Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '10

 
Kategori
Güncel
 

Ahmet Türk ve Kürt Siyasetçisi Olmak

Ahmet Türk ve Kürt Siyasetçisi Olmak
 

Bir AKP milletvekili, meclis içerisinde vekil olupda, aldığı parayı hak edenlerin, sadece BDP’li vekiller olduğunu söylüyordu ve ilave ediyordu aynı vekil, “BDP’li vekiller hiç durmuyorlar, sürekli çalışma halindeler. Seçim bölgelerini devamlı geziyorlar, mecliste sürekli soru önergeleri veriyorlar, meclis çalışmalarına aksatmadan katılıyorlar, birçok baskıya maruz kalıyorlar ama yılmadan devam ediyorlar çalışmalarına. Seçmenleri ile bağları son derece kuvvetli. Ayrıca aldıkları maaşlarınıda partilerine veriyorlar.”

Geçtiğimiz aylarda, aynı mekânda yemek yerken hemen yan masamızda oturan bir AKP’li milletvekilinin, aynı masada oturduğu kişilere anlattıklarıdır yukarıda ifade etmeye çalıştığım bölüm.

2007 yılı seçimlerinden hemen sonraydı, eşim ve kızımla birlikte Antalya’nın Konyaaltı sahilinde bulunan bir balık lokantasında akşam yemeğine gitmiştik ve bize gösterilen masaya oturmak için yöneldiğimizde, tam karşımdaki masada, o zamanın DTP’li, şimdinin BDP’li milletvekillerini tam kadro olarak gördüm ve yanlarından geçerken başımı hafif eğerek selam verdiğim anda, masanın hemen başında oturan Sırrı Sakık ayağa kalktı ve karşılıklı tokalaşmadan sonra, tekrar masaya yönelerek afiyet olsun dileklerimi sunup kendi masamıza geçtim.

Bu olayı anlatmamdaki neden, Sırrı Sakık’ın o anda ayağa kalkması ve bana doğru yönelmesinde, hafif bir tedirginlik hissi olduğu izlenimini edinmiştim. Benim elimi uzatıp, tokalaşmamla birlikte, ayaküstü kısa bir sohbet sonrasında Sırrı Sakık’ın o tedirginliği gitmişti.

Antalya’nın Konyaaltı bölgesi, CHP oylarının % 90’lar seviyesinde olduğu bir bölgedir ve aynı zamanda Kürt siyasetçilere karşı tepkininde yoğun olduğu bir bölgedir. Dolayısı ile ulusalcı kimliği ile öne çıkan böyle bir bölgede, Kürt siyasetçilerin bir balık lokantasında yemek yerken tedirgin olmaları pek garip bir durum değil.

Kürt siyasetçilerinin tedirgin olmalarını garip karşılamak pek tabiki mümkün değil. Çünkü bu ülkede uzun yıllardan beri en zor şeyin Kürt siyasetçisi olmak olduğuna dair birçok veri var önümüzde. Kürt siyasetini temsile soyunan bu çevrelerin başına gelmedik kalmadı.

Kürtlerin partileri kapatıldı, milletvekilleri öldürüldü, il başkanları öldürüldü, ilçe başkanları öldürüldü, tutuklandı ve türlü işkencelerden geçirildi. İl başkanlıkları, ilçe başkanlıkları bombalandı. Daha yakın zamanda birçok parti yöneticisinin nasıl tutuklandığına şahit olduk. Buna rağmen Kürt siyasetçileri, yılmadan mücadelelerine devam ettiler ve halen devam ediyorlar. Hemde zerre kadar heyecanlarını kaybetmeden mücadelelerini sürdürüyorlar. İşte Samsun’da Ahmet Türk’ün başına gelenler, gündemin tam ortasına oturuverdi. Muş Bulanık’ta elinde ağır silahla insanların üzerine kurşun yağdırıp iki insanın ölmesine, on kişinin yaralanmasına neden olan olayların mahkemesi Samsun’da yapılıyordu ve BDP’li milletvekilleri duruşmayı izlemeye Samsun’a gitmişti.

Dikkat ederseniz hiçbir olayın arkasını bırakmıyor BDP’li milletvekilleri.

Birkaç yıl önceydi. Antalya’nın kenar mahallelerinde oturan iki kürt aile arasında yaşanan kan davasına bile müdahale etmeye gelmişler BDP’li milletvekilleri ve bu iki kürt ailenin barışması için çaba göstermişler ve bu çabayı başarılı bir şekilde sonuçlandırmışlar.

BDP’nin çizgisini savunursunuz veya savunmazsınız, ayrı konu. Ama haklarını teslim etmek gerekir. Bu denli zorluklar içerisinde mücadele veren kaç tane siyasetçi vardır? Bir anlamda kelle koltukta siyaset yapmanın resmidir her bir kürt siyasetçisinin durumu. BDP milletvekilleri dışındaki diğer siyasetçilere bir bakınız, birçoğu seçim bölgesinin yolunu, izini, derdini bilmez. Birçoğunun uğraştığı konular ortadadır. İhale kotarmak, ticari gücünü perçinlemek ve nüfuzunu artırmak üzerinedir siyasete bulaşmaları.

Böyle bir vaziyet söz konusuyken, insanları sağduyuya çağıran ve barış yanlısı söylemleri ile çözüm öneriler sunmaya çalışan Ahmet Türk gibi bir insana yapılan bu saldırıyı kınamak yerinde olmaz mı?

Yılmaz Özdil’mi?

Yılmaz Özdil’i kınamaya bile değmez.

Çünkü Yılmaz Özdil gibiler, bu gün ülkede yaşanan “Kürt Sorunu” diye ifade etmiş olduğumuz sorunun kaynağının, Kürt siyasetçiler olduğu kanaatinden hareketle, halkı Kürt siyasetçilere karşı kışkırtma hususunda üzerlerine düşeni fazlası ile ve gönüllü olarak yerine getirenlerdir. Oysa bu ülkenin vatandaşları bilmelilerki, yaşanan bu sorunların kaynağı, devletin izlemiş olduğu politik çizginin bir ürünüdür. Yani Yılmaz Özdil ve türevlerinin işaret etmiş olduğu gibi Kürt siyasetçileri, var olan bu sorunun kaynağı değildir.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..