Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ajandanız var mı?

Ajandanız var mı?
 

Bir ajanda sahibi olmak zor bir şey değil. Hele bazı büyük firmalarda çalışan eşiniz dostunuz varsa, size de bir ajanda mutlaka düşer.

Bankaların yerden mantar biter gibi çoğaldığı günlerde, her banka müşterisine ajanda vermek için yarış ederdi. Doğrusu bizim milletimiz ajandanın ne işe yaradığını da pek bilmemesine rağmen, bedava sirke baldan tatlıdır mantığıyla onları toplar, biriktirirdi. Neredeyse herkes ajanda koleksiyoncusu olmuştu o zamanlar.

Sonra sonra maliyetler çoğaldı, bankalar azaldı, derken ajanda sıkıntısı başgösterdi. Buna en çok sevinen de takvimciler oldu tabii. Çünkü onlar satış amacıyla ajanda çıkarıyorlar, ama bedava dağıtılanlar yüzünden yeterli satış yapamıyorlardı.

Ajandaların renkli sayfaları, özellikle de kapaklarına gösterilen özen, herhalde insanlara câzip geliyordu. Yoksa içi hepsinin aynı. Neticede ajanda dediğin, unutulmaması gereken notların yazıldığı takvimli bir defter. Önemli olan bu deftere yazacak bir şeylerimizin olması.

Aslında ajanda kültürü, bir anlamda zamanı iyi, doğru ve yerinde kullanabilme sanatıdır. Planlı bir hayatımız olursa, ne zaman, nerede, ne yapılacağını önceden bilirsek, yaşantımız daha düzenli, daha rahat ve daha mutlu olur.

Ama biz genellikle ajandaya, sadece çocuğumuzun doğum günü, evlilik yıldönümü filan gibi klasik bilgiler yazarız. Sonra da yaşadığımız bazı olayları not ederek onu âdeta günlük gibi kullanırız. Halbuki ajanda bir yıl boyunca ileriye dönük yapacağımız işlerin planıdır. Ne zaman izne çıkacağız, ne zaman memleketimizde büyükleri ziyaret edeceğiz, ne zaman denize, tatile gideceğiz vs.

Keşke sinemaya, tiyatroya, konsere, yemeğe, gezmeye, eğlenmeye, misafirliğe gideceğimiz günleri de önceden bilsek, aslında ne kadar güzel olurdu. Ama bu kadar bağımlılığı biz kaldıramayız. Ne de olsa başına buyruk yaşamaya, her işimizi doğaçlama görmeye alışmış bir milletiz.

Şaka bir tarafa, işadamları, sanayiciler, sanatçılar, politikacılar, avukatlar gibi pek çok meslek mensubu, içinde bulunduğumuz yılın ötesinde, gelecek yıllara ait ajandaları bile kullanmak zorundadırlar. Çünkü bu kişiler uzun vadeli planlar isteyen ciddi işler yapmaktadırlar.

İlişkiler artık kişiler arasındaki basit bir münasebet olmaktan çıkmış, uluslararası boyutlarda karşılıklı anlaşmalara, işbirliğine kadar uzanmıştır. Bu tür işlerle uğraşanlar, ajandaların günlük sayfalarını saat saat düzenleyerek izlemeye mecburdurlar.

Keşke sıradan vatandaşlarımız da ajanda kullanacak kültüre ve özellikle de maddi imkâna sahip olsalar. Böyle bir temenninin kendiliğinden oluşmasını bekleyemeyiz. İnsanları eğitmenin birinci basamağı, küçükken onları bazı şeylere alıştırmaktır.

Meselâ çocuklarımıza bir cep ajandası alsak ve onların hemen her evde artık önemli bir problem haline gelen ders çalışma, ödev yapma, oyun oynama, bilgisayarla uğraşma ve televizyon izleme saatlerini kendi arzularıyla düzenlemelerini sağlasak ve buna uymalarını temin etsek, ne büyük bir iyilik etmiş oluruz, değil mi?

Bu sayede belki hayatlarını düzene koymayı, boş zamanlarını daha iyi değerlendirmeyi, kısacası planlı yaşamayı öğrenirler de, bizi çağdaş milletler seviyesine çıkaracak çalışmalara imza atmayı başarırlar ve geleceğimizin teminatı olduklarını ispat ederler.

Yoksa bomboş duran bir ajanda, ister cebimizde, ister masamızda, ister çantamızda olsun; ister bize, ister çocuğumuza, ister eşimize ait olsun; isterse çevresi altın yaldızlı, her sayfası renkli ve çiçekli, kapağı gön deriden yapılmış olsun, sene sonunda hiçbir işe yaramadan çöpe atılmaktan kurtulamayacaktır.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..