memleketlim, benim halkımdır

Alışkındırlar her mihneti çekmeğe
Derileri güneşten kalınlaşmış, kararmıştır
Dururlar güneşin altında bir kara heykel gibi
Yüzlerine bakmayın, sıtmadan sararmıştır

Benim memleketim yanar kavrulur şimdi
Bıçak açmaz ağızları, her gün aynı matemdir
Yağmur değil, alev yağar, ölüm göklerden
Ağustos burda cennet orda cehennemdir

Ümit Yaşar Oğuzcan

Yakın zamanda aramızdan ayrılan, o ünlü şapkasıyla anılarımızda ve aramızda yaşamaya devam eden Atilla İlhan’ın “Ağustos Çıkmazı” şiiri de şöyle:

Ağustos Çıkmazı

beni koyup koyup gitme
ne olursun
durduğun yerde dur
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
beni koyup koyup gitme
ne olursun

bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
evlenirsin çocuğun olur
sonun kötüye varacak
beni koyup koyup gitme
ne olursun

elimi tutuyorlar ayağımı
yetişemiyorum ardından
hevesim olsa param olmuyor
param olsa hevesim
yaptıklarını affettim
seninle gelemeyeceğim attilâ ilhan
beni koyup koyup gitme
ne olursun

Attila İlhan

Elbette ki sadece bu iki şairimiz değil, ağustos’u konu edinen. Destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun ‘aylardan ağustos günlerden Cuma /Gün doğmadan evvel iklim-i Rum’a” dizeleriyle başlayan, ağustos ayındaki zaferlerimizi anlatan mısralarını da unutamayız.

Hasan Hüseyin Korkmazgil de gene bu ayla ilgili şiirinde neler söylemiş? İşte şiir:

Ağustos Şiiri

yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
hep böylesi havalar besler fırtınaları
korkarım bu mavi ışık çabuk sönecek.
duymazdım durgun suların bezgin türkülerini
alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim
bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı
bu rüzgar kulaklarımdan hiç eksilmiyor
esirgenmiş bir dünyada müthiş yanlızım
geri dönsen bile artık o ben olmayacağım
yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek...

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Göz kapaklarını yakan ağustostan şikâyetçi olur Edip Cansever de:

Kirli Ağustos

O da var olanın ağır ağır yokluğu
Surda bir gündüz kımıldamakta
Dağılmanın beyaz organı: tuz birikintileri
Gibi bir gündüz
Kalın kabuklarını kaldırır doğa.

Düşer bir balıkçının tersi olan şey
Kirli ağustos! beni oradan oraya götüren eşya
Aklımda üç beş otel ya kalır
Ya kalmaz üç beş otel aklımda
O da değil bir otelin kendisi
Yalnızlığın kahverengi organı: düş birikintisi
Bir de kahverengi alevlerden yapılma.

Başka değil, yokluğu görmek için
Kirli ağustos! göz kapaklarımı da yaktım sonunda

Ataol Behramoğlu, odasına ansızın giren böceğin uçup gitmesine benzetir sevdiğinin gitmesini. Der Ki:

Ağustos Konuğu

Odama bir an giren uçucu bir böcek
-Arıdan irice, kanatları renkli-
Dolaştı bir süre, vızıldamadan.
Sonra bulup yolunu pencerenin
Çıkıp gitti

Bir öykü çeviriyordum Çehov'dan
Masamda bira bardağı
-Odam, kitaplarım, olağan dünyam-
Tül perdede ağustos ışınları

Tanık oldu yaşamıma
Bu uçucu böcek, sadece bir an
Çıkıp gitti sonra
Tıpkı yaşamıma bir an katılan
Sonra yitip giden bir sevgili gibi

Ataol Behramoğlu

Bir kelime için 7 yıl didinen şairimiz Yahya Kemal Beyatlı 26 Ağustos zaferimiz için neler söylemiş?

26 Ağustos

Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi,
Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi,
Ta ki, yükselen ezanlarla müeyyed namın
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslamın.

Yahya Kemal Beyatlı

Şairlerimizin bugün de önemli ilham kaynaklarından birisi ağustos’tur.

Sözü fazla uzatmayalım.

Bakarsınız ağustos böceği gibi bu adam ne ses çıkarıp duruyor dersiniz. En iyisi mi sözümüzün burasına, veda mesajımızı karanfil sessizliği içinde sunalım.

Gelecek günlerde de buluşmak ümidiyle esen kalınız.

 
Toplam blog
: 6
: 2993
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

1952 Ankara / Elmadağ doğumlu, emekli - makina mühendisi, şair, yazar. İnternette şiir radyosu sahib..