Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '11

 
Kategori
Spor
 

Ahmet Çakar ve diğerleri Fenerbahçe'den ne istiyor?

3 Temmuz sabahı emniyet özel yetkilendirilmiş savcılık makamının talebi doğrultusunda bir operasyon başlattı. Sonrasında da bu bir dava konusu haline geldi; iddianamesi bekleniyor.

Merkezinde Fenerbahçe’nin bulunduğu bu operasyonun başından bu tarafa konunun uzmanı olsun olmasın bir takım gazeteci, yorumcu ve medyanın önemli yüzleri süreci hep belli bir tarafa doğru yönlendirdiler.

Kimdi bu şahıslar?

Adını daha çok siyasi içerikli önemli operasyonlarda görmeye alıştığımız Mehmet Baransu’yu ilk sıraya yazabiliriz.

Mehmet Baransu gazeteciliğine katkı” başlıklı bir yazı ile yaptığı şeyin niteliğini sorgulamıştık. Daha henüz hiç kimse durumu anlamamışken kendisi bütün bilinmeyen soruların cevabını bilen özel bir kişi gibi ortaya çıkmış ve operasyon hakkında bilgiler sunmuştu.

Peki nasıl?

Her fırsatta demokrasiyi savunan ancak babadan oğla, kıza, toruna bir çeşit soyluluk unvanı gibi aktardıkları gazetecilik mesleğinin fenomeni durumuna gelmiş Altan Ailesi’nin günümüzdeki etkin lideri konumundaki Ahmet Altan da kendisini nedense bu topa girmek zorunda hissetti.

Ahmet Altan'dan Fenerbahçe'ye "İftira"başlıklı yazıda “Ahmet Altan’ın her yazdığı, söylediği, yaptığı doğru olsaydı, bize ihtiyaç olmazdı” dedik.

Ahmet Altan, arkadaşları ve gazetesi neden Fenerbahçe üzerinden temiz futbol mücadelesi başlatmıştı?

Bu süreçte Aziz Yıldırım’dan şikâyetçi olmak isteyen var mı sorusuna nedense koşa koşa giden Erman Toroğlu’na “İlk taşı atmak Erman Toroğlu'na mı kalmıştır?” diye sorduk. Belki de Erman Toroğlu bu isimler arasında sebebi anlaşılır tek bir kişiydi ancak yaptığı hesaplaşma bir kan davası niteliğine bürünmüştü.

Elbette Erman Toroğlu’nun olduğu yerde mümtaz kişiliği ve zorlama yorumlarıyla anlam katmaktan geri durmayan Ahmet Çakar da sessiz kalamamış; Aziz Yıldırım’la Hitler arasında bir benzerlik kurarak operasyonun eksik kalan psikolojik tarafını desteklemiştir.

“Ahmet Çakar'ın teşbihinde suç yok mu?”isimli yazımız bu yoruma karşı yazılmıştır.

İsmini saydığımız bu şahsiyetlerin etraflarındaki avenesi ile birlikte tek bir amaç altında toplanmışlardır; Fenerbahçe’nin ve Aziz Yıldırım’ın suçlu bulunup mahkûm edilmesi.

Daha isim yok mu?

Olmaz mı? Rasim Ozan Kütahyalı, Sanem Altan gibi renkli kişilikler de bu operasyonun bir tarafından tuttular.

Geçen hafta Ahmet Çakar, Trabzon’da katıldığı panelde içinde bulunduğu şehrin havasından olacak şampiyonluğun normal şartlar altında Trabzonspor’un hakkı olduğunu açıkladı; sonra İstanbul’a döndü çark etti.

Peki, bu isimler yaklaşık 4 aydır niçin Fenerbahçe ile uğraşıyorlar?

Neden kamuoyunda Fenerbahçe’nin şike yaptığına yönelik net bilgiler olduğunu ve bunları okuduklarını, iddianame ile birlikte herkesin bunları göreceğini açıklamaktan geri duramıyorlar dahası susmuyorlar?

Neden bu kadar net bir şekilde taraf olma ihtiyacı hissettiklerini, Fenerbahçe’nin ve yöneticilerinin suçlu olmasından ne tür çıkarları olduğunu öğrenmek istiyoruz.

Evet, ortada bir operasyon var, sonucunda bir dava açılıyor. Savcı öyle ya da böyle topladığı delillerden üzerine düşeni yapmak üzere adalet mekanizmasını devreye sokuyor. İddia makamı, taraf oluyor.

Fenerbahçe camiası ise böylesi ağır bir suçlama karşısında haksızlığa uğramış olmanın sarsılmaz inancı ve refleksi ile elbette karşı taraf olarak savunmaya geçiyor.

Fenerbahçe’den nefret eden Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor taraftarı olabilir ve bu durumdan büyük keyif duyabilirler.

Bunların arasına hatta Hıncal Uluç gibi Fenerbahçe karşıtlığından beslenen ve yorumculuk yapan kişileri de ekleyebilirsiniz.

Bu aktörlerin hemen hepsi sürecin doğal parçalarıdır ve tepkileri, eylemleri aynı doğaya uygundur.

“Daha beter olsun!” diye tarafını gösteren bir Galatasaray taraftarını Fenerbahçe taraftarı anlayabilir. Doğru değil ama tersini de düşünenler vardır. Zamanla bu anlayış da yerini normal tepkilere bırakacaktır.

Ancak!

Ortada her şeye sebebiyet veren tek sorumlu varmış, onu ortadan kaldırdıktan veya cezalandırdıktan sonra bütün sorunların ortadan kalkacağı yönünde hareket eden bu kişilerin başka hesabı mı vardır?

Bu operasyonun arkasında kimsenin görmediği başka bir şeyi mi bilmektedirler?

Ahmet Altan’a yazmıştık, bir kere yineleyelim; “Görünenle öz aynı olsaydı bilime ihtiyaç olmazdı” diyor Marks, bu kadar ısrarlı duruşun arkasında bulmamız, aramamız gereken başka bir bilgi mi var?

Evet, Ahmet Çakar, nedir bu kadar sabırsızlığın? Her ne kadar “ben öyle demek istemedim” diye çark etmiş olsan da kırk yıllık tanıdığımız aynı adamsın işte.

Bu ısrarla tek taraflı duruş asla normal değildir.  

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com 

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..