Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '07

 
Kategori
Siyaset
 

Aihm var da Adhim niye yok!

Aihm var da Adhim niye yok!
 

ADHİM YOK MU ? Ya da niye yok ?

Birden aklıma geldi. Aihm var di mi ? Avrupa insan hakları mahkemesi yani .
Hani şu bir gün eşinizin başkanı olacağı bir devleti şikayet bile edeceğiniz özgürlük merkezi; AVRUPA İNSAN HAKLARI mahkemesi.

Evet Aihm var ! Var da ADHİM niye yok .

Avrupa devlet hakları mahkemesi !

Yani hep insanlar mı şikayetçi olacak.
Devletler olamaz mı?
Devlet hakları insani mahkemesi kurulamaz mı ?

Misal bu ya; ya da masal bu ya: Bir devlet düşünün.
Biçimi Cumhuriyet. Halkının çok sevdiği, baba dediği bir devlet bu.

O da halkını çok seviyor. Hatta bazen halktan biriyiz diye gelip onu yönetenler soyup soğana çevirse bile sesini çıkarmıyor.

Eli yana yana; o ilk sevgilisi mavi gözlüsünü ana ana paralar basıyor.
Karınca kararınca ya da artık her şey kararınca bile halkını korumak, kollamak istiyor.

Hatta onlar mavi gözlüsünün dediği türden gaflet delalet içinde olsalar da, devlet malı deniz yemiyen domuz dedirtecek kadar kötü örnek biçiminde dursalar da dedim ya: devlet baba.

Kol kanat geriyor halkına. Kulaklarında kalmış onuncu yıl marşı. Ona yazılmış; hep bir ağızdan söylemiş genci , yaşlısı…

Çıktık açık alınla, on yılda her savaştan; on yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan.

Mavi gözlüsü de bu her yaştan gence emanet etmedi mi onu.
Bu yüzden titrek de olsa; çırpıntılı bir yürekte de tınılasa; vardı hep bir umudu…

Hem o ilk göz ağrısına, gözünün nuruna, mavi gözlüsüne sözü var. Dayanacak sonuna kadar. Ama bu iş onun biçimini değiştirmeye kadar dayanırsa ne yapacak ?

Bu tehdidi algılarsa, Çankaya’ nın üstünde batan bir güneş tekmil bulutlarıyla bir de Anıtkabir üzerinde ağlarsa ne diyecek ?

Devletin gemileri var, vapurları var ama bir Bandırma Vapuru var mı ?

Devlet Samsun' a çıkar mı ? Zaten çıkamaz ki.
Bu tehditli, yeniliklere kilitli zümre, devletin çıkarları diye onu da çeker geriye…

“Cumhuriyetin sonu geldi” dedirtiverirler yüzü gülen birine…

İyi de ey ahali : Ey bu ülkenin en akıllı beyin cuntacıları ; Bu ülkenin ONPUNTOCULARI : Ne yapmalı bu devlet ?

Sıradan bir kadın bile gidip onu şikayet ederken haksız yere; şimdi bu duruma gözünü mü kapamalı göz göre göre.

Bu yüzden; Avrupa, Avrupa duy sesimizi ! BİZE ÇOK ACİL ŞİMDİ BİR DEVLET HAKLARI İNSANİ MAHKEMESİ !
Bak şimdiden hazır bile Türkiye Cumhuriyeti devletinin dava dilekçesi :

- SAYIN ÜYELER:

Ben Türkiye cumhuriyetiyim. Benim biçimim bu. Benim aslım, BAĞIMSIZLIKTAN KASTIM, varlığım , ve devamım da bu… Ben başka bir biçim tanımam.

Demokrasi kardeşimi bahane ederek, hatta bana karşı ders verdi şayialarını öne sürerek beni değiştirmeye çalışanlardan davacıyım bu gün.

Öncelikle beni daha önce dava eden bir vatandaş adına küçük bir sözüm var. Benim kamusal alanımda türban yasaktır.

Benim kamusal alanım yasaların saygınlığını taşır. Türban ve benzeri dini inanış kıyafet ve simgeleri benim belkemiğim olan laikliğe karşıdır.

Benim belkemiğim kırılırsa varacağım yer bir meçhul Ortadoğu hastanesidir ki orada tedavi yerine teravih vardır. Hatta bu mecbur kılınır. Buradan bildirmek isterim.

Ben de temsil ettiğim her alana laikliğimi hedef alan, yani belimi kıran bu simgesel, irticai giyimlerle girilmesine karşıyım.

Bunu yapanlardan davacıyım.

Beni yönetmeye talip olanların takunya ve takiyye gibi tarikat ürünlerine hiç yabancı olmadığını bilmenin sancısını yaşamaktayım.

Sayın üyeler: Demokrasi kardeşim ehil ellerden cahil ellere geçmiştir.
Demokrasi kardeşim, kardeşin kardeşi vurduğu bir ülkede bu geleneği devam ettirmek için adeta beni vurmakla görevlendirilmiştir.

Benim Cumhuriyet biçimimi değiştirme amaçlı her oluşum, her seçim, her hareket dünyanın bu önemli coğrafyasında, tarihimin umut veren akışını değiştirecek karanlık bakışlar içermektedir.

Davacıyım. Dinimizi camiden çıkarıp, kutsallığını siyasetin çamurlarına bulayanlardan, Atatürk” ün benim bağımsızlığım için yaptığı o muhteşem mücadeleyi unutup erken bunayanlardan; Cumhuriyetimi yavaş yavaş halifelik tarzı yönetime kaydıracak olanlardan davacıyım.

Onlar fark etmese bile benim coğrafyamdaki bu tarihi değişim, sizin sınırlarınız içine de umulmadık hezeyanlarla akar; AB kapılarını bize kapamak bile sizi güvenlik anlamında korumaz, Barış güneşi doğuda ölü doğduğu gibi batıda da bin bir çığlıkla batar.”

Evet sevgili okurlar: Yazalım çizelim insan haklarını icat edenlere ; diyelim ki insan tamam da hani devlete hak, hani devlete adalet !

Hadi yazalım bi gayret !

Avrupa duyar mı sesimizi ? Yoksa der mi ki bize: Siz önce kendi meselenizi halledin. Hayrünnisa hanım Abdullah Gül’ den davacı oluyor bu durumda. Bu komedinizi halledip öyle gelin !

Ya da anca gidersiniz, anca gidin, geriye doğru giden en sapa yollar boyunca gidin !

 
Toplam blog
: 94
: 608
Kayıt tarihi
: 04.10.06
 
 

1950'lerden sonra doğan her dünya insanı gibi, ardında pek çok takıntıyla gelen geçmiş zamanı, bilim..