Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Ahmet Ümit' in Beyoğlu Rapsodisi

Ahmet Ümit' in Beyoğlu Rapsodisi
 

Ahmet Ümit’in romancılığını tanımam, bir su gibi içip-bitirdiğim “Beyoğlu Rapsodisi” adlı kitabını okumamla gerçekleşmişti birkaç yıl önce. Nedense, daha önce yayınlanan Patasana, Kukla, Sis ve Gece, Çıplak Ayaklıydı Gece gibi eserlerini okumadım, okuyamadım. Ama merakla, sonra çıkaracağı kitabını beklemekteydim.

Ve “Aşk Köpekliktir” adlı hikaye kitabı çıktı. Yanlış hatırlamıyorsam, on adet öyküden oluşan bir eserdi. Hem, “Beyoğlu Rapsodisi”nden aldığım ve tadı damağımda kalan edebi lezzeti arama; hem de “acaba neden aşk köpeklikmiş?” sorumun cevabını bulma amacıyla, sanıyorum kitapçı raflarına ilk konulduğu gün eseri aldım.

Bir gün içinde okuyup-bitirdiğim “Aşk Köpekliktir”, ben de tam bir hayal kırıklığı yarattı. Bu yazar, o ilk okuduğum romandaki yazar değildi. Hani bazı kitaplar vardır ki okur, son sayfaya kadar, ondan haz alacağı bir an bekler ama kitap bitmiştir bile. Bu kitap da bende, bu duygu ve düşünceleri yarattı. Tüm iyi niyetimle kendime, öncekinin bir roman ama bunun on farklı kısa hikayeden toplanmış bir öykü kitabı olduğunu ve karşılaştırılmasının doğru olmayacağını telkin ettim.

Bu arada belirtmeliyim ki Ahmet Ümit, kamu yönetimi bölümü mezunudur. Aşağı-yukarı aynı dönemlerde, Türk okurlarına adlarını, daha bir kuvvetli duyuran Tuna Kiremitçi de öyle. Ve ben, bir anlamda meslektaş olmasak da benzer yüksek öğrenim çizgilerinden geçmiş olmamız nedeniyle bu iki yazara sempati duymakta ve takip edip, anlamaya çalışmaktaydım.

Kiremitçi’nin de tüm kitaplarını okudum, çıkar-çıkmaz. Ve O, sesini daha sonraları, edebiyatından çok, özel yaşamı ile duyurmaya başladı.

Ahmet Ümit, kamu yönetimi tahsil etmiş, sıkı bir sol devrimcidir. Moskova Sosyal Bilimler Akademisi’nde de bir süre eğitim görmüştür. Yanlış hatırlamıyor isem bir röportajında, aşırı sol örgüt üyeliği yaptığı dönemlerden de söz etmişti. Buraya kadar normaldir ve ben bu tip özellikleri, hangi dünya görüşü ve siyasal duruşu temsil ederse etsin, insanların renkleri olarak görürüm.

Ancak, çok büyük bir bölümü üç büyük semavi dine ve çeşitli kollarına inanan, bir kısmının da herhangi bir dine inanmasa da Tanrı inancına sahip olduğu bir toplumda; aşağı-yukarı her yazılı ve görüntülü röportajında adeta bayraklaştırırcasına, inançsızlığını afişe etmesini, şahsen ben, bir yazar duyarlılığına yakıştıramadım Ahmet Ümit’in. Bu durum kendisi için ve ateist insanlarımız için son derece doğal ve normaldir. Ama toplumun gözü önündeki insanların, toplumun gözüne sokarcasına her fırsatta bu tip farklılıklarını gündemde tutmalarını, doğrusu ben, çok da normal görememekteyim. Tıpkı attığı her adımı, yediği her lokmayı İslam’la, Katoliklikle ya da farklı inanç ve mezhep anlayışlarıyla bağdaşlaştırmaya ve işin suyunu çıkarmaya çalışanları hoş karşılayamadığım gibi.

“Aşk Köpekliktir” den sonra “Kavim” çıktı. Yine koşturdum kitapçıya ve aldım. Roman, konu itibarıyla oldukça dikkat çekiciydi. Anadolu’nun, yeryüzünde başka hiçbir toprak parçasında görülemeyecek kadar zengin olan inanç ve kültür yelpazesinin çok enteresan bir tarafını işlemekteydi. Ama galiba ben, hep o “Beyoğlu Rapsodisi”ndeki Ahmet Ümit’i aramaktaydım ve yine bulamadım “Kavim”de de.

“Ninhatan Bileziği”ni almadım. Sevemem ve düş kırıklarım içinde kalırım yine diye çekindim, okuyamadım. “Sis ve Gece”, aynı adla filmleştirildi ve şu an vizyonda. Gitmedim, görmedim.

Ben galiba, Ahmet Ümit’e değil de “Beyoğlu Rapsodisi”nin, buram buram Pera kokan sayfalarına, adım adım anlattığı eski Galata sokaklarına, Asmalı Mescid’e, Çiçek Pasajına en çok da Nevizade’ye vurulmuşum. O kitabı okurken, diğer elimde de bir “Beyoğlu Haritası”, sokak sokak, roman kahramanlarını takip etmiştim. Meftunu olduğum Pera’da...

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..